Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Mayıs '13

 
Kategori
Güncel
 

On'dan sonra

On'dan sonra
 

Olay şu: Patlama, yangın, sel, deprem... İnsanların hayatını birdenbire ve çok acı bir şekilde sonlandıracak olaylar. Geride kalanlara acıdan başka hiçbir şey kalmayacak. Bizim ülkede sıkça oluyor.
 
Gelişme: Toplumu mahveden bu olay karşısında başbakan, içişleri bakanı olay biraz biraz küllenmeye yüz tuttuğu zaman, bölgeyi ziyarete gider. Olayın vehametini Başbakan ve yetkililer halktan çok daha iyi biliyordur doğal olarak.
 
Ziyaret nasıl gerçekleşir?: Başbakan bölgeye gitmeye karar verdiğinde, danışmanlarına emir verir. Patlamadan ya da diğer olaylardan etkilenen şehrin ana caddesi alelacele asfaltlanır, binalar sıvalanır ve hatta boya yapılır. Kaldırımlar düzeltilir. Başbakan gitmeye karar vermeden önce öylece duruyordur oysa ki. Başbakan danışmanı verilen emri denetliyor, başbakan da yapılan çalışmaları danışmanından ve televizyondan takip ediyordur.
Emri veren bizzat devlet yönetimi. Herşeyi biliyor ve bu emri veriyor. Görebildiğimiz kadarıyla olayın vehametini biz zaten (halk) yazılı ve görsel basından takip ediyoruz.
Sonra başbakan kısmen tamir edilmiş, yaraları sarılmış bölgeye gidiyor! İnsanlar ellerinde bayraklarla başbakanı yaralarının hemen sarıldığı için, büyük bir coşkuyla karşılıyorlar! Bizde televizyonlarda bu durumu görerek “ahh ne güzel, yaralar sarılmış, allam devletimize zeval vermesin” diyoruz.
Lütfen biri bana bunun mantığını açıklasın. Bir nevi civciv mi yumurtadan, yumurta mı civcivden sorusunu akla getiriyor. Ki yumurta sorusu bile daha normal geliyor bu durumda.
Başbakan ya da devlet yetkilisi bölgenin ne durumda olduğunu daha iyi görebilmek için, (bu bölüm kırmızı başlıklı kızın hikayesi gibi oldu:/) aynen olduğu gibi kalmasını istemesi gerekir doğal olarak. Eksikler, halkın durumunu v.s tesbit edilip gerçekten gerekli olan şeyler için emir vermeli.
Evet, güvenlik dersiniz, güvenlik önlemini sonuna kadar anlarım. Ama bu neyin kafası? Biz biliriz birbirimizi, ama televizyonlar (yani biz mi, yurtdışından mı?) iyi günde görsünler. En kötü günümüz böyle olsun! 
Bir anda yaralar sarılmış, ana caddede makyaj yapılmış, bölge halkının yaraları son hızla sarılmaya çalışılıyor. Devlet bu konuda elinden geleni yapıyor.
 
Ondan sonra
 
Ondan sonra içki içmek yasak. Yasak ki Uludere ve Reyhanlı'yı çabucak unutalım. Unutkanlık bu kapağın altında.
 
Ne Uludere'de öldürülen 34 insanı unutacağız ne de Reyhanlı'da öldürülen 51 insanı.
Diyorlar ki, Amerika'da da var içki yasağı, İngiltere'de de, bütün gelişmiş ülkelerde de.
Benim de vatandaş olarak bir takım soru sorma hakkım var o zaman.
Şeltoks sıkar gibi, insanları susturmak için rastgele biber gazı sıkıp öldürülen insan var mı Amerika'da ya da diğer gelişmiş ülkelerde?
Çocuk gelinler, karılarını katlederek öldüren kocaları, salıvermek var mı?
Gıda terörü, çocuk işçiler, gdo'lu ürünler var mı?
Varsa size diyeceğim bir şey yok.
Çok haklısınız.
Yoksa, edeb yahu!
 
 
 
Toplam blog
: 246
: 1012
Kayıt tarihi
: 15.02.08
 
 

..