Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Mayıs '07

 
Kategori
Özel Günler
 

Ömrümüzün eylülleri

Ömrümüzün eylülleri
 

Arada bir yokluyorum kendimi şöyle… Gözlerinin ta içine bakıyorum güzel kasiyerin. Birkaç saniye sürüyor şaşkınlığı ve anında yanıt veriyor bana gözleriyle. Fark edilmenin memnuniyeti yayılıyor güzel yüzüne ve belli belirsiz gülümsüyor. Eli saçına gidiyor ister istemez, hafifçe düzeltiyor o sarı saçlarını. Ardımdan pembe pembe baktığını hissediyorum.

Arada bir yokluyorum kendimi… Asansöre boş verip saldırıyorum merdivenlere. Üçer beşer çıkmaya başlıyorum eskiden olduğu gibi. Daha ikinci katta nefes nefese kalıyorum. Asansörün düğmesine basarken soluklanmaya çalışıyorum. Daha çıkılması gereken üç kat var ve gözüm yemiyor işte.

Yokluyorum kendimi arada bir… Dinliyorum artık bana söylenenleri büyük bir sabırla. Kesmiyorum artık sözlerini insanların eskiden olduğu gibi. Bırakıyorum anlatsınlar. Belli belirsiz mimiklerle katılıyorum anlattıklarına. Ne söylesem beni dinlemeyecekler, çünkü lafa "ben" diye başlıyorlar.

Kendimi yokladığımda biraz hayret, biraz şaşkınlık içinde fark ediyorum ki, o eski delifişek hallerim gitmiş. Kolay kolay kızamaz olmuşum bazı şeylere. Sulu zırtlak tavırları terslemiyorum eskiden olduğu gibi. Dudağımın kenarında oluşan yapıştırma bir gülücükle karşılıyorum artık hoşuma gitmeyen şeyleri. İnsanları olduğu gibi kabul ediyorum.

Seneler var ki televizyon seyretmiyorum… Kitap ve gazetelerim yetiyor bana.

En son beş sene önce dans etmişim (Oysa ne kadar da severdim dans etmesini)…

Koşup zıplamıyorum artık ama uzun yürüyüşlere çıkıyorum.

Yokluyorum işte kendimi arada bir…Tıraştan tıraşa bakıyorum aynalara. Göz altı torbaları oluşmuş yavaştan…Göz kenarlarında belli belirsiz ördek ayakları ve ağız kenarlarındaki memnuniyetsizlik çizgileri. Saçlarıma kar yağmış gibi, akları siyahlarından çok. Tepelerde seyrekleşen saçlar neyin habercisi ki?

"Yaşlandın ulan kerata" diyorum kendi kendime. Ama yanağımdan bir kesme alıyorum hemen. "Dolu dolu yaşadın ama" diyerek kendimi teselli ediyorum.

Gökyüzündeki ay tepsi gibiymiş ben doğduğumda. Kayıtlara "21 Mayıs 1956" diye düşmüşler. İkizler burcundaymışım yani. Hiç de bilmem yükselenimi ve diğer ıvır zıvırlarımı (Su Karakuş Hanım bilir). Pek sevilen bir burç değil, biliyorum.

Bu hesaba göre pazartesi günü 50 seneyi geride bırakacağız. Ama ve lakin dostlar, ben hala otuzlarda sanıyorum kendimi. Hani şairin dediği gibi:

Gönlümle başımı edemedim eş,

Bir yirmi beş yaşında, diğeri yetmiş beş.

 
Toplam blog
: 312
: 1658
Kayıt tarihi
: 10.02.07
 
 

Önceleri konuşurdu insanlar, "yazmak", sonraların işi... Duygu ve düşüncelerimizin yanı sıra gözl..