Oniki adet

Temizliğimizle övünürüz ya.

Temizlik imandan gelir ya.

Müslümanlığın ilk şartı temizliktir ya.

Evini temiz tut misafir gelebilir, kendini temiz tut Azrail gelebilir, derler ya.
Aslan yattığı yerden belli olurmuş ya.
Eeee! “pire itte, bit yiğitte bulunur” da ne demek o zaman?

Efendim, bir yabancıyla bir Türk üstünlük yarışına girmişler.

Yabancı:

-Bizim memlekette bin tane okul var.

Bizimki:

- O da bir şey mi, bizim memlekette bin beş yüz okul var.

-Bizim memlekette üç bin tane kilise var.

-O da bir şey mi, bizim memlekette beş bin tane cami var

-Bizim memlekette on bin tane umumi tuvalet var. Ben sizin ülkeyi dolaştım çok az umumi tuvalet gördüm. Buna ne diyeceksin bakalım?

- Ohooo, o da bir şey mi, bizde her çalının arkası bir tuvalettir.

Yaaaa, şiştin mi, bay yabancı?

Temizliğimiz üzerine söyleyeceklerimiz bitmedi.
Bir gümrük kapısında Alman, Fransız ve bir Türk geçmek için bekliyorlarmış. Gümrük görevlisi önce Alman’ın çantasına bakmış. Çantanın içindeki bir poşette yedi tane külot çıkmış. Gümrük görevlisi, Alman’a sormuş:

-Niçin yedi külot?

Alman cevap vermiş:

-Ben her gün bir külot değiştiririm. Pazartesi, Salı Çarşamba, diye haftanın günlerini saymış.

Gümrük memuru yanındaki arkadaşına dönerek:

-Hey be arkadaş. Adamlardaki medeniyete bak, adamlardaki temizlik anlayışına bak, demiş.

Sıra Fransız’a gelmiş. Onun çantasını açmışlar, onun çantasından sekiz külot çıkmış. Fransız’a da sormuşlar:

-Niye sekiz külot Fransız kardeş, demişler.

Fransız cevap vermiş:

-Ben her gün bir külot değiştiririm. Cumartesi, pazar, pazartesi, salı, birisini de yedek tutarım, ne olur ne olmaz, demiş. Gümrük memuru arkadaşına gene:

-Adamların medeniyetine bak arkadaş, adamların temizlik anlayışına bak. Hayranım bu milletlerin medeniyetine vesselam demiş.

Sıra bizim gurbetçi Ali’ye gelmiş. Ali’nin çantasını açmışlar. Ali’nin çantasında on iki külot çıkmış. Gümrük memuru:

-Yaşasın be Ali kardeşim. Benim memleketlim, benim insanım başkadır. Allah’ın yabancısına on çekeriz be. Şuna bak şuna bir değil iki değil tam on iki külot. Başkadır benim insanımın medeniyeti. Başkadır benim insanımın temizliği, demiş ve Ali’ye sormuş,

-Ali kardeşim, söyle bana niçin on iki külot?

Ali cevap vermiş:

-Ocak, şubat, mart...

Haydi bakalım, temiz eller ceplerdeki gülücüklere…