Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Kasım '09

 
Kategori
Siyaset
 

On maddede Mehmet Tezkan'a reddiye

On maddede Mehmet Tezkan'a reddiye
 

Aslında ne olmadı!


Genelde söylenir, "iki düşüneceksin, bir söyleyeceksin" diye...

Galiba bu sözün anlamı yazarlar için çok daha farklı olmalı: "Beş düşüneceksin, bir yazacaksın"...

"Yarın", bugün yazdıklarını ne kadar doğruluyorsa, o yazar o kadar güvenilir demektir.

"Her gelecek yakındır" diye meşhur bir Arap atasözü vardır ...

Gerçekten de bize çok uzun gibi gelen, hiç gelmeyeceğini sandığımız günlerin bir çırpıda gelip geçtiğine şahit oluruz...

Onun için, nasıl olsa daha çok var diye, gelecekle ilgili "atıp tutmak", orijinal fikirler ortaya atmak bugün için belki kazandırır, ama yarınları komple kaybettirmez mi?

Unutulmamalıdır ki; bir yazarın en büyük sermayesi güvendir...

Mehmet Tezkan daha bir kaç hafta önce (Erdoğan'la Baykal'ın Anıtkabir konuşmasından daha önce) 2010 yılını kesin erken seçim yılı olarak ilan etmişti. Kendini de o kadar inandırmıştı ki, sanki kesinleşmiş gibi "2010 genel seçimleri" diye başlık atmaya başlamıştı!

Anıtkabir'deki Erdoğan - Baykal diyaloğunda Erdoğan'ın sözlerinin "erken seçim" olarak algılanması üzerine Erdoğan açıklama yapmak zorunda kalmış ve erken seçim iddialarını, biraz da kızarak, kesin bir dille yalanlamıştı.

Bu açıklamadan sonra Mehmet Tezkan düzeltme yapmak zorunda kalmış ve Babacan'ın açıklamalarından yanlış anlam çıkardığını bir bahane olarak açıklamıştı. Hem suçlu, hem de güçlü misali "Erken seçim demek suç mu?" diyerek Erdoğan'ın sert çıkışına da cevap vermişti.

Demek ki, geleceğe ilişkin yanlış öngörüde bulunmak bazen o tarihin gelmesine bile fırsat kalmadan ilgili tarafın açıklamasıyla fiyaskoyla sonuçlanabiliyor.

Ayrıca geleceği kendi isteklerine ve arzularına göre yorumlamak da bir yazar için hayal aleminde kaybolup gitmek değil midir?

Siz bu iktidardan bir an önce kurtulmak isteyebilirsiniz ve bunun için de 2010'da genel seçim yapılmasını arzuluyor olabilirsiniz, ama siz istiyorsunuz diye öyle olması da gerekmiyor ki! Sizin işinize gelmese de, Türkiye'nin şartlarını objektif olarak değerlendirmek zorunda değil misiniz?

Bu yazısının mürekkebi henüz kurumadan Mehmet Tezkan bugünkü yazısında da, Erdoğan'ın "2011 genel seçimlerinde son kez milletvekili adayı olacağım" açıklamasını, aslında "2012'de cumhurbaşkanlığına aday olacağım, başta Gül olmak üzere herkes hesaplarını ona göre yapsın" demek istedi, diye yazdı.

Mehmet Tezkan'ın gelecekle ilgili bu öngörüsü tıpkı önceki öngörüsü gibi gerçeklerle bağdaşmamakta, Erdoğan ve Gül'le ilgili önyargılarına dayanmaktadır. Şöyleki;

1- Mehmet Tezkan'ın erken seçim yanılgısını henüz unutmadık!

2- Mehmet Tezkan, Erdoğan ve Gül'ün de koltuk sevdalısı eski siyasetçiler gibi olduklarına inanıyor ve koltuğu isteyerek bırakamayacaklarını varsayıyor. Böyle olduklarını varsayarak onları üstü kapalı bir şekilde eleştirirken eski siyasetin esas temsilcisi, gerçek bir koltuk sevdalısı Baykal'a yol açmakta olduğunun farkında bile değil.

3- Mehmet Tezkan'ın kabul etmekte ve anlamakta zorlandığı bir gerçek var: Erdoğan ve Gül eski siyaset anlayışına bir tepki olarak Ak Parti'yi kurdular. Bunu lafta da bırakmadılar, görev süreleri ile ilgili kısıtlamaları parti tüzüğüne de yazdılar, deklare ettiler. Ve halk da onların böyle olduklarına inandığı için onları iktidara getirdi.

4- Sözlerinde ve yazdıklarında samimi olduklarını, Gül'ün 2002'de başladığı başbakanlık görevini altı ay sonra Erdoğan'a teslim etmesinden açık olarak ispatladılar. Sandık dışında Demirel'i, Erbakan'ı ancak palet sesleri o makamdan kaldırabilirdi. Baykal'a Allah henüz o makamı nasip etmediği için onu neyin kaldırabileceğini bilemiyorum! Tabii ki bir insan olarak Erdoğan'ın da Gül'ün de o makamlara oturmak hoşlarına gider ve arzu da ederler, ama onlar hadlerini de haklarını da biliyorlar ve gereğini yapıyorlar. Böyle olduklarına Mehmet Tezkan'ı inandırmak için daha ne yapmaları gerekiyor acaba?

5- Mehmet Tezkan'ın, Gül'ün de koltuk hastası olduğu önyargısından yola çıkarak, Erdoğan'ın kesin cumhurbaşkanlığı adaylığı karşısında ona alternatif görevler sıralarken, son olarak ona Erdoğan'ın karşısında aday olma rolünü vermesi tamamen abestir. Önceki maddede ifade ettiğim gibi Gül, koltuk hastası olmadığını ispat etti. AKP'yi parçalamanın en akılcı yolu Erdoğan'ın karşısına Gül'ü çıkarmaktır. Bunun için Gül'ü tahrik etmeye çalışmak bana göre boş bir hayaldir. Tekrar ediyorum; eski siyasetçilerle bunları karıştırmayın. Bunlar gerçekten farklı; ahde vefayı, sadakatı, yol arkadaşlığını bunlar çok iyi biliyorlar. Zaten başarılı olmalarının sebebi de bu.

6- Erdoğan, tüzüklerindeki görev kısıtlamalarından yola çıkarak, tüzüğe bağlı kalacağını ve 2011'de son kez aday olacağını söylerken tabii ki bazılarına da mesaj verdi. Yukarıdaki anlattıklarımdan bu mesajın Gül'ü içermediği çok açıktır. O halde mesaj kimleredir:

a) Başta bu mesaj; bunca sandık hezimetlerine rağmen her hezimette koltuğa biraz daha fazla sarılan Baykal'adır. Bunu zaten önceki açıklamalarında açık olarak söyledi.

b) İkinci olarak bu mesaj kendi milletvekillerinedir. Milletvekillerinin kendisini örnek alarak, görev sürelerini tamamlayanların haklarına razı olarak itirazsız bir şekilde görevi yeni gelenlere bırakmasını istiyor. Koltuk hastalığı olan partilileri uyarıyor ve bu nedenle partide huzursuzluk çıkarmamalarını istiyor.

c) Üçüncü olarak bu mesaj, Mehmet Tezkan gibi, önceki koltuk sevdalısı siyasetçilerden yola çıkarak, Erdoğan'ın da onlar gibi olduğunu, koltuktan hiç ayrılmayacağını, diktatörlüğe gideceğini iddia edenleredir. Erdoğan, günü geldiğinde görevi bırakmasını biliriz, demek istemiş. Zaten O, hemen hemen her konuşmasında emanetçi olduğunu vurguluyor.

7- Peki Mehmet Tezkan'ın ileri sürdüğü cumhurbaşkanlığı adaylığını Erdoğan hiç mi düşünmüyor? Tabii ki düşünüyor, bunu düşünmesinden doğal bir şey de olamaz. Erdoğan'ın 2007'de de cumhurbaşkanlığı adaylığını düşünmüş olabileceğini tahmin ediyorum. Ama konjonktürü ve şartları gerçekci bir şekilde değerlendiren Erdoğan o zaman aday olmadı. Yine aynı şekilde Erdoğan konjonktür ve şartlara göre kararını verecektir. Kamuoyu araştırmalarını ve partili arkadaşlarının eğilimini gözetecektir.

8- Burada Mehmet Tezkan'dan ayrıldığım nokta; Erdoğan "2011'de son kez milletvekili adayı olacağım" sözüyle "2012'de cumhurbaşkanlığına aday olacağım" demek istememiştir. Erdoğan 2007'de cumhurbaşkanı adayı olacağını hiç açıklamadığı halde, Baykal seçime 1.5 yıl kala, Erdoğan kesin adaymış gibi, Erdoğan'a yüklenmeye başladı. Erdoğan'ın aday olmamasında Baykal'ın bu yüklenmesinin çok rolü olduğunu düşünüyorum.

Böyle bir tecrübe varken Erdoğan neden, örtülü de olsa, şimdiden adaylığını açıklayarak kendisini yıpratsın ve bu şansını kaybetsin. Erdoğan'ın bu hatayı yapacağını düşünmüyorum.

9- Erdoğan'ın Kasımpaşalı olduğunu hala anlayamadınız mı? Eğer aday olacaksa, dolambaçlı yollara girmeyecek, açık açık ortaya çıkıp "adayım" diyecektir.

10- Sonuç olarak; günlük siyasi hesaplarla, aç tavuğun kendini darı ambarında görmesi gibi, geleceği kendi arzularımız doğrultusunda yorumlamak ve gerçeklerden uzaklaşmak sadece geleceği karartmakla kalmıyor, binbir emekle ve zahmetle kazanılan geçmiş kariyeri de bir anda silip götürmektedir.

Hep söylüyorum: Öngörülerimiz ne kadar gerçek çıkarsa bizler de o kadar güvenilir yazarız, diye...

Umarım, Milliyet ve Milliyet Blog'un tarafsızlığına ve objektifliğine olan inancım ve güvenim beni yanıltmaz ve bu yazım yayımlanır.

 
Toplam blog
: 337
: 4184
Kayıt tarihi
: 03.08.07
 
 

Hukukçuyum... Hukukun üstünlüğünün ve hukukçunun saygınlığının ülkemde gelişmesini ve kalıcı olma..