Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Kasım '10

 
Kategori
Deneme
 

Ömrüm

Işıl ışıldı lambalar ve parıl parıldı mavisi deniz. Tek simsiyah kalan bendim bu güzellikler içinde , bozulurken huzurlu sessizliğim sonumun nereye gideceğini düşünmedim. İşte dayatılanlar bize, işte bilmiyoruz artık lüzumlu şeyleri, işte unuttuk sevmeyi sevilmeyi. Gitmek geliyor içimizden her uyandığımızda, isyan ederek başlıyoruz her güne ve karalı beyaz sayfamıza bakıp iç çekiyoruz. Bu yaman çelişkilerde doğruyu seçemiyor, uçurtmamızın takılıp gittiği gibi gidiyor umutlarımız.

Her surat asıldığında tahmin ediyorum ya ne olduğunu içime dökülüyor ya sanki düşünceleriniz, işte beni en çok acıtan bu. Bilmek acı verir miydi ki insana? Kim demiş ki bir şey bilmek acıtacak canımızı. Her şey gibi onunda ölçüsünün kaçırıyoruz. Ya çok biliyoruz yahut hiç. Çok bilen yaşatılmıyor bu düzende, az bilense satın alınıyor.

Hayvan olmak için bile masum olmak gerekir insanlığınızla fazla övünmeyin. Biz öyle seviyoruz ki kendimizi öyle kutsal sayıyoruz ki kendimizi ve insanları yanlışları silip atıp bir kenara perdeler koyuyuruz gözümüzün önüne.

Görrme, duyma, bilme diyorlar bize bizde üç maymun oynuyoruz. Dünyada bir oyun değil mi? Artık dinimizi, benliğimizi, kişiliğimizi hatta en değerli varlıklarımızı sevdiklerimizi bile çıkarlarımız uğruna kullanıyoruz. Sırf cennet uğruna iyilik yapıp, sırf mutlu olalım diye yanımızda yalnız kalmayalım diye paravanlık yapıyoruz yanlış fikirlere. Sırf para uğruna belki satıyoruz aslında kendimizi, çocuklarımıza olan sevgimizi mesai saatlerinde bırakıp, sevdiğimizi hazlarımız uğruna köhne odalara serpiştirip, çıkarsız sevenleri de kullanıp aslında bu dünyada yaşadığımızı, hileyle gelen satın aldığınız mutluluğunuzun zafer mi olduğunu düşünüyorsunuz?

Dünya da bir uçurtma gibi, seçemediğimiz çok şey var belki, zengin doğmuyoruz doğuştan ama iplere yön vermeyi öğrenmek için yaşıyoruz sanırım. Bir kere verdik mi iplerimizi başkasına nereye gideceğimizi bilmeden rotasızca savruluruz. Yaprağa ilk düşen yağmur tanesi kadar mutlu olamayız belki bu kirlenmiş dünyada ama temizlemek huzur verir bazen bazılarına, bazılarınaysa pisliğin ortasında olmak , görmek duymak belki yaşamak. Belki kulaklarını tıkamak olanlara. Sizin için ne yaşamak?

Dizüstü yaşamaktansa ölmeyi yeğlerim. Nereye kadar savrulabiliriz ki nereye kadar can yakabiliriz neyin hesabını tam olarak sorabiliriz. Dünya büyük bir hastaneydi koskocaman karmaşık bir sürü koridoru, insanın içini parçalayan kokusu, bembeyaz sorgulayıcı duvarlarıyla anlatıyordu varlığımızın sebeplerini. Şimdi bir sebepte sen bul kendine. Evrendeki milyonlarca yıldızlardan birini seç ki güneşin olup her gün doğsun. Bir yıldız tutun ki kapandığında içinizin lambaları yolunuzu bulabileceğiniz bir ışığınız olsun.

 
Toplam blog
: 6
: 434
Kayıt tarihi
: 06.11.10
 
 

Rehberlik ve acentacılık 2.sınıf ögrencisiyim. Yazı yazmak ve müzik dinlemeye bayılırm...