Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Aralık '16

 
Kategori
İnançlar
 

On dört Ma’sum-u pak

On dört Ma’sum-u pak
 

ON DÖRT MA’SÛM-U PÂK


Alevilikle Bektaşîlik arasında; inanç, ahlâk anlayışı, yaşam tarzı itibariyle en ufak bir fark yoktur. Bir elmanın bir yarısı Bektaşîlik, öteki yarısı ise Alevîliktir. Bektaşîlik Alevîliğin kentlicesi; Alevîlikte Bektaşîliğin köylücesidir.

Alevî-Bektaşi canların Ma’sûm-u Pâk Orucu tutar sonrasında Muharrem Orucu’na niyet ederler. Bütün dünya Bektaşî/Alevileri, Arap Alevîleri ve Şi’îler Hazret-i Hüseyin ve onun yetmiş iki kahraman dostlarının şahsında, bütün zalimleri lânetle anmakta, bütün mazlumların acılarını, ruhlarında, damarlarında, o günkü canlılığıyla yaşamakta, yaşatmaktadır. Bu günler zalimleri kınama, mazlumları anarak yaşatma günleridir.

 Biz Alevi-Bektaşîlerin “Âdem-i Sanî [ İkinci Hz. Âdem]” diye andığı İmam Zeyn-el-Abîdin Muharrem Matemi’ni şöyle tanımlamaktadır: ‘Her yer Kerbelâ’dır. Her ay Muharrem’dir. Her gün Aşûra [imam Hüseyn’in şahadet günü]’dır.

İmam Zeyn-el-Abidin’in tanımıyla yaklaşırsak bu günlere; hangi dinden ve dilden olursa olsun, “ ben insanım” diyen herkesin, Ma’sûm’lar ve Kerbelâ Şehidlerinin şahsında, bütün mazlumlar, yani zulme uğrayanlar için gözyaşı dökmesi gerekir. 

On Dört Ma’sûm-u Pâk sözleri Bektaşî/Alevî nefeslerinde [şiirlerinde] ve Gülbanklarında [dualarında] sık sık geçer. Buna ilişkin birkaç örnek sunmakta yarar görüyorum:

Yapılmıştır yedi damın kapusu

Açılmıştır sekiz Uçmak [Cennet] kapusu

On İki İmam On Dört Ma’sûm Pâk hepisi

Ol cümleden uludur Hayder [Alî]

 

Fakîr Ednâ

 

İmâm-ı reh-nümâ

Mehdî-i sahib livâ

Ma’sûm-u Pâk, Âl-i Abâ

Tâ ibtidâ vü intihâ

Alî.. Alî.. Alî.. Alî”   

Virânî

(İnsanlara yol gösteren ve Peygamber’e ait sancağın sahibi olan (imam Mehdi)/ Hem başlangıçtır ve hem de sondur. Hazret-i Alî ise hem On İki İmam’dır ve hem de On Dört şehid Yavrular’dır.)

Bektaşî/ Alevî ozanları ve Gülbankları [duaları]On Dört Ma’sûm-u Pâk sözleri yerine “ Çardeh-i Ma’sûm-u Pâk “ tamlamasını da kullanırlar. Çardeh sözcüğü Farsça bir sözcüktür ve on dört anlamına gelir. Bu sözcüğün aslı Cihârdeh’tir. Bizimkiler Cihar sözcüğünü Çardeh şekline çevirmişlerdir. İşte bir örnek:

Nokta-i Tac-ı Serim’dir Çardeh-i Ma’sûm-u Pâk[1]

Çaker-i Âl-i Abâ’yım hâk-i pây-i sîne çâk [2]

Bâb-ı Hayder’de Kasîmî dâim ol Hakk ile Hakk[3]

Şîr-i Hakk [Tanrı Aslanı] Şâh-ı Velâyet [Velîler Şâhı] Fazl-ı Yezdân Hakk’tır.

Peki, Ma’sûm-u Pâk adını alan şehitlerimiz kimlerdir? Bunlar neden Ma’sûm-u Pâk’tır?

On Dört Ma’sûm-u Pâk’ların her biri On iki İmam’ların çocuklarıdır. Fakat On İki İmam’ların her birinin birden fazla çocuğu olmuştur. Bu nedenle onların her çocuğuna “Ma’sûm-u Pâk” denmez.

Peki, kimlere Ma’sûm-u Pâk[4] denilir?

Hz. Âdem Allah’ın ona kendi ruhunu üflemesiyle cana gelmiştir. Yani Âdem atamız gönlünde [ruhunda] Tanrı cevheri taşımaktadır. Bu Tanrı cevheri O’nun çocuklarına geçmiştir. Fakat Hz. Âdemoğlu Kabil, Habîl’i kıskançlık, hırs ve şehvet arzularına kul olup, kardeşi Habil’i öldürünce, Tanrı cevheri bazı insanlardan alınmıştır.

O cevher, kuşaktan kuşağa geçerek sonunda Hz. Peygamberimizin dedesi Abdülmuttalib’e geçmiştir. Abdülmuttalib’den de oğlu Abdullah ile Ebû Tâlib’e geçmiştir. Abdullah’a geçen cevher Peygamberimize, Ebû Tâlib’e geçen cevher [buna gen de diyebiliriz] Hz. Alî’ye intikal etmiştir.

Hz. Muhammed’in kızı Hz. Fâtıma ile, Ebû Tâlib oğlu Hz. Alî evlenmiş ve O Tanrı Cevheri ikisinden Hz. Hasan ve Hüseyin’de birleşmiştir. Onlardan da On İki İmamlara geçmiştir. On iki İmam’ların her birinin ma’sûm olarak seçtiği çocuklarda cisimleşmiştir. Bu neden o çocuklara “ma’sûm” diyoruz.

On iki İmamlardan her biri sağlıklarında yerlerine geçecek imamları saptıyorlardı. İnsanlık düşmanı olan Kabil torunları ise saptanan imam adaylarını,  çocuk yaşlarındayken, hatta bebekken şehit ettiler. Biz Bektaşî/Alevîler şehit edilen bu çocuklara veya bebeklere Ma’sûm-u Pâk adını veriyoruz.

İmamlar bazen, şehit edilen çocuklarının yerine, çocukları arasından yeni atama yapıyorlardı. Bu kez de, yeni atanan çocuk şehit ediliyordu.Alevî/Bektaşîlerin, Ma’sûm-u Pâk adını verdiği bu bebekler veya çocukların sayısı on dörttür ve bunların tamamı, kendilerini Yaratan Yüce Tanrı kadar arı ve duruydu ve Tanrı Ahlâkı ile ahlâklanmışlardı.

Halk arasında şöyle yanlış bir kanı vardır: 12 İmamların bütün çocukları Ma’sûm-u Pâk’tır. Bu kanı yanlıştır. Çünkü sadece,  On İki İmamların saptadığı İmam Adayı şehit olmuşsa o Ma’sûm-u Pâk’tır.

Ma’sûm-u Pâk’lar ve Onların Yaşam Öyküleri

1- Hazret-i Alî Oğlu Muhammed-il-Ekber Muhsin İbn Ali

Ebûbekir’in hilafeti hile ile almasından sonra Ebu Bekirin izniyle2. Halife Ömer’in tahrik ettiği Medine kalabalığı Hz. Alî’nin evine baskın yapmıştır.  Şahsen Ömer bin Hattabın emriyle Kunfuz el Tahir  Fatımayı vurması[5] neticesinde annesinin karnında ezilerek şehit edildi. Muhammed-ül-Ekber Medine’de bulunan Baki Mezarlığı’nda sırlıdır.

2- İmam Hasan Oğlu Abdullah

Yedi yaşındayken Talha ibn-i Âmir mel’ûn’u O’nu şehit etmiştir. Mezarı Medine’de Baki Mezarlığı’ndadır.

3- Hazret-i Hüseyin Oğlu Abdullah -ül-Ekber

7 yaşındayken Kerbelâ’da Utbe İbn-i Ezrâk mel’ûn’u tarafından şehit edilmiştir. Kerbelâ’da babası İmam Hüseyin yanında sırlıdır.

4- İmam Hasan  Oğlu Kâsım

Üç yaşındayken Kerbelâ’da Huzeyme-i Kâhili mel’ûn’u tarafından şehit edilmiştir. Kerbelâ’da amcası Hz. Hüseyin yanında sırlıdır.

5-İmam Hüseyin Oğlu Ali Asgar

Hz. Hüseyin Kerbelâ’da oğlu Abdullah’ı 10 Muharrem 61 H’de [ 10 Ekim 680 M.] kucağına aldı ve çadırının önüne çıktı. O sırada zalimlerden birinin attığı ok, Abdullah’ın boynuna saplandı ve O şehit oldu. Şehit olduğu sırada O, üç yaşındaydı.

Ma’sûm-u Pâk  Abdullah’ın babası imam Hüseyn, annesi ise, İbr-ül-Kays kızı Ribab’tır.Ünlü arap tarihçisi Taberî O’nu  Hani oğlu Sabeyt-el-Hadremî adlı mel’ûn’un şehit olduğunu yazmıştır. Hem İranlılar ve hem de Bektaşî/Alevîler Abdullah’a Küçük Alî anlamına gelen Alî Asgar derler.Ali Asgar babası imam Hüseyin yanında sırlanmıştır [medfundur].

6- İmam Zeyn-el-Abidin Oğlu Kâsım

Üç yaşında iken  Yezîd Sem’an (veya Sen’an) İbn-i A’deb  mel’ûn’u tarafından şehid edilmiştir. Mezarı Basra’dad

7- İmam Muhammed Bâkır Oğlu Ali-yyel-Aftâr (Ali Eftan)

Dört yaşında iken[6]Ahmed Bin Dımışkî mel’ûn’u tarafından şehit edilmiştir. Kabri Safa’dadır. Fakat başka bir kaynak, onun mezarının  Samara’da olduğunu yazmaktadır.

8- İmam Ca’fer-üs-Sâdık Oğlu Abdüllah-ül-Asgar

Üç yaşında Bestam ile Debgam arasında[7]  Bayezîd yanında Urbân mel’ûn’u eliyle şehit edilmiştir. Mezarı oradadır. Fakat başka bir kaynak O’nun mezarının Bayezîd yanında olduğunu yazmaktadır.

9- İmam Ca’fer-üs-Sâdık Oğlu Yahya-el-Hadî

On yaşında [başka bir kaynağa göre üç yaşında] Abbasi Halifesi huzurunda Abdullah ibn-i Mahmûd Kûfî mel’ûn’u tarafından şehit edildi. Kabri Bağdat’tadır.

10- İmam Mûsâ Kâzım Oğlu Sâlih

Üç yaşında iken Osman İbn-i Abdullah mel’ûn’u eliyle şehit edildi. Mezarı Şiraz’dadır.

11-İmam Musa Kazım oğlu Tayyib

Yedi yaşında şehit edildi.

12- İmam Muhammed Takî Oğlu Ca’fer Tâhir

Dört yaşında iken Yusuf İbn-i İbrahim [İbn-i Ahmed] Dımışkî mel’ûn’u tarafından şehit edildi. Mezarı Rey’dedir.

13- İmam Ali-yyün-Nakî Oğlu Ca’fer

Bir yaşında iken Muhammed Nâsır [Başka bir nüshaya göre Mahmud] Bin İbrahim Dımışkî mel’ûn’u tarafından şehit edildi. Mezarı Rey’dedir.

14- İmam Hasan Askeri Oğlu Kâsım

Üç yaşında başka bir kaynağa göre 1 yaşında şehit edildi. [8]

Bektaşî/Alevî/Ca’ferî/ Nusayrîlerin yaslarını tuttukları ma’sûmlar bunlardır. Fakat Türkiye Alevîleri Muharrem Ayı’nın biri gelmeden önce ma’sûmlar için üç gün oruç tutarlar. Bazı Alevî kardeşlerimize göre “ma’sûm orucu” Irak’ın Kufe kentinde şehit edilen Müslim Bin Akıyl’in üç çocuğu için tutulmaktadır.

Şehitler Serdarı Hazret-i İmam Hüseyin; Amcası Akıyl’in oğlu Müslim’i Kufe’ye göndermiş ve ondan, Kufelilerin kendisini davet etmesinde içtenlik  olup olmadığını araştırmasını istemişti.  Mel’ûn Yezîd’in Kufe’ye vali olarak atadığı Ubeydullah Bin Ziyad adlı mel’ûn hem Müslim’i ve hem de O’nun üç küçük yavrusunu şehit etmiştir. Ma’sûm-u Pâk oucu bu nedenle tutulmaktadır.Kent Alevileri, yani Bektaşîler bu orucu tutmazlar.

Hakk Muhammed Alî ve Pîrimiz Hünkâr Hacı Bektâş Velî, bütün ehl-i imana, ma’sûmların acısını unutturmasın…Dil Bizden Nefes Hünkâr Hacı Bektâş Velîden olsun ..Gerçeğe Huu!..

Eksik Noksan afola…

 



[1] Ma’sûm-u Pâk’lar başımdaki Bektaşî tacının en üstündeki nokta [ bu noktaya biz gül deriz]’ dır.

[2] Âl-i Abâ’nın, yani Hz. Peygamber’in abasının altına giren, Hz. Ali, Fâtıma, Hasan ve Hüseyin’in hizmetkârı, ayağının altındaki toprağım, sinem paramparça olmuştur.

[3] Hazret-i Alî’nin kapısında Kasîmî Hakk’la Hakk olmuştur.

[4] arı- duru” anlamına gelen ma’sûm

[5] ^ Şeyh Taberi, “Delailul Eimme”, sayfa 45-46, Hz. Fatıma s.a’ın vefat ve defni hakkındaki haberler babı

^ Şeyh Abbas Kummi, “Beytul Ahzan”, sayfa 189

^ Şeyh Mamekani, “Mirahul İkmal”, 3/267

^ Şeyh Tebrizi, “Siratun Necat”, 3/441

^ Seyyid Cafer Murtaza el-Amuli, “Zehra s.a’ın müsibeti”, 2/66

[6] Başka bir yazma eserde onun altı yaşında şehit edildiğini yazmıştır.

[7] Başka bir kaynağa göre Bistam ile Müsteham arasında şehit edilmiştir.

[8] Doç. Dr. Bedri Noyan Dedebaba, Bütün Yönleriyle Bektâşîlik ve Alevîlik, Ardıç Yayınları, Ankara 2006, c. 7, s. 113Vd.

 
Toplam blog
: 447
: 1524
Kayıt tarihi
: 20.09.13
 
 

06 Mayıs 1974 Çorum Sungurlu'da doğdu. Yaşamının büyükçe bir bölümünü Mamak'ın gecekondu mahalleler..