28 Eylül '06
- Kategori
- İş Yaşamı - Kariyer
Önce ben!
Yaz yeni bitmişti yağmurlar yeni başlamış dışarıda puslu, sisli, isli bir hava vardı. Şu yeni yapılan yüksek dışı ayna kaplı binaların birinde beş koyu renk takım elbiseli adam şirketlerini kara geçirmek için personelimi azaltsak, fiyatlara zammı yapsak, nerden kıssak kimin ödemesini geciktirsek gibi konuları tartışıyorlardı.
Koyu ceviz bir masada patron olduğu her halinden belli bir adam vardı. Masanın üstü gayet toplu ve tertipliydi.
Ne bir not kağıdı nede ucu açıkta bir kalem vardı sanki daha hiç çalışılmamıştı o masada.
Gözlüklü saçları az dökük düğmeleri ilikli adam masanın hemen dibindeki sağdaki küçük ama deri ve rahat koltuklarda diğerlerine oranla biraz daha sünepe ama içte içe başka bir güven duygusuyla oturuyor çok konuşmuyor sadece sorulanlara cevap veriyor, patronun söylediği her yeni fikri bir mucize gibi karşılayıp ilginç tepkiler veriyor kısa aralıklarla kravatıyla oynuyor ve not alıyordu şirketin muhasebe müdürü Rıfkı bey, patronun sağ kolu emektar elemanı sadık güvenilir, dört çocuğu vardı. Rıfkı beyin üç kız, ikisi çoktan evlenmiş, biri evde annesine yardım ediyor son numara oğlu ise medarı iftarı ; Kadir üniversitede okuyordu mühendis olacaktı inşallah.......
Masanın solundaki koltukta Pazarlama müdürü Selim bey vardı irice bir adamdı Selim bey ihtiyar delikanlı derler ya hani
İş hayatındaki son durağı gözüyle baktığı bu şirkette sakince günlerini tüketmeye bakıyor kariyer planlamasından çoktan vazgeçmiş patronla mücadele kısmını bitirmiş kanı da azmi de durulmuş işi bir oyuna ‘peki efendime’ çevirmiş zeki bir adamdı Selim bey .
Odadaki toplantının patronun gereksiz egolarını tatmin etmekten başka bir işe yaramayacağının farkında, fakat bunu patronunda anlamayacağının da farkında sakince söylenenleri dinliyor sorulursa cevap veriyordu. Memduh beyin arada dönüp bu konuyla siz ilgilenin Selim bey, öyle değil mi Selim bey, haksız mıyım Selim bey gibi cümlelerine sadece peki efendim tabi efendim gibi kısa sakin net cümlelerle cevap veriyordu
Masanın tam karşısındaki ikili deri koltuğun Rıfkı beye yakın tarafında oturan Cevat bey üniversiteden yeni mezun olmuş askerliğini bitireli iki ay olmuş hevesli hevesli patronunu dinliyor söylediği her şeyi fazlasıyla önemsiyordu. Akşamları bu gün yine patron benle 5 saat toplantı yaptı diye övünecek kadar saftı henüz.Patronun aklına her geldiğinde, karısıyla kavga ettiğinde, ertesi günkü çekler için kredi çekmek zorunda olduğunda, sevgilisi bu akşam gelme dediğinde , yapmaya kalktığı bu toplantıları iş sayan bu genç adam ne selim beyin bu sakinliğini nede Rıfkı beyin yalakalığını anlayabilecek hayat tecrübesine sahipti. Patronun ona Cevat’çım demesi bile onu havalara uçuruyor’ maaş alamasam da çalışırım ben’ diye geçiriyordu aklından zavallı adam.
Saate bakıp duruyordu genç adam yine geç kalmıştı çünkü Cevat beyin hemen yanında oturan dik duruşlu yakışıklı samimi bakışlı Erdem bey
Üç senedir çalışıyordu ilk yıl Cevat’tan çokta farkı yoktu aslında sonra sonra anladı işinde hayatında tüm gerçeklerini yanlışlarını.......
Patronun onu sadece çooookkkk çalıştığı için sevdiğini bu toplantıların çok gereksiz olduğunu hayatta işten başka yapacak çok şey olduğunu
Günün tamamının çalışarak geçmeyeceğini, bu işe çokta ihtiyacı olmadığını fark etti.
Zeki çalışkan bir adamdı Erdem işini hep zamanın da yerinde yapardı kimse ona ‘Erdem bey bu niye olmadı?’ dememişti şimdiye kadar
Ama bir yıl önce Erdem aşık oldu deli gibi .........
İşi sallamamaya değil belki ama gereğinden çokta ilgilenmemeye başladı, erken çıktı cumartesileri , akşam herkes gibi mesaisi bitince çıkmaya çalıştı.
Memduh beyin Cevat'ı işe almasının sebeplerinden biride buydu Erdemin biraz gözünü korkutmak
Erdem sallamadı bile.....
Ama Memduh bey çok sinsi bir adamdı, Erdem’i bezdirmek için elinden geleni yaptı bu tam çıkış saatine gelen toplantılar Pazar günü işe çağırmalar, cumartesi öğleden sonraları arayıp niye şirketten çıktınız demeler falan işte
Bildik patron tavırları
Bu adam da lafı böyle uzatır abuk sabuk şeyleri hep sona ana bırakır diye geçirdi içinden terleten deri koltukta gıcırdayıp duruyordu odadakiler huzursuzluğunu anlamıştı
Büyük patron
Erdem bey aceleniz varsa siz çıkın biz siz olmadan da devam ederiz deyip ilk iğneyi batırdı
Erdem sinirlendiğini belli etmedi ama ukalaca cevap vermeden de geri duramadı
Bu toplantı program da yoktu bende planlarımı ona göre yapmıştım başkalarına da söz veriyoruz .
Patron daha çok sinirlendi ama o da bu soğuk savaşa devam etti
İsterseniz söz verdiğiniz başkalarını arayın Erdem bey çünkü bu programsız toplantı biraz daha sürebilir.
Erdem daha çok sinirlenip cebindeki en büyük şişi çıkartıp patronun göbeğine batırıvermişti
Memduh bey toplantıya bensizde devam edebilirsiniz nasılsa bende gidip başkalarına verdiğim sözü tutayım izninizle dedi kalktı , kapıya yöneldi, hızlıca döndü, başıyla hafifçe odadakileri selamladı iyi akşamlar beyler dedi ve çıktı.
Erdem ofisten çıkıp kapıyı kapattığında sanki yıllardır taşıdığı büyük bir yükü omuzlarından atmış bir kuş kadar hafiflemiş olarak masasına yöneldi telefonundaki saate baktı daha yarım saat vardı ve yetişebilirdi ama yinede acele etti.
Alevi gelmeden orda olmak için can atıyordu hızlıca masasını topladı bilgisayarını kapadı ve asansöre yöneldi.
Erdem hayatta bir insanı bu kadar seve bileceğini düşünemezdi
Ama sevdi Alev, Alev, Alev............
Kızıl saçları vardı alevin çokta güzel bir kız değildi ama cıvıl cıvıl gözlerinin içi gülen kırmızı dudaklı beyaz tenli küçük bir çocuğu anımsatan gülüşü vardı hep dudağının kenarında.
Yazın her şey den hayattan işten çok sıkılıp 2 günlüğüne turla Pamukkale’ye gitmişti yüzü asık, gelen otobüse bindi en arkaya geçip oturdu.Araba hareket etmemişti henüz camdan dışarıyı seyrediyordu her şeyi bu geziyle değiştiremez di ki ‘niye buradayım?’ ‘ nereye gidiyorum?’ diye soruyordu kendine
Ta ki cıvıl cıvıl bir ses ‘Merhaba İsminizi alabilir miyim?’ diye sorana kadar.
Her şey aslında o an başlamış ve bitmişti gözleri ilk o an değmişti birbirlerine ama çokta yabancı değillerdi sanki yıllar önce karşılaşmış bu dünya ya da birbirlerini bulmaya gelmişlerdi
Buldular birbirlerini......
O günden sonra hiç ayrılmadılar.
Alev bir turizm firmasında tur rehberiydi
Bir elmanın iki yarısıydı onlar aslında her şey harikaydı ama birde şu işler bu kadar yoğun olmasa daha çok görebilselerdi birbirlerini.
Erdem Alevin, Alev Erdemin işinden nefret ediyordu.
Alevin 2 gün bile olsa başka bir şehirde olmasına dayanamıyordu hep yanında kalsın istiyordu.
Alev ise Erdemin gece yarıların kadar süren toplantılarından açılmayan sürekli meşgule atılan telefonlarından.
Tek dertleri birbirleriyle olmak olan bu iki aşık; tüm olumsuzluklara rağmen birlikte olmak için ellerinden geleni yapmışlar ve her şeye dayanmışlardı.Kavgalar, kısa ayrılıklar, kıyametler kopmuş ama yinede o gözler birbirine değince her şey unutulmuş, bütün sözler yok olup uçmuş, zaman durmuş, dünya yok olmuş sadece onlar kalmıştı.
Alevin tek istediği vardı turdan döndüğünde bir kerede olsa Erdem’in ondan önce otobüsün durduğu yere gelmesiydi Ama Erdem genelde geç kalır otobüs hep ondan önce gelirdi
Alev bundan nefret ediyordu
Erdem’se Alev’in bilmediği insanlarla başka yerlere gitmesinden
Geçen hafta yine korkunç bir kavga dan sonra karar aldılar Erdem başka bir iş aramaya başladı ve ciddi birkaç görüşme yaptı, o geceki o tavrında bu görüşmelerin ve o şirketten vazgeçmiş olmanın verdiği cesaret büyüktü.Çünkü ikisinin de maddi problemleri vardı ve çalışmak para kazanmak zorundaydılar bir ay bile işsiz kalmayı göze alamazlardı.
Alev ise o gece son turundan dönüyordu kısa süre için yeni bir iş bulana kadar ofis elemanı olarak çalışmaya başlayacaktı.
Erdem Kapıyı kapadıktan sonra ofiste buz gibi esen rüzgar herkesin yüzüne çarpmış yüzleri bembeyaz olmuştu
Memduh bey sert ve kararlı bir tavırla Rıfkı bey yarın ilk işiniz Erdem beyin çıkışını vermek olsun dedi
Bir daha da onu görmek istemiyorum
Cevat bu görev sizindir bundan sonra gerekenleri Erdem beyden yarın itibariyle alın ve işi gerektiği şekilde devam ettirin
Bu kadar
Bir adamın 3 yıllık tüm çabaları çalışmaları fedakarlıklarını bir cümle bu kadar kısa bir cümle silip atmış yakıp yıkmıştı.
Erdem binadan çıkar çıkmaz bulduğu taksiyle sevgilisine giderken bildiği tek şey vardı yarın hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.
İşini kaybetmiş olduğunun farkında değildi ama artık bir şeylerin değiştiğini çok derinlerden bir ses söyledi ona .
Bir an irkildi içindeki bu rahatlıktan ürktü yada bir şey oldu tarif edemedi.
Kalabalığı seyretti bir yerlere yetişmeye çalışan koşan bezgin insanları dakikalardır telefonla konuşan bir taraftan arabaya kullanamaya çalışan adamda kendini gördü
Onu anladı onunda onu anlamasını istedi içinden
Saate baktı tekrar evet bu sefer Alevden önce orada olacaktı çiçekçi var mıydı yakınlar da evet evet vardı çiçekte alacaktı sevgilisine
Çiçekçiden dünyanın en güzel kızına bir buket çiçek lütfen diye istediği çiçekleri nasıl taşısam daha güzel görünür diye düşünerek çıktı.
20 adım sonra falan orda olacaktı ve Otobüs yoktu ortalarda ama o yinede koşarak gitti
duvarın üstüne oturuverdi takım elbiseme bir şey olur mu diye düşünmeden.
saate baktı tur şirketinden birini tanıdığı bir yüzdü başıyla hafifçe selamladı
yanına yaklaştı geç mi kaldılar dedi
gelmek üzeredirler herhalde
bu kelimeler daha havadaydı çok yukarılara çıkıp başka seslere karışmamıştı ki adamın telefonu çaldı
efendim melih
nasıl olur
sen ne diyorsun
hemen geliyorum
..................................................................
Erdem elinde çiçeklerle o duvarda ne kadar oturdu hatırlamıyordu
Hastanenin acil servis kapısında yine o çiçekler vardı elinde
Hiç bırakamadığı o çiçekler
Hayatta hepimizin öncelikleri var.Değişen dünya kuralları bu öncelikleri öyle bir baltalıyor ki, çok güzel olsun diye didinip çalıştığımız hayatımızın bir gün daha yaşamadan yitip gittiğini görürüz.