Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Ağustos '10

 
Kategori
Deneme
 

On sekizinci mektup

7 Mart 2002, Ankara

Recai merhaba.

Mektubunu alınca sevindim. Cevap çok gecikmeden gelince yollarında artık açıldığını düşündüm.

Kitap kapağı konusunda gösterdiğin duyarlılık için teşekkür ediyorum. Bir şekilde çözeriz, kendine sıkıntı etme. Derdim, kendime kitap kapağı olacak resim bulmaktan öte senin bir iki resmini olsun insanlara ulaştırma çabası temelde.

Dur bakalım, bir şekilde yapacağız bunu. Senin sergi açmanı kolaylaştıracak olursa, ben de fotoğraflarla katılabilirim bu etkinliğe. Bunu görüştüğüm insanlara da böyle söylüyorum...

Mete, Kadriye, Habip, Hülya, Funda, Kadir, Buket arkadaşlarla konuştuğum gibi, konuyu Eği-Tek genel müdürüyle de görüştük. Seni anlattım uzun uzun, dilimin döndüğünce elbet. Binanın alt katını, yemekhane olmanın yanı sıra bu tür etkinlikler için düzenlediklerini söylediler. Ama orası çok da içime sinmedi doğrusu...

Başka yer arayışlarımız sürüyor. Bu arada, unutmadan ileteyim: Eği-Tek genel müdürü bana bir şey sordu: Recai’yi neden açık ilköğretime, açık liseye alıp öğrenimine devam ettirmiyoruz?...

Şaşırmadım dersem yalan olur. Düşününce olabilir gibi geldi. Bu bize şunu getirir: Sen öğrenimini sürdürmüş olacaksın bu bir. Bir de, öğrencimiz olduğun için sana yeni kapılar da açılabilir diye düşünüyoruz.

Sözgelimi, sergi açılışında, “Sanatçı olmanın yanı sıra Açık Lise öğrencilerinden biri olan Recai Demirsöz’ün Resim Sergisi” diyebileceğiz. Yani yapılan etkinlik öğrencilerimizden birine yapılmış olacak böylece.

Karar senin Recai. Bir düşün bakalım. Sen nasıl istersen öyle yaparsın, ben durumu iletmek istedim sana.

Şimdi geçmişten bir anı: Öğretmen olarak göreve başladığım ilk yıl. Epey yaşlı bir öğretmen arkadaş var yanımda. Elinde sürekli kitap. Merak ettim, arkadaşlara sordum. İlkokulu dışardan bitirmiş, ortaokulu da. Ardından öğretmen okulunu dışardan bitirmiş, öğretmen olmuş, memnun, mutlu.

“Şimdi de, Hukuk Fakültesine hazırlanıyor” dedi arkadaşlar.

Unutmuştum, yıllar sonra o arkadaşı hatırladım...

Bu arada, bugünlerde neler yaptım/ yapıyorum?

“Bir Gönül Adamı/ Bir Eğitim Efsanesi” adlı Hasan Âli Yücel’le ilgili yazım Eğitim dergisinde yayınlandı.

Sana göndereceğim/ gönderiyorum. Tevhid-i Tedrisat konusuyla ilgili hayli geniş bir araştırma yaptım, bir sunuş yazısı hazırladım. İlk fırsatta bununla ilgili bir yazı yazmak istiyorum, olabilirse de sinevizyon programı çekmek.

Bu ay da Eğitim dergisine, “Milli Talim ve Terbiye Heyeti” ve Cumhuriyetin Aydın Bir Bakanı: Mustafa Necati yazısını vereceğim...

“Köy Enstitüleri ve Ziraat” projesiyle ilgili çalışmalarımız sürüyor. İhtimal ki Nazmi Kal’la da önümüzdeki günlerde ortak bir projemiz olacak; Eğitim Adamlarımız. Bu çalışmayla ilgili görüşmeleri bir arkadaşım yürütüyor...

Benim cephede durum böyle Recai.

Üretim, hep üretim, sürekli üretim diyorum. Vazgeçme, üşenme, erteleme gibi bir şansımız yok.

Bugün yaklaşık on beş arkadaşa yazılı mesaj gönderdim: “Merhaba, hayatta mısın? Neler yapıyorsun? Küs müyüz?" Görüşmek üzere...

Yazılı mesaj gönderenler oldu, telefona sarılıp arayanlar.. İnsanları konuşmaya, selamlaşmaya mı zorluyorum, belki de buna hakkım yok diye düşünürken yine telefonum çaldı; arayan sendin Recai, bi sevindim ki haberleşebildiğimiz için...

Bana mektup yazmış, birileriyle göndermiştin, mektubunun postaya verilmemiş olabileceği yolunda endişen vardı. Ne insanca, ne hoş bir düşünce, iletişimin böylesine önemsenmesi ne güzel, böyle dedim kendi kendime.

İletişimin temelinde, kuşkusuz, ilk çağlardan bugüne, haber, bilgi, duygu, düşünce alış verişi var.

Senden haber almak, seninle konuşmak, yazışmak hoş bir süreç.

Yarınlarda, daha güzel geleceklerde yine görüşmek umut ve dileğiyle Recai...

Fuat OVAT
 
Toplam blog
: 54
: 877
Kayıt tarihi
: 30.06.10
 
 

Kamu yönetimi alanında yüksek lisans yaptım. İletişim, medya sektöründe çalışıyorum... Yazmayı se..