- Kategori
- Şiir
Önce deliler terk etti bizi...
Seneler sonra çocukluğumun geçtiği mahalleye gittim.
Etraf daha bir sessiz, daha bir yalnız, daha bir boş geldi bu sefer.
Misket yuvarladığım, uzuneşek oynadığım, Japon kale maç yaptığım sokaklarda dolaştım durdum bir süre.
Bahçelerinden kayısı, kiraz, elma çaldığımız evlere bakındım.
Musluğundan ağzımı dayayarak kana kana su içtiğim çeşmeyi aradım umutsuzca.
Ama yoklardı…
Çocukluğumuzda ki bahçeli evler yıkılmış, bildik simaların çoğu değişmişti.
Bir ara sanki bir ıslığımla koşup geleceklermiş gibi,
Çirkef Mehmet’i, Sarı dana Mustafa’yı, Tatar Doğan’ı, Cikcik Güngör’ü bekledim durdum köşe başında umutla.
Gelmediler...
Saatler sonra rastladığım bir iki tanıdık simaya O’nu sordum?
Bir balıkçıyla evlendi dediler…
Ya, simitçi Can, şair Hüseyin, deli Bilal
Onlar nerede?
Onlara ne oldu dedim?
Onların da kimi öldü, kimi kayboldu dediler.
Anladım ki, önce deliler terk etmişlerdi bizi.
Onların bile terk ettiği yerlerde, kendimizi akıllı sanarak yaşamamız ne garip çelişki değil mi?