Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Eylül '07

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

Önce kimin başına gelmesi lazım?

Geçen gün Akay Hastanesinde oturmuş muayene sıramı beklerken elime bir haber dergisi alıp okumaya başladım. Okuduğum haber İran'nın yıllar önce yaşadığı olayların benzerlerinin Türkiye'de yaşandığını idda ediyordu. Okuduğum makale yanımdaki bayanın da dikkatini çekmiş olmalıydı ki bayan bana döndü ve:

"Siz buna katılıyor musunuz beyefendi?" dedi. Bir an bu soru karşısında şaşırdım. Elimdeki dergiyi kapatıp yavaşça masanın üstüne bıraktım. Bayana döndüm ve:

"Benden önce bu soruyu bir bayanın yanıtlaması gerekir!" dedim gülümsemeye çalışarak. Aşırı derecede rahatsız bir durumdu. Çünkü tam karşımda akademik ortamdan çok iyi tanımadığım fakat pek de iyi anlaştığımız söylenemeyecek başka bir akademisyen arkadaş oturuyordu. Bayan rahatsızlığımı fark etmiş olacak ki hemen söze girdi:

"Ben İranlıyım dedi." İki akademisyen şöyle bir bakıştıktan sonra adeta kadının ağzından çıkacak sözleri havada yakalamaya hazırlanıyorduk. Bu kadar heyecanlı olmamızın sebebi geçen hafta bölüm akademisyenleri olarak çıktığımız bir yemekte yine biz iki akademisyen olan bitenin birilerinin abartması mı yoksa sahiden Türkiye için tehdit oluşturup oluşturmadığını tartışmıştık. Ben her ne kadar olan biten normal gösterilmeye çalışılsa da bu "normal" zihniyetin ileride anormal bir toplum yaratacağını savunurken karşımdaki beyefendi beni hayatında gördüğü en iyi bilim-kurgu yazarı olarak tasvir etmişti. Ben bunları kafamdan geçirirken kadın devam etti.

"Ben o devrim yaşandığında tam 18 yaşındaydım." dedi. Derin bir iç çekişten sonra uzaklara dalar gibi oldu. "Babam fabrikada işçiydi. Olan bitene bir anlam veremiyorduk. Babam yapılanın her ne kadar halk tarafından yapıldığını kabul etsede yapılanı haklı bulmuyordu. Galiba başımıza gelecekleri önceden sezmişti."
Kadın bana döndü ve devam etti:

"Yaşınız kaç bilmiyorum ama bu olan biteni bir kere de olsa benden dinlemenizi isterim. Çünkü inanın bir Türk vatandaşının ibret alması gereken bir olay. Hele hele gözünüzün içine baka baka yaptıkları da varsa."

"Evlerimizden göçe zorlandık. Babam ve abim sırf devrimin haksız olduğunu söyledikleri için idam edildiler. Ve bizler birer köle haline getirildik. Ellerimizle kendi kendimizi zincirlere vurduk. Kendi elimizle kendi ülkemizi ve özgürlüğümüzü bir avuç hainin eline bıraktık. Annem ülkesine hasret öldü. Ben ve benim gibi ülkesini seven İranlılar ülkemize kendi evimize gitmeye korkuyoruz. Ne acı ama bunu biz kendimiz yaptık!"

Buraya yazamayacağım kadar ürkütücü olan sohbetten sonra bayan tam kalkıp doktorun yanına doğru giderken döndü ve bana belki hayatımda hiç de öyle kolay unutulmayacak bir sözünü söyledi:

"Türkiye'de yaşayan bir İranlıyım evet, bu ülkeyi de seviyorum kendi ülkemi de fakat keşke bu acı olaylar önce Türkiye'nin başına gelseydi de biz sizin bu halinizden ders çıkarsaydık. Belki o zaman nasıl bir güzelliğe sahip olduğunuzu anlarsınız. "

 
Toplam blog
: 2
: 275
Kayıt tarihi
: 11.08.07
 
 

"Bir nevi sistem düşmanıda diyebilirsiniz. Dilin kemiği yok ilkesini benimseyen anarşist!" demişti b..