Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Fevzi Gültuna (Cavıldak)

http://blog.milliyet.com.tr/fevzigultuna

05 Mayıs '13

 
Kategori
Öykü
 

Önce hangisi gelsin?

Önce hangisi gelsin?
 

Gece yatmadan içtiği demli çaylardan mı, yoksa yediği abur cubur şeylerden midir bir türlü uyuyamıyor bir sağına bir soluna dönüp dururken evin telefonu çalmaya başladı.  Bismillah deyip yatağından fırladı.

“Bu saatte çalan telefon pek hayra alamet değildir, inşallah yanlışlıkla aramışlardır diye aklından geçirirken bir yandan da telefonun ahizesini kaldırdı. Korkarak buyurun ben Tahir” dedi.

“Alo ağabey ben Fatih. Annem hastalandı, kendinde değil, çabuk yetiş.” deyip telefonu kapattı.

Tahir ile annesinin evinin arasında sadece iki apartman vardı.  Tahir üstünü giymeye çalışırken eşi de alt katlarında oturan ablasına haber verdi. Aradan beş dakika geçmeden Tahir ve ablası annelerinin yanına ulaştı. Anneleri kendinden habersiz yatıyordu. Abla Nermin önce annesinin nabzına baktı, nabız atıyordu. Sonra tansiyonunu ölçtü. Tansiyon on sekize çıkmıştı.

“Tahir annemi hemen hastaneye yetiştirmeliyiz.  112 Acil’i ara.”

“112 Acil gelene kadar biz hastaneye varırız.”

Tahir ve Fatih annelerini bir battaniyeye yatırıp, karga tulumba arabalarına bindirip İlçe Devlet Hastanesinin Acil servisine yetiştirdiler.  Doktorlar ilk müdahilsinden sonra anneleri birazcık olsun kendine gelmişti.

Tahir doktora;

“Annemin neyi varmış doktor bey?”

Doktor;

“Tansiyonu yükselmiş, ancak bir de Nöroloji Uzmanı görsün. Bizim hastanemizde Nörolog yok onun için sizi Eğitim ve Araştırma Hastanesine sevk edeceğim, vakit geçirmeden hastanızı ilgili birime götürün.”

Nermin annesinin başını dizlerinin üzerine, ayaklarını da koltuğun üzerine uzattı. Fatih direksiyonda, Tahir de ön koltukta Araştırma hastanesinin yolunu tuttular. Yolda giderken anneleri bazen ağlıyor, bazen kendi kendine konuşuyordu. Ancak üç kardeşte annelerinin söylediklerini anlayamıyordu. Çünkü anneleri konuşmalarını ve ağıtlarını Kürtçe yapıyordu. Babaları Türk olduğu için evlerinde Kürtçe konuşulmazdı. Ancak dayıları veya teyzelerinden birileri geldiği zaman aralarında Kürtçe konuşurlardı. Bu yüzden çocukların hiç birisi Kürtçe bilmezlerdi.  Durumdan haberdar olan enişteleri Cemil on-on beş dakika sonra hastanede bitiverdi. Her üç kardeşte enişteleri Cemil’i görünce hafiften tebessüm ederek “Hızır gibi yetiştin. Annem Kürtçe bir şeyler söylüyor anlayamıyoruz.”

Cemil Kürt kökenli olduğu için Kürtçe biliyordu.

Cemil kayınvalidesine Kürtçe;

“Neren ağrıyor, neden ağlıyorsun.”

“Başım ağrıyor, başım dönüyor sanki hastane üzerime yıkılacak.”

“Neden ağlıyorsun?”

“Annemi, babamı çok özledim. Kardeşlerim yanıma hiç gelmiyor.”

Oysa anne ve babası rahmetli olalı on beş yıldan fazla olmuştu.

Doktor, Cemil’in tercümesiyle muayeneden sonra yatış verdi. Yatacağı odada yaşlı bir hasta ve başında kırk yaşlarında birisi vardı.

“Geçmiş olsun teyze.”

“Sağ ol, teşekkür ederim. Size de geçmiş olsun.”

“Teşekkür ederiz.”

Tahir ve kardeşleri hasta annelerini yatağa yeni yatırmışlardı ki anneleri tekrar ağlamaya başlayınca yatan yaşlı teyze sordu.

“Neden ağlıyor, ağrılarımı çok, söylediklerini anlayamıyorum.”

“Yıllar önce kaybettiği anne ve babasına ağlıyor.”

“Ah evladım söyle annene ölene ağlamasın arkasından dua etsin. Ağlamayı bana bıraksın. Çünkü üç evladım var ama komşum tarafından hastaneye getirildim. Haber verilmesine rağmen aradan altı saat geçti üçünden biri bile gelmedi. Oysa ben onları okuttum meslek sahibi yaptım. Üçü de üst görevlerde. Onları sadece okutmuşum hiç eğitememişim.”

“Üzülme teyze her an gelebilirler.”

“İnşallah onlardan önce Hz. Azrail Aleyhisselam   gelir.”

 

 

 

 

 

 

 

 
Toplam blog
: 78
: 604
Kayıt tarihi
: 06.02.09
 
 

1957 Amasya' da doğdum.İlkokulu Amasya' da okudum. Ortaokul ve liseyi Sincan' da, yüksek okulu Samsu..