Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Ocak '13

 
Kategori
Anılar
 

Onlar askerdi marş söylediler.

Onlar askerdi marş söylediler.
 

Süleymaniye'deki terastan İstanbul Boğazı (Foto: A.AK)


Mustafa Kemal Paşa’nın 16 Mayıs’ta İstanbul’dan Anadolu'ya geniş yetkilerle gönderilmesini gerektiren mesele neydi?

Elbette hepimizin bildiği; “Pontus Olayları"...

Pekiyi; Pontus Olayları'nın yaşandığı sınırlar ve bu sınırları da aşan "daha geniş bir yöreyi" içine alan görevi neydi?
*
1919 ve sonrasında Padişah ve Osmanlı Hükümeti, İngiliz politikasının esiriydi. Bu sıra Samsun, Vezirköprü, Merzifon dolaylarında Pontus Rum çetelerinin saldırıları ve Türk halkının kendini savunması dolayısıyla çıkan çatışmalar sonucu asayiş de bozulmuştu. İngilizler olayın gerçek sorumlularını değil, Türkleri suçlu gösteriyor ve Rumları katlettiklerini ileri sürerek Anadolu’nun da işgaline bahane arıyordu. Bu nedenle İngiltere, Osmanlı Hükümetine Karadeniz yöresinde huzur sağlanmadığı takdirde, Mondros Ateşkesi'nin 7. ve 24. maddelerine dayanarak buraları işgal edeceğini bildiren bir nota vermişti.
*
Mustafa Kemal Paşa, İttihat ve Terakki’ye karşıydı ve Enver Paşa ile fikirleri uyuşmuyordu. Mustafa Kemal, Almanlara ve Türk ordusunun Almanya'nın denetimine verilmesine karşı çıkmıştı. Birinci Dünya Savaşı'na girilmesini de istememişti. Bir ara Sultan Vahdettin ile Avrupa gezisinde birlikte bulunmuştu ve Padişah da onun görevlendirilmesini istiyordu. Hürriyet ve İtilaf Partisi mensupları, Paşa'nın bu durumunu bildiği için Paşa’yı kendi yanlarında görmek istiyorlardı. Mustafa Kemal Paşa'yı kazanırlarsa, ordu içinde güçlü bir dayanak elde etmiş olacaklardı. İngilizler de M. Kemal Paşa için soruşturma yapıp, İttihatçı olmadığını öğrenerek güvenlerini belirtmişlerdi. Anadolu'ya mutlaka bir komutan gönderileceğine göre, ordunun sevdiği ve saydığı, Çanakkale'nin büyük kahramanı Mustafa Kemal Paşa'nın gönderilmesi uygun olacaktı.
*
Görev; asayişin sağlanması, silah ve cephanenin toplanarak depolara konması ve korunması, çeşitli yerlerde asker toplayan kurullar olduğu iddialarının araştırılıp, doğruysa engellenmesi idi. Bu görevi başarabilmesi için Mustafa Kemal Paşa’nın emrine Üçüncü Kolordu verilmişti. Bunun yanı sıra Dokuzuncu Ordu Kıtaatı Müfettişliği yetkileriyle, belirtilen tüm yöreler için yalnızca askeri olmayıp aynı zamanda mülki idareyle birlikte komşu vilayetlere bildirilerde de bulunabilecekti. Bu durum Mustafa Kemal için olağanüstü bir fırsattı.
Geniş yetkilerle Anadolu'ya gönderilen M. Kemal Paşa'nın yanında kurmay heyeti de görevlendirilmişti.
*
Bu arada M.Kemal Paşa’ya, Vahdettin'in kızı Sabiha Sultan ile evlenmesi ve Saray'a damat olması yolunda bir öneri yapıldığı ve Paşa’nın bunu kibarca reddettiği, üstelik gizliden cumhuriyetçi olduğu ve Anadolu'ya gönderilmesinin bir bakıma “İstanbul'dan sürgün” anlamına geldiğini de gözden kaçırmamak gerekir.
*
Mustafa Kemal İstanbul'dan ayrılmadan önce Padişah'ı ziyaret etmiştir.
Sultan Vahdettin'in, Kemal Paşa'yı Ulusal Mücadele'yi yürütmesi için gizlice görevlendirdiği, kendisine bir "Hattı Hümayun" ve altınlar verdiği iddiasını öne sürenler;
Böyle bir belge bulunmadığını, Mustafa Kemal Paşa'nın ne kadar para sıkıntısı çektiğini nedense gözden kaçırmaktadırlar.
Ayrıca, Amasya Genelgesi'nin yayınlanmasından sonra da Padişah'ın Kurtuluş Savaşı’nın karşısında ve yalnızca İstanbul’u düşündüğü, olayların ilerleyişi içinde açık bir şekilde görülmüştür.
*
Mustafa Kemal, İstanbul'daki işlemlerini tamamladıktan sonra 16 Mayıs 1919 günü Şişli'deki evinden çıkıp Galata Rıhtımı’na geldiğinde Rauf Bey, İngilizlerin kendisini engelleyeceğini bildirmişti. 35 kişilik bir heyet hazırlığı olduğu halde, bu nedenle daha fazla beklemeyen Bandırma Vapuru'na 19 kişi yetişmişti.
Gemi önce Sinop'a ulaştı.
Mustafa Kemal Paşa ve gemideki kurmay heyeti; İtilaf Devletleri gemilerince yoldan geri çevrilmek tehlikesine karşı, karadan Samsun'a gitmeyi düşündüler. Ancak karadan uygun yol olmadığı için vazgeçtiler. Bandırma Vapuru kıyıyı izleyerek 19 Mayıs 1919 günü Samsun'a varabilmiştir.
*
Mustafa Kemal Paşa ve kurmay heyetinin Samsun'a gelmesi ile başlayan,
Amasya, Erzurum, Sivas ve Ankara'ya ulaşan yolculuğun silahlı mücadele kısmı 9 Eylül 1922'de İzmir’in kurtuluşu ile sonuçlanacaktır.
Bu yolculuğun, Cumhuriyet’in kuruluşunda büyük bir yeri ve önemi vardır.
* * *
Anadolu'yu bilinçli olarak kurtarmaya gelen ve aklında Cumhuriyet olan, o büyük Türk, ilk adımını böylece atmıştır. Mustafa Kemal Paşa’nın, Samsun'da güvenliğin korunmasını sağlayacak tedbirleri aldıktan ve ordu ile ilk teması kurduktan sonra beraberindeki kurmay heyetiyle birlikte daha sakin ve emin bir çevrede çalışması gerekecektir.
Heyet, Samsun'un İngiliz işgalinde ve kıyıda bulunması nedeniyle civardaki Rum çetelerinin faaliyetinden ötürü karargâhı içerde bir yere nakletmeyi gerekli görmüştür. Mustafa Kemal ve beraberindekiler 25 Mayıs 1919 günü o ünlü "Gençlik Marşı"nı bizzat söyleyerek ve heyetine moral ve motivasyon amaçlı söyleterek 80 kilometre mesafede küçük bir kaplıca kasabası olan Havza'ya gelmişlerdir.
“ATATÜRK'LE 30 Yıl” yaşamış İBRAHİM SÜREYYA YİĞİT'İN öyküsü; rampa yukarı saatte ancak 5 km yol alabilen ve bu durumda sürücüsünden başkasını taşıyamayan çağın otomobiliyle kafile halinde seyahat edebilmek için siz olsanız ne yaparsınız?!
(Tempolu şarkı söylemeyi deneyin, onlar askerdi marş söylediler.)
“Dağ başını duman almış, gümüş dere durmaz akar.
Güneş ufuktan şimdi doğar, yürüyelim arkadaşlar! …”
*
“Samsun’dan Havza’ya gidiyorduk. Altımızda Birinci Dünya Harbi’nden kalan Benz marka bir otomobil vardı. Şoför de Türk değildi. Yola çıktık biraz sonra motorda bozukluk oldu ve araba durdu. Otuz altı yaşında zaferler kazanan kumandan Mustafa Kemal Paşa’nın ne demek olduğunu arkadaşları bilirler. Kızdı ve asabileşti. Şoförü azarladı ve kendisi makineyi harekete geçirmeye uğraştı. Tabi muvaffak olamadı.
Ben, Doktor Refik Saydam ve Kazım Dirik Paşa bir köşede duruyorduk. Doğrusu içimizden ‘neden işe karıştığına’ hem üzülüyor hem sinirleniyorduk. İçimizden geçeni anlamış gibi bize baktı ve dedi ki:
‘On sene sonra, kendi yaptığımız yollarda, Türk şoförleri bizi istediğimiz yerlere götürecekler!’
Biz sustuk.
İçimizden geçenlerin ne olduğunu, bilmem anlatmak lazım mı?”
*
Aradan tam on yıl geçer.
Kahramanlarımızdan biri ‘Birinci Umum Müfettişi’ olarak görevlidir.
Mustafa Kemal, Diyarbakır’a gelmiştir.
Bir yolda hep birlikte giderken gene otomobil bozulur.
Kafile durur.
Atatürk, bu defa "Türk şoförle işlemeye başlayan" makineyi işaret eder:
- "Vaadimi yerine getirdim!"
* * * * *
Kaynak olarak Dr. İbrahim Tali Öngören’den, Nuyan Yiğit’ten, Murat Bardakçı ve Erhan Afyoncu’dan, Kemal Arıburnu ile Ergün AYBARS’ın bilgilerinden yararlandım, teşekkür ederim. 

 
Toplam blog
: 276
: 1102
Kayıt tarihi
: 19.11.12
 
 

Evli, 2 evlat babası, 1965'te doğdu, inançlı, müziksever, insansever, yurtsever, iyi yüzer, ünive..