Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Kasım '12

 
Kategori
Dünya Mutfakları
 

Onlardan asla vazgeçemeyiz - Onlar Muhteşem üçlü...

Onlardan asla vazgeçemeyiz - Onlar Muhteşem üçlü...
 

kaşık - Çatal


Çatal – Bıçak – Kaşık

Muhteşem üçlü

*

'Tanrının bahşettiği yiyecek yine Tanrının verdiği parmaklarla yenilebilir'

*

Çatal, yemek yerken kullanılan, ekseni uzun, dört dişli olan genellikle madenî alettir.

*

Kaşık, bir kolu ucunda küçük bir sığ bir kapta, oval ya da yuvarlak oluşan bir alettir.

*

Avrupa'da Rönesans başlangıcına, diğer bir deyişle insanların titizliğin ve temizliğin farkına varmalarına kadar, bütün bir tarih boyunca yemek yerken eller kullanıldı.

*

Çatal konusunda kesin bilinen şey, ilk defa 11. yüzyılda Toskana'da (İtalya) ortaya çıktığıdır.

*

İstanbul'da çatal ve kaşık ilk kez Topkapı Sarayı'nda kullanıldı.

Serasker Hüsrev Paşa 1829 yılında İngilizlerin verdiği bir baloda ilk kez gördüğü çatal ve kaşığı Sultan II. Mahmud'a özendirerek anlatmış ve Topkapı Sarayı'na süslü bir çatal-bıçak takımı armağan etmiş ve ilk kez yemekte çatal-kaşık kullanılmıştır.

*

Paleolitik zamanlardan beri kullanılan kaşıkların atası deniz kabuklarıdır.

Kaşığın Latince ve Yunanca’ daki karşılığı

‘spiral şekilli sümüklüböceği kabuğu’

anlamına gelen

‘cochlea’

kelimesinden türetilmiştir.

Günümüzdeki formunu ise MS I. Yüzyılda Romalılar vermiştir.

Türklerin kullandıkları kaşıklar yemeklere göre değişmekte,

genellikle kemik ve tahtadan bazen de deniz kabuklarindan

(ozellikle sedefden)

yapılmaktaydı.

*

Yemek - yemek çok güzel bir şey. Ben çok severim. Dünyada en güzel olaylardan birinin yemek - yemek olduğunu düşünenlerdenim. Sevenlerdenim. Lezzetli yemekler muhteşem.

Ben iyi bir sofra olsun isterim. Her şey düzenli, yerli yerinde ve şık.

Evde de dışarıda da aynı şekilde yemek yerim. Bizim evdekilerde öyeldir.

Yemek bi şölen gibi olmalı.

Tabaklar, masa örtüsü, salata veya cacık kapları, bardaklar, sürahi, tuzluklar ve sos kapları… Hepsi yerli yerinde ve oldukça düzenli.

Şimdi en önemli ayrıntıya geldi sıra.

Çatal – Kaşık – Bıçak

Bu üçlü iyi olmalı ve çok iyi olmalı.

Benim bir takıntım var sadece, iyi değil ama maaleseföyle, tatlıda da meyve de küçük çatal ve kaşık kullanmayı sevmiyorum…

Tabi bu üç isim ve içerdiklerinin anlamları bir çok şeyde ve bir çok şekilde kullanılıyor.

Örnekleri ilki bıçak olabilir.

Bıçak:

Kesici olan özelliğinden dolayı kullanılmadığı yerler sadece yemekte etinizi ufak parçalara ayırma işlemiyle kalmıyor. Silah olarakda kullanılıyor. İlk başlarda bıçak ile yemek yendiğini biliyoruz… Yiyeceğe batırılarak yeniliyormuş.

Çatal:

Büyük şekli ile tarlada da kullanılıyor. Bir çok işde de kullanılabiliniyor.

Kaşık:

Kaşığın kullanıldığı alanların daha da fazla olduğunu düşünüyorum.

Birde tabi tahta kaşıklar ve madeni kaşıklar var.

Tahta kaşıkları yemek – yemek için kullanmıyoruz tabi, genelde yemek pişirirken kullanıyoruz.

·        Kepçeler, kahve ve muhallebi kaşıkları madenden olurdu. Pilav, çorba ve muhallebi kaşıklarının burunları yuvarlak, yemek kaşıkları sivri olur; kahve kaşıkları küçük, çay kaşıkları ise daha küçük yapılırdı. Anadolu’da Selçuklular ve bilhassa Osmanlılar zamanında çok güzel tahta kaşıklar yapılmıştır. Bu zamanda, Kastamonu ve Konya illeri kaşıkçılığın merkezi durumundaydı. Bunlardan başka İstanbul’da da kaşıkçılık sanatı sürdürülmüş ve kaşıkçı esnafı, tam bir teşkilatla çalışmıştır. En nadide kaşıkların İstanbul sanatkarının elinden çıktığı da bir gerçektir.

Konya kaşıklarının ayrı bir ünü vardı. Rivayete göre, Karaman’dan Konya’ya ilim tahsiline gelen talebeler boş zamanlarını kaşık yapmakla değerlendirirlerdi. Böylece hem dinlenir hem faydalı bir işle meşgul olurlardı. Bunları, pazarlara gönderirler elde ettikleri parayla ihtiyaçlarını görürlerdi. Yerli halktan olan talebeler de zamanla bu sanatı öğrenmişler ve Konya için yerli bir sanat şekline sokmuşlardı. Uzun süre kaşık yapmaya devam eden Konyalılar 19. yüzyılın ikinci yarısında mallarını Suriye, Mısır, Tunus ve Cezayir’e göndermeye başlamışlardı. Fakat zamanla eski önemini kaybeden tahta kaşıkların günümüzde mahalli olarak yapılmasına devam edilmektedir. Fabrikasyon olarak yapılan tahta kaşıklar yanında Anadolu’da bazı yerlerde madeni kaşıklar tercih edilmektedir.

Örf, adet ve geleneklerine bağlı Anadolu halkının tahta kaşıkları kullanması boşuna değildir. Sapının sıcaktan ısınmaması, hafifliği, zerafeti, soğan ve et kavurmalarındaki kullanılış rahatlığı tercihin sebebinin belli başlı olanlarıdır. Zevk ve zerafetin işlendiği Anadolu tahta kaşıkları tereyağının yıkanmasında ve kaplara yerleştirilmesinde yaygın olarak kullanılır.

Tahta kaşıkların bir kısmı günümüzde müzeleri süslemektedir. Bu kaşıklarda, oymacılık ve süsleme sanatlarının örneklerine rastlamak mümkündür.

&

Elle yemek yeme:

Bunun da bir adabı vardı.

Yemek yerken kullanılan parmak sayısı o kişinin statüsünü gösteriyordu.

Normal insanlar beş parmaklarını kullanırlarken asiller üç parmaklarını -yüzük parmağı kesinlikle kullanılmadan- kullanıyorlardı.

Aslında Latince çatal anlamına gelen kelime, çiftçilerin hasadı havaya atıp savurmada kullandıkları dev çatalların isminden türemiştir.

Bunların çok küçükleri Türkiye'de Çatal Höyük'de yapılan kazılarda bulunmuş ama ne işe yaradıkları, milattan 400 yıl öncesinde sofralarda yemek yemede kullanılıp kullanılmadıkları tam anlaşılamamıştır.

17. Yüzyıla kadar süren bu direnmenin bir başka cephesi daha vardı.

Yiyeceği bıçakla tutup, ısırarak yemeye alışmış erkekler çatal kullanmayı kadınsı bir davranış olarak görüyorlardı.

Bu arada Fransız ihtilalinin biraz öncesinde Fransa'da yavaş - yavaş dört uçlu çatallar kullanılmaya başlandı.

Zamanla çatal kullanmak lüks, asalet ve statü göstergesi oldu.

Çatalla birlikte sofralarda her insan için ayrı tabak ve bardak kullanmak adeti de gelişti, toplumun tüm sınıflarına ve giderek dünyanın diğer yerlerine de yayıldı.

&

Kaşığın kullanılmaya başlanması ise tarih kadar eskidir.

İnsanlar, çatala karşı gösterdikleri direnci kaşığa göstermemişlerdir.

Bu, şüphesiz sıvı bir şey içmek için eli kullanmanın iyi bir alternatif olmamasından kaynaklanmıştır.

En eski zamanlara ait kazılarda bile, taş, kemik, ağaç veya madenden yapılmış kaşık veya benzeri şeylere rastlanmaktadır.

Kaşıktaki en önemli gelişmeler sapının şeklinde olmuştur. (alıntı)

Roma İmparatorluğu, bronzve gümüş çatal kullanılan, aslında birçok örnekler Avrupa'da müzelerde sergilenmektedir.

Yerel gümrük, sosyal sınıf ve gıda niteliğine göre farklılık kullanımı, ancak daha önceki dönemlerin çatal çoğunlukla pişirme kapları ve hizmet olarak kullanılmıştır. (alıntı)

&

Çatal – bıçak ve kaşık kullanımı:

Resmi yemeklerdeki en sıkıcı durumlardan biri de budur. Sağ ellerini kullanan insanlar için sol elle çatala hükmetmeye çalışmak sıkıntı verir. Hele etin yanında, aynı tabakta pilav da varsa, sol eldeki çatalla pirinç tanelerini düşürmeden ağza ulaştırmak gerçekten alışkanlık ister. Bereket çorba kaşığı için böyle bir kural yok da sıcak çorbayı üstümüze başımıza dökmeden içebiliyoruz.

Çatal - bıçak ile yeme adabımızı, kökeni saray ve asil sınıfına dayanan Avrupa kültüründen almışızdır. Her zaman rahat hareket etmeyi seven Amerikalılar ise bu görgü kuralına pek uymazlar. Eti sağ ellerindeki bıçakla kesip, ellerindeki çatal ile bıçağı takas ettikten sonra sağ ellerine aldıkları çatalla yerler.

Yemekte eti kestikten sonra bıçağı masaya bırakarak çatalı soldan sağa alıp eti ağza götürmek, sonra çatalı sola, bıçağı tekrar sağ ele almak ve bu hareketi yemek boyunca tekrarlamak yemek yeme hızını düşürür. Yemeği yavaş yemek bazı toplumlarda yemeğe saygı ifadesi olarak görülürken, bazı toplumlarda ise bu davranış yemek adabı bakımından saygısızlık olarak karşılanır.

Bir görüşe göre Amerikalıların çatalı tutuş şekillerinin ardında rahatlık değil alışkanlık yatıyor. 1700'lü yılların ortalarına kadar Amerika çatalsız bir toplumdu. İnsanlar yemek yerken sadece bıçak ve kaşık kullanıyorlardı. Kaşık kesilen eti tutmaya yararken bıçak hem kesmeye hem de batırıp ağza götürmeye yarıyordu. Daha sonraları sofralardaki bıçakların uçları yuvarlaklaştı. Eti kestikten sonra kaşığı sağ ele alıp eti ağza götürmek alışkanlığı başladı. Çatal kullanılmaya başlanınca da aynı alışkanlık devam etti.

Avrupalılar ise aradaki bu kaşık kademesini hiç yaşamadılar. Yemeği ağza götürmek bakımından doğrudan bıçaktan çatala geçtiler. Yemeğin temposunu düşürmek gibi bir görgü kuralları yoktu. Sağ elini kullanan bir insan için bıçağı sol elle ileri geri hareket ettirip eti kesmek zordu ama sol elle çatalı ete batırıp ağza götürmeye alışılabiliyordu. Asil sınıfının her zaman zorlayıcı ve gösterişe yönelik nezaket kuralları, çatal kullanımı halka yayılınca da devam etti.

Avrupa'da ve oradan yayılan kültürlerde, yemek süresince çatalın sol, bıçağın sağ elde tutulması gelenek haline geldi. Avrupalılar çatalı ellerinde tutarlarken çatalın uçları yere bakar. Amerikalılar ise çatalı sağ elde uçları yukarı bakacak şekilde tutarlar.

Yemekten sonra tatlı yenilirken çatalın sağ elde olması ise hiçbir kültürde görgüsüzlük anlamına gelmiyor.(alıntı)

Afiyetler Olsun…

Nazan Şara Şatana

 
Toplam blog
: 1731
: 4678
Kayıt tarihi
: 09.12.10
 
 

Turizmci; Genel müdür Yazar ; Romanlar, senaryolar müzikkaller... Sinema filmleri, TV filmleri.....