Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Haziran '11

 
Kategori
Siyaset
 

Önemli bir gün...

Önemli bir gün...
 

(Not: Bu yazıyı Pazar günü seçim yasağı nedeniyle yayına almamıştım.)

Sabah kalkar kalkmaz ilk işim, toparlanıp sandığa gitmek oldu. Oyumu verdim, “Vatandaşlık görevimi” yapmanın verdiği huzur içinde döndüm…

2011 yılının Haziran ayının onikinci günü, bana göre oldukça “Önemli” bir gün. Kendinizden başlayarak ülkenizle ve ülkeniz insanlarıyla ilgili “Karar” aşamasındasınız. Bir başka anlatımla, geleceğinizi planlıyorsunuz. Bu yoldaki tercihimizi yaptık, irademizi bir zarfın içine koyup, ilk kez “Şeffaf” sandığın içine attık.

Bu gece “Kesin olmayan” ama kesine yakın sonucu da teknolojinin verdiği olanaklar yardımıyla öğreneceğiz. Siz bu yazıyı, “Her şey belli olduktan sona” okuyacaksınız. Ben bu günden, daha hiçbir şey belli değilken, Pazar günü yazıyorum…

Seçim takviminin başladığı günden, son gününe kadar tüm siyasi partileri, başkanlarını ve adaylarını dinledik.

Yok…

“Tüm siyasi partileri” dinleyemedik…

İktidar partisi, hem aldıkları “Devlet yardımının”, ayrıca “İktidar” olanaklarının verdiği tüm olanakları, adil olmayan şekilde kullanarak dinletti.

Hem devletten aldıkları yardımı kullanmaları, hem de TBMM çatısı altında temsil edilme şansını kullanmaları nedeniyle “Ana” ve “Yavru” muhalefeti de dinledik…

Geri kalan partiler?

Elbette onları “Ulusal” boyutta dinlememiz mümkün olmadı.

Türkiye’de ve dünyada gerçek olan bir şey var; parasal gücün varsa, her şeyin var. Dünyanın hiçbir yerinde ne yazık ki “demokratik düşünce”nin gücü iktidar değil. Aykırı olan da zaten bu değil mi?

Geçtiğimiz son yerel seçimleri değerlendirirken “Niteliksiz çoğunluk oyları ile…” diye bir tanımlama yapmıştım. Bu tanımlamam, elbette iki yönlü idi. Birincisi, “Niteliksiz çoğunluk” yarının altındaki oylardır. İkincisi ise, “bağımlı”, “bilinçsiz” ve “bilgisiz” oylardır.

Elbette “bağımlı”, “bilinçsiz” ve “bilgisiz” oylar ile demokrasinin ve ülke geleceğinin “doğru” bir şekilde kurgulanması da mümkün değildir. Ve “Niteliksiz çoğunluk” oylar ile iktidar sağlanırsa, geleceğimize güvenerek baklamız da mümkün olmayacaktır.

Seçim sitemimize 1982 anayasa ile giren yüzde 10 barajı ve siyasi partilere sağlanan “Devlet yardımı”nın da adil olmamasına rağmen, iktidara gelen her partinin çıkarına olduğu için değiştirilmemiş, TBMM çatısı altında “Milli irade” tam olarak yansıtılmamıştır.

“Siyasi istikrar” düşüncesi ile 1982 anayasasında yer bulan bu hükümler, tüm düşüncelerin meclise yansımasını engellediği gibi, bu seçimde de gördüğümüz üzere, seçimlerde propaganda eşitliğini de sağlayamaz hükümlerdir.

Bunun adı nasıl bir demokrasidir, tartışılır, tartışılıyor da. Ancak tartışmadan bir sonuç çıkmıyor, havanda su dövülüyor ne yazık ki…

Devletin şekli “Cumhuriyet” ve nitelikleri de anayasamızda değişmez, değiştirilemez madde olarak “Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir.” Şeklinde ifade ediyorsa, bu seçim, bu kurallar ile umarım son seçim olur.

Önümüzdeki yasama döneminde “Demokratikleşme” için bu yönde büyük ve zorlu bir mücadele, çalışma bizleri bekliyor. Başarılı olabilir miyiz, tartışılır…

Dokuz yıldır iktidarda bulunan siyasi parti, bu yönde ve bugüne kadar en ufak bir adım atmamış, her dönemde “iktidarın çıkarı” olan kuralların değiştirilmesini, bu iktidar da istememiştir.

Bir bakıma haklıdır. Diğer taraftan “İleri demokrasi” nutukları atarken “haklı” olduğunu düşünmek de bir çelişkidir.

Her ne ise… Bu Pazar oyumu attıktan sonra, henüz hiçbir belirti yokken yazdığım düşüncelerimdir. Sonuçlar belli olunca da burada ifade ettiğim düşüncelerimin değişeceğini pek sanmıyorum.

Peki, bundan sonra siyasetin içinde kalır mıyım? Çok sanmıyorum, düşüncelerimi sadece “Yazarak” devam etmek istiyorum.
Yine de 12 Haziran 2011 tarihinde yapılan 24. Dönem milletvekili seçimin, sonucu ne olursa olsun, tüm milletimize hayırlı olmasını canı gönülden diliyorum.

Ve şunu da belirteyim ki, bu seçim sürecinde aldığım görevler itibariyle “Siyasette” bilemediğim birçok şeyleri de öğrenme fırsatım oldu. Bundan da ayrıca keyif aldım doğrusunu isterseniz.

12 HAZİRAN 2011

 
Toplam blog
: 1104
: 918
Kayıt tarihi
: 28.01.07
 
 

Emekliyim ama “Tekaüt” değilim. 1961 yılından beri değişik “Anadolu” gazetelerinde yazdım. 1984-8..