Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Kasım '16

 
Kategori
İlişkiler
 

Önce doğayla barışmalı insan

Önce doğayla barışmalı insan
 

Gözlerimizle değil aklımızla görürüz.


Günün ilk ışıklarıyla, sokak lambaları birer ikişer sönerken gecenin karanlığında kaybolan, insanın yarattığı çirkinlik gün ışığının aydınlığında kendini gizleyemez. Binaların soğuk yapısı, otomobil seslerinden artık duyulmayan kuş sesleri sokakta kalmış birkaç köpek henüz alınmamış çöpler, aydınlıkla karanlığımız vurur yüzümüze.

Her nasılsa hep güzelleştirmek uğruna çirkinleştiriyoruz. Yok, ettiğimiz yeşil alanlar, koylar, ormanlar, yerine güzelleştirmek amacıyla yaptığımız koca koca ruhsuz hissiz binalar yollar köprüler limanlar. Hepsi de insanın doğayı işgalinin izleri. Bunlarla işaretliyoruz işgal ettiğimiz yerleri buralar bizim diyoruz, artık vahşi doğa yok. Siz hayvanlar gidin sizin için her gün biraz daha daralttığımız yerlere. Sonra kafeslerde evlerde tasmalarla hayvanlar besliyoruz çocuklarımız esir ettiğimiz hayvanlarla hayvan sevgisi edinsin diye.

Eskiden pencereden bakmayı severdim. Özeldir pencereler anlamları, arzuları, özlemleri, özelleri vardır insanda. Ya yolculardın ya beklerdin sevdiğini. Yağmur yağdığında ağaçlardan süzülen damlaları, sonrasında bol oksijenli toprak kokusu doldururdu içimizi. Artık sadece fosil yakıt kokusu ve anlamsız insanın beynini tırmalayan gürültüler. Kuşlar ya artık ötmüyor ya duyuramıyorlar seslerini. Oysa güne onların müzikleriyle başlamak ne kadar insan ruhunu rahatlatan güzellikteydi. Karşımdaki binaya bakıyorum nasılda süslenmiş camdan balkonlar yapılmış, boyanmış çeşitli renklerde. Güzelleştirmek istemişler bozduğumuz güzellikleri gizler gibi, algımızı karıştırmak, çirkinlikleri görmemizi engellemek ister gibi, doğanın seslerini de, görüntüsünü de hafızamızdan sildikleri gibi. Artık bakmıyorum penceremden biliyorum hep ayni görüntü çünkü.

Daha güzel televizyonlar, daha iyi soğutan dolaplar, daha çok yıkayan makinalar bütün bunlar için doğayı daha fazla çiziyoruz, kanatıyoruz içini oyuyoruz. Evlerimizin içinde yapay güzellikler oluştururken, doğal güzellikleri yok ediyoruz. Görüntüsü daha güzel olsun daha fazla konuşayım diye güzelim vadileri, ormanları, dereleri yok ediyoruz. Neden elimizdekinin daha fazlasına sahip olmak için. Oysa görebilsek çevremizi, daha güzelinin gözlerimizin önünde olduğunu anlayacağız. Daha güzel ve daha güçlü otomobiller bizleri daha hızlı gideceğimiz yerlere götürebilir, fakat bir ağaç gibi yaşamı sağlayan havayı, içtiğimiz suyu verebilir mi? Boyadığımız tablonun arkasına bir gün bakabildiğimizde bunu göreceğiz. İnsanlar yol götürdükleri yerlere medeniyet götürmediler, talanı ve çirkinliklerini götürdüler.

Dünyayı her çirkinleştirdiğimiz de kendi değerlerimizden de biraz kaybettik. İçimiz de, kararttığımız dünya ile birlikte yavaş yavaş karardı. İçimizdeki her karanlık leke bir gün birleşerek kapkara bir dünya yarattı. Artık birbirimizi de yok ediyor, çirkinleştiriyoruz. Daha çok öldürüyor, daha fazla savaşıyor, taşı toprağı bombalıyor, çocukları öldürüyoruz. Doğaya tecavüz ettiğimiz gibi birbirimize tecavüz ediyoruz. Rengini, düşüncesini, inancını beğenmediğimizi düşman belliyor itiyor öldürüyoruz. Sığınanı hor görüyor aşağılıyor atıyoruz. Çünkü güçsüzü ezmeyi yok etmeyi kendimizde hak olarak gördük. İnsanın barışı önce doğayla olmalı. Doğayı anladığımızda birbirimizi de anlayacağız. Şair John Dryden’in dediği gibi’ ’Doğanın en güzel hediyesi ona bakıp, onu anlamaktan duyulan sevinçtir.’’

Kucaklayın en yakınınızdaki sevdiğinizi ama öyle tenine dokunur gibi değil, içten gerçek bir kucaklamayla, onun ruhuna, kalbine dokunun. İşte o an gerçek güzelliği göreceksiniz.

Özkan ŞANAL

 
Toplam blog
: 29
: 495
Kayıt tarihi
: 11.08.16
 
 

Anadolu Üniversitesi Sınıf Öğretmenliği ve Eğitim Bilimleri Enstitüsü Karekter ve Değerler Eğitim..