- Kategori
- Tarih
Onlar geri dönmeyi hiç düşünmediler
<ı>ı>
Çanakkale Savaşı gerçek manada bir destandır. Türk milletinin ve Türk ordusunun kahramanca şahlanışıdır. Bu destanın bir tarafında yokluklar içinde çırpınan bir Osmanlı Devleti, diğer tarafında ise bütün teknik imkânlarına sahip itilaf devletleri vardı. Osmanlı Devleti’ndeki Alman Danışma Kurulu Başkanı Mareşal Liman Von SANDERS Çanakkale Savaşları ile ilgili anılarında şöyle diyor: “<ı>Türklerin çoğu yarı çıplak, yarı açtılar. Haftada bir Öğün, kemikli bir et parçası verilebiliyordu. Bitkisel yağda haşlanmış buğday kırığı yiyorlardı. Sıhhi vasıflardan mahrum suları içiyorlardı... Acıktıklarında bile düşmandan ele geçirdikleri et konservelerini, domuz eti korkusu ile yemiyorlardı. Çünkü maddi açlığa ve perişanlığa rağmen, manevi bir güçleri ve sağlam bir ruh yapıları vardı... Taş üzerinde yatıyor, güneşe, fırtınalara, soğuğa ve yağmura karşı korumasız, çamur ve toz içinde günler geçiriyor, fakat dünyanın bütün vasıta ve imkânlarına sahip düşmanları ile aslanlar gibi savaşıyorlardı. . . Ölüme bu kadar gülerek giden başka bir millet yoktur.. .Allah adını yürekten tekrarlayarak saldırganın üzerine yiğitçe saldırıyorlardı.ı>Başka bir Alman subayının yine Çanakkale Savaşları hakkında anılarında yazdıkları da şöyledir : “...<ı>Elde, tel engeli yapacak dikenli tel, sığınak yapacak kereste yoktu. Erat için istenen sayıda baki üniforma bulunamamıştı. Birliklerin büyük bölümü kaputsuzdu. Özallıkla ayakkabı yokluğu duyuluyordu. Eratın çoğu çarık giyiyordu. Hatta askerler kum torbası için gönderilen çuvalları giyecek yapmak zorunda kalıyordu. Türk Ordusu böyle perişan olmasına rağmen kahramanca savaşıp ve kazandılar.”ı>
Ertuğrul BAYRAMOĞLU
Kültür ve Siyaset 2005/3.
Alman Generali liman Von SANDERS’e hak vermemek elde değildir. Konuşmasında asla abartma yoktur. Bizzat savaş meydanlarında Türk askerlerinin yaşayışlarını yaşayarak izlenimlerine not etmişlerdir. İşte o günlerde 1915’de izlenimlerinde yer alan “ Günlük Yemek listesini “ aynen sunuyorum.
TARİH: 1915
GÜN SABAH ÖĞLE AKŞAM EKMEK
15 Haziran: üzüm hoşafı / yok / yağlı buğday çorbası / Tam
-
16 Haziran: yok / yok / Üzüm hoşafı / yok
-
18 Temmuz: Yarım ekmek / yok / yok / Yarım
08 Ağustos: Yarım ekmek / yok / Şekersiz üzüm hoşafı / yarım.
-
<ı>NOT: 21 Temmuz 1915 ‘den itibaren başkomutanlık Ordu emriyle ekmek istihkakı
<ı>indirilmiştir. Çünkü un kalmamıştır.ı>
RAKAMLARLA ÇANAKKALE
-4 Haziran 1915 : 3.cü kirte savaşı cephe ortasından müttefik hücumu
-
Kazanılan yer : Yaklaşık
Kayıplar : Müttefikler 6.500, Türkler 9.000.
-
-21 Haziran 1915 : Sağdan Fransız hücumu
-
Kazanılar yer : Yaklaşık
Kayıplar : Müttefikler 2.500, Türkler 6.000
-
-28 Haziran 1915 : Soldan İngiliz hücumu .
Kazanılan yer : : Yaklaşık
Kayıplar : Müttefikler3.500, Türkler bilinmiyor.
-
- 5 Temmuz 1915 : Türklerin genel hücumu.
-
Kazanılan yer : Yok.
-
Kayıplar : Müttefiklerde kayda değer bir şey yok (1), Türkler 16.000.
-
-12-13 Temmuz 1915 :
-
Kazanılan yer :
-
Kayıplar : Müttefikler 4.000, Türkler 10.000. (1)
-
<ı>1 )Rakamlarla ilgili bilgiler: “İzmir Çanakkale Şehitleri Tanıtım ve Araştırma Derneği’nin 2002 yılında hazırladığı broşürden alıntı yaparak buraya alınmıştır. Sayın dernek mensuplarına teşekkürlerimi sunuyorum. ( A. Güler).ı>
<ı>ı>
GENERAL SİR WİNSTON CHURCHİLL’İN
İTİRAFLARINDAN
Nusrat Mayın Gemisi’nin, müttefik donanmalarından Bouvet, İrresistible ve Ocean savaş gemilerinin batmasına sebep olduğunu duyan Sir Winston CHURCHİLL:
1915 yılında bütün Avrupa’da milyonlarca insanın hayatı ortaya kondu ve büyük taarruzlar yapıldı. Bu savaşta yaklaşık üç milyon asker öldü veya yaralandı; binlerce harp gemisi tarafından çeşitli denizlerde harekâtlar yapıldı. Fakat bunların hiç birisi NUSRAT’ın döktüğü mayınlar kadar harbin devamına ve düşmanın geleceğine etkili olabilecek bir başarı gösteremedi. İnanmak istemiyorum; fakat gerçek. Türk savunması önünde müttefikler armadası mağlup olmuştur. Tek kelimeyle felaket” dedi..
Böylece Churchill’in hayalleri NUSRAT MAYIN GEMİSI’NIN de Kahramanlıklarıyla birlikte Boğazın serin ve derin sularına gömüldü.
“Siz Vatanı için, milleti için, namusu için, canını ortaya koyan böyle insanları bu kadar mı tanıyorsunuz? Eğer siz onları tanımasanız geleceğinizi göremezsiniz, hedeflerinizi bilemezsiniz.
<ı>Çanakkale Zaferi, Türk askerinin ruh kudretini gösteren şayanı hayret ve tebrik bir Misaldir. Emin olmalısınız k Çanakkale Muharebelerini kazandıran bu yüksek ruhtur.ı>
<ı>Gazi Mustafa Kemal ATA TÜRKı>
<ı>Türkler, Çanakkale’yi zorlayan çağının en ileri tekniğine sahip güçler karşısında adeta bir kale gibi dik durmayı başarmışlardır. General CHURRCHİLL.ı>
<ı>ı>
<ı>“... Çanakkale Zaferi, Türk milletinin eski kudret ve kuvvet/ni muhafaza ettiğini, can çekişen bir imparatorluk içinde kahraman bir milletin varlığını meydana koydu.ı>
<ı>General Fahri BELEN.ı>
<ı>ı>
<ı>“Avrupa’da hiçbir asker yoktur ki, bu ifadenin altını çiziyorum. Türklerle mukayese edilebilsin. Almanların müdafaada gayet iyi oldukları kabul olunabilir. Fakat siperlerde onla dahi Türklerle kıyas edilemez. Örnek olarak Geliboİu’yu zikretmek isterim. Orada bizim gemi ateşlerimizle büyük zayiata uğrayan kıtalar, Türkler olmasaydı yerlerinde kalamaz derhal değiştirilirlerdi. Hâlbuki Türkler, bütün muharebe müdettince yerlerinde kaldılar.ı>
<ı>ı>
<ı>General TAWSHENDı>
<ı>ı>
<ı>Türk askerinin savaş ve dövüş hususunda sahip bulunduğu niteliğin önceden fark edilmemiş olması, Ingilizler için felaket olmuştur... Türk askerinin ne yaman muharip (savaşçı) olduğunu Ingilizler, kendileriyle dövüştükten sonra acı tecrübeyle anlamışlardır.ı>
<ı>ı>
<ı>Ingiliz General ASPİNALL OGLANDERı>
CEVAT PAŞA’YI AĞLATAN ASKER
<ı>ı>
O gün Boğaz tabyaları arasında en çok iş gören ve en çok hasara uğrayan Rumeli Mecidiyesi Bataryası oldu. Sabahtan beri muharebenin en şiddetli anlarında dahi sahil arasında gidip gelmekten çekinmemiş olan Müstahkem Mevkii Komutanı Cevat Paşa, tabyanın feci durumunu haber aldığı zaman yine motora atlayıp Çimenlik İskelesi’nden karşı sahile çıktı. Cephaneliği berhava olan tabyanın durumu hazindi. İstihkâm yıkıntıları arasında dolaşmakta olduğu sırada bir ağacın altına uzanmış olan bir askerin hali dikkatini çekti. Ve yanına varıp:
“-Ne var evlat? “diye sordu.
Nefer hemen yerinden fırlayıp esas duruş vaziyeti aldı. Çünkü sesi tanımıştı. Fakat gözleri başka tarafa bakıyordu.
“- Gözlerine bir şey mi oldu oğlum”
0 zaman nefer tok bir sesle: Üzülmeyin efendim, ” diye cevap verdi. “ve sözlerine şöylece devam etti:”Benim gözlerim göreceğini gördü, Evet, düşman gemilerine tam isabet kaydedilmiş ve OCEAN destroyeri hareket edemez hale gelmişti. Komutan Cevat Paşa sessiz sessiz ağlıyordu, bu manzara karşısında.( 1)
Nasuh Onbaşı mert ve asil bir ada ile yalnız vazifesini yaptığını söylüyordu. Nasuh Onbaşı, bu olaydan dört gün sonra da (29 Temmuz 1915) askerliğin en şerefli rütbesi olan “Şehitlik rütbesini” kazandı. Ruhları şad olsun.
KOCA ŞEYİD’İ UNUTMAYAN ATATÜRK
Çanakkale Savaşlarında büyük fkrlıklar gösteren Koca Seyid Onbaşı’yı tanımayan var mıdır? Kitabımızın ilk sayfalarında söz etmiştik. Atatürk ile ilgili bir anısı da şöyledir: Çanakkale savaşları biteli 21 yıl , lmuştur.l936iarda Gazi Mustafa Kemal Atatürk Balıkesir’e gelirken yolu Havran’a düşüyor. Aradan bunoa zaman geçmişti. Gazi M. Kemal Paşa, Koca Syidi unutmamıştı. Atatürk: Kaymakama ve oradaki halka :“ Koca Seyid’i tanıyıp tanımadıkların’soruyor.Orada bulunanların hepsi birbirlerinin yüzlerine bakarak, tanımadıklarını ifade etnierdi.Ne acı bir tablo değil mi?
Mustafa Kemal Atatürk:
“Bana o yiğidi bulup acele getirin, sizi onunla tanıştırmak istiyorum. Yaptığınız milletin kahramanlarına vefasızlıktır. Kendisini tanıyın ki, bu topraklar üzerinde yaşamanın bir bedeli olduğu bılinsin”.diyerek hemen
Koca Seyid’in getirilmesini emreder. Koca Seyid’i çok geç buldular. Havran’a getirdiler.
Önce Kaymakamın karşısına çıkardılar. Ona banyo yaptırdılar. Tıraş ettirdiler. Nahiye
Müdürü’nün elbisesini giydirdiler ve daha sonra Paşa’nın karşısına çıkardılar. Ama Paşa’nın
beklediği insan değildi 0..
“Koca Seyid, bu elbise sana çok yakışmış, onu nereden satın aldın?”diye sorunca, (yalan söyleyemedim ) demişti.
Paşam sizin geldiğinizi bana haber verdiler. Çok sevindim. Beni arattığınızı da duyunca dünyalar benim oldu. Bana bu elbiseyi getirdiler, Kaymakam Bey, öyle uygun gördü.” Diye açıklamada bulundu. Bunun üzerine Mustafa Kemal Atatürk, orada bulunanlara sitem ederek:
Siz! Vatanı için, milleti için, namusu için, canını ortaya koyan böyle insanları bu kadar mı tanıyorsunuz? Eğer siz onları tanımazsanız; Geleceğinizi göremezsiniz, hedeflerinizi bilemezsiniz. “der. M. Kemal ATA TÜRK. 1936
<ı>NOT: Koca Seyit Onbaşı: kitabımızın (Çanakkale İçinde Aynalı Çarşı ), 42, 43, 45. sayfalarında anlatılmıştır.ı>
Siz hiç şair Nazım HİKMET’İN Çanakkale Şehitleri için şiir yazdığını biliyor muydunuz? İşte sizlere Çanakkale ile ilgili bir şiirini sunuyorum.
<ı>ı>
ÇANAKKALE ŞİİRİ
Hilâl şunu nakleder her göğe çıkışında:
Bundan yıllarca evvel İstanbul’un dışında
Üç denizi seyreden bir eski kale vardı;
İçinde pek mübarek bir evliya yatardı.
……………………………………………..
Yalçın duvarlarını aydınlatırken gurup
Uzaktan bakılınca bu kale bağdaş kurup
Tepelere oturan bir devi andırırdı,
En cesur yüreklerde korku uyandırırdı.
Nur inerken semadan karanlık mazgallara
Yeşil sarıklı bir pir, bürünerek allara,
Göğsünde bir ay yıldız her gece zikrederdi
“Burası mukaddestir kimse giremez” derdi
Velinin kudretine inanmayan dört çapkın
Bu kaleye ettiler köleleriyle akın
Sanki bir an içinde çalkalandı bir deniz;
İçten gelen bir dua dolaştı dehliz dehliz;
Göster bu kâfirlere kudretini ya Rabbi!”
Birdenbire yıkıldı kale dağ göçer gibi;
Dört çapkın kölelerle taşlar altında kaldı,
Karanlıklar boşlukta sallanarak alçaldı;
0 gece evliyanın ruhu uçtu Allah’a!,
Hiç kimse yaklaşmadı bu kaleye bir daha...
Nâzım HİKMET
( 1 Ocak 1902- 3 Haziran 1963 )