Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Aralık '11

 
Kategori
Deneme
 

Ömrümü yedin ömrümü

 

Sabah uyandığında, ilk işin pencereni açıp, havanın açık mı kapalı mı olduğuna bakmadan, dışarıdan gelen temiz havayı ciğerlerine kadar çekip, "Oh!, Ne güzel bir hava, tam istediğim gibi", diyerek güne başlayacaksın.
 
-"Bu kaçıncı gün dışarıya çıkmadığın, bugün çıkmalısın, uyuşup kaldın evde, saçın sakalın karışmış, bırak tıraş olmayı, üstünü giymeye bile üşenir oldun, artık. Bitişikteki komşular bile görmeyeli merak eder oldular seni."
 
-"Hıncım var mevsimlere! Daha sonbaharın ortasında başlamıştı soğuk, yağmur, tipi, kar... Sonbahar ayında da kar mı yağarmış, daha ağaçlardaki yapraklar sararmadan? Hava sisli, puslu ve karanlık, içimi yansıtıyor; hanım, "Daha giyinmedin mi?" diye, yan odadan bağırıyor. Kendimi anlatacak tek bir sözcük arıyorum, - fazlasına gücüm yok - bulamıyorum ve her zaman yaptığımı yapıyorum, susuyorum!
 
Suskunluğum ay değil, mevsimi de devirdi. Fakat dışarıdaki kar yağışı hâlâ dinmedi. Tamam, kışa giriyoruz, yağacak; artık yağacak da, içimdeki fırtına ne zaman son bulacak? Aylar geçti, bedenim sıcaklıgı arıyor, aklım, "biraz daha bekle, güneş ha açtı ha acacak" diyor, ama duygularım içimi kamçılıyor; yan odadan hanım ise fazladan bağırıyor:
 
-"Sakın yine, o 'teneke kutusu'nu açayım deme"..
 
Görmeden, bilmeden konuşuyor işte. Ama, doğru; görmesine ne gerek, 'tekrar'ın değiştiği nerede görülmüş, hep aynı reklam, hep aynı görünüm; başladığı gibi biten bir ömrün, dünden bir farkı mı olur; bugünün, geçmişten kalan bir izi yoksa belleğinde, taşıyacağın neyin olabilir geleceğine? Hatıraların bir "yara" ise içinde, devindikçe acın iner daha da derine...
 
-"Ayakların yürümesini unuttu" diyor, yan odadan gelen ses; "Kanın dondu damarlarında, hiç kıpırdamıyorsun, heykel oldun heykel o teneke kutusunun karşısında, hani, seyrettiğin bir program da olsa, kumandanın düğmesine basıp dur, boyunca.. Sanki, ertelediğin bir şeyi bekler gibisin...
 
-"Evet, evet; ne isabet.. Ertelediğim bir şey, elbet..." Hayatımı, yaşamımı ertelemişim - bir müddet - için, dedimse de, çok uzun sürdüğü bir gerçek.. Baksanıza, dışarıdaki kara, devam ediyor hâlâ; şubat bitmek üzere, ne kaldı ki, mart ayına?.. Ah! Bir gelse, diyorum, mart..!
 
-"Berbat, berbat" diyor, bu sefer mutfaktan hanımım Nurhayat. "Berbat bir tadı var bu yemeğin içine tuz atmamışım, baharatı da az mı gelmiş, ne?
 
-"Ortak!" dedim, "Hayata ortak, günlere ortak, aylara ortak, mevsimlere ortak, yıllara ortak hanımım; çocuklarım, ailem zamanıma ortak; dışarıya çıksam sokaktakiler giyinişime, yürüyüşüme, hatta bakışlarıma ortak; konuşsam sözlerime ortak, sussam, suskunluguma ortak; kuşlar, ağaçlar ortak; aldığım hava ortak; havadaki soğuk, yerdeki kar ortak...
 
-"Masa hazır, yerinden bir kımılda, kalk!"
 
Birden irkiliyorum. "Yahu", diyorum, "Bu kadın yalnızlıgıma bile ortak!" "Çoktan boşardım seni, eğer, çocuklarımın doğmasına olmasaydın önayak!"
 
- "Bak, bak; kalk da, pencereden dışarıya, yağan kara bir bak; nasıl da iri taneler halinde pamuk gibi yağıyor!"
 
-"Konyak!", diyorum, "Masada var mı, konyak?. İçim buz kesmiş, ısınırım, eğer, alırsam bir bardak..."
 
-"Hiç", diyorum, "Bu kadının görmedim ki hiç, bana yaptığını bir kıyak! Varsa yoksa, takılı 45`lik bir plak..
 
-"Çalışabilecegin bir işe bak, bir işe; boş cüzdanla dolduramazsın mutfak."
 
- "Düşman, bu kadın resmen, evde kalmama düşman; alt tarafı verecegi bir kaşık çorba. Bunun için, ne var ki, kendini savunacak? Ah!, yaşamak, ahh! Dedim ya, bu kadın benim, ömrüme bile ortak...
 
-"Yaprak yaprak, sararıp da döküldü günlerim", diyorum, utanarak; "kendimden, nefesimden uzak, yaşlanarak, düş kurarak, çekiyor beni çekiyor toprak. Nasıl da geçirdin böyle", diyorum; "Bir ömrü sahte yaşayarak!"
 
Alaettin Morgül / 22.12.2011

 

 
Toplam blog
: 193
: 1086
Kayıt tarihi
: 02.02.10
 
 

İsveç`in Göteborg şehrinde oturmaktayım;  evli ve bir kiz bir oglan iki çocuğum var. İsveç`te..