Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Ocak '14

 
Kategori
Deneme
 

Önce insan olmalı, önce insan

‘Soyut bireyciliğin ‘yapay değerler’ üretip modern insanı yabancılaştırması gibi; ‘kitle insanı‘ olmaktan kurtulamamak da geleneksel insanı ‘özgürlük’, ‘ödev’ ve ‘sorumluluğun’ bulunmadığı anlamsız bir dünya içine iter. Modern dünyada ‘istek nesnelerini’ her ne pahasına olursa olsun elde etmeye çalışan insan, gücünün yettiklerini ‘ezmekle’, gücünün yetmediklerine de ‘boyun eğmekle’ kişiliğini bozmuştur!’*

Kendi yaratımını devreye sokamadığı için yaşamlarına anlamlı bir yön verememiş insanların, başka otoritelerce yönetilmesi, yönlendirilmesi kaçınılmaz olur elbette. İnsan ya bir birey olmuştur ya da kendi hayatında ‘özne’ olamadığı için kitle insanları arasındaki yerini bir ‘nesne’ imişcesine almıştır!

Dün, bugün, yarın sorunların kökeni aynıydı, hep de aynı olacak.  Kendi aklını, kendi vicdanını kullanamayan, kendi kararlarını veremeyen insanlar, yaşamlarında kendi üzerlerine almayı reddettiği sorumluluğu dinsel ve siyasi otoriteye devredecekler. Bugüne kadar dünya tarihinde her ikisi de barış istemedi, adalet istemedi, huzur istemedi! Tanrı ile konuşmayı beceremeyen insanlar dinler aracılığıyla Tanrı ile konuşmaya devam edecekler. Kendilerine neyin günah, neyin sevap olduğu, neyin doğru neyin yanlış olduğu söylenmeye devam edecek. Kulaklar, dışarıdaki büyük fısıltıları duyacaklar; öyle ki bu fısıltılar kendi iç dünyalarına dönmelerine engel olacak. Zira insan, içindeki bilge kişiye bu yoldan varamaz, hiç varamamış ki!

İnsanı insan yapan değerlerdir. Güvendir, dürüstlüktür, sadakattir, saygıdır. İnsan olmanın sorumluluğu büyüktür. Hele de yönetimde olanlar için çok daha büyüktür. Yaptıkları her edim kitleleri etkiler. Etki alanı ne kadar büyükse sorumluluk da o kadar büyük olur. İnsanı insan yapan söz ve davranışların birliğidir. Bu anlamda politikacı ya da dini bir rehber olmak bir sınavdır adeta! Mesele önce insan olmaktır, diğer her şey ardından gelir. Bu bilinçte olmadan bir yeri işgal etmek ise suçtur! İnsanlık suçudur!

Karmaşıklıktan sade olana doğru yol almak, düşünsel düzeyden davranışsal olana inmek demektir. Kafadan kalbe inmek demektir. Konuşmaktan çok yapmak demektir. Davranışların kendiliğinden konuşması demektir ki esas olan budur.

Dış dünyayı algılayıp anlamlandırmaya başladığım günden bu yana siyasi otoritenin, dini söylemlerin ve kimi insanların konuşma ve davranışta zıt olması benim de gözümden kaçan bir şey olmadı elbet. İlk zamanlar neyin doğru neyin yanlış olduğunu karıştırdığım da oldu ama içten gelen bir tiksinti duygusu olanın bitenin aslının ne olduğunu ‘his’ olarak belli ediyor her zaman. Onun için hislerim benim en büyük rehberimdir. İçten içe duyulan saygı ile içten gelen tiksinti arasındaki fark çok belirgin zira. Bunu en zekisinden en aptalına kadar hiçbir insan es geçemez! Şartlandırılmış duygu ile hislerin aynı şey olmadığının altını özellikle çizmek istiyorum ama.

İnanç ile sağduyu, saygı ile sevgi, muhabbet ile dostluk, dürüstlük ve huzur birbirinden ayrı düşünülemez malum. Biri diğerini çağırır. Dost ile düşman, kibir ile güven, riya ile dürüstlük, kavga ve muhabbet ise aynı yerde durmaz! Biri diğerini uzaklaştırır. Şeyleri birbirine yaklaştıran veya uzaklaştıran kimya doğanın kendisidir. Doğal ve yapay olan kendini belli eder, kendiliğinden!

Yanılan, kandırıldığını düşünen, ihanete uğradığını zanneden, boyun eğdiği durumun karşısında zayıflığını ve zavallılığını gören, ezdiği insanların karşısında, kendi içinde ne kadar da ezik olduğunu fark eden her kişi aslında kendini kandırdığının, kendine yalan söylediğinin, kendini aldattığının büyük cevabını, yaşam denen büyük aynada görmektedir! Olan, olmakta olandır. Sebepler ve sonuçlar birbirine bağlıdır; dünya denilen bu büyük okulda!

 

*’Aydınlanma sorunu ve değerler’, Metin BOBAROĞLU 

 
Toplam blog
: 118
: 631
Kayıt tarihi
: 07.10.13
 
 

İnsanın kendinden bahsetmesi meselesi benim için zor konuların başında gelir. Bu anlamda söyleneb..