Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Kasım '08

 
Kategori
Şiir
 

Onların hikayesi- 8

Onların hikayesi- 8
 

Yücel Aktaş- Muradiye


DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

O gecenin sabahında, kuşlar suskun, her şey dingin;

Birkaç evde heyecan var; bekleyişler geniş, engin.

Yeni bir gün, ama farklı bir bekleyiş bekliyordu;

Mayıs ayı son günleri, ısınacak, biliyordu.

Sıcak akan künk üstünde çizgi gibi bir bulut var;

Buharlaşıp akıp duran bu sularda kerâmet var.

Romatizma–siğil–çıban–barsak kurdu-arpacığa;

Hepsine de iyi gelir; böbrek taşı, mayasıla.

Şöhreti bu; yüzyıllardır kaplıcalar memleketi;

Güzel Bursa!! her şeyiyle tabiatın bir hikmeti.

Nasip olmuş, fethedilmiş; inci gibi bezenilmiş;

Nâmı tutmuş dünyaları; her köşesi özenilmiş.

Ne âlimler yetiştirdi, ne büyükler burda yatar;

Şöyle bir çık yükseklere, ihtişamdan başın tutar.

Yüce dağın esintisi ferahlatır gönülleri;

Âşık olmak kolay orda, pek meşhurdur güzelleri.

'' Bozkırların ortasından çıkıp gelen bir insansın,

İşte artık; bu mücevher kutusunda Sen de varsın.''

Saat dokuz. Kapı çaldı, evde şimdi polis Mehmet;

''Geçmiş olsun. Çay demlendi , şurda otur sana zahmet..''

''Ayaklarım şişti kaldı, getlerim de pek sıkıyor;

Kötüledi anlaşılan; sıcak görse göveriyor.''

Mehmet geldi karakoldan, istirahat edecektir;

Nöbetçiydi, uyumadı; öğle olsun gidecektir.

Diyordu ki: '' Sıkılaştı işlerimiz, göreceğiz;

Liste yaptık, kim nerede, hangi – nokta – bileceğiz.

Polislik bu; askerliğe yakındır da, bir farkı var;

O düşmanı bellemiştir; bizimkisi namus ve ar..

Asayişte pek bir şey yok, düzgün her şey mahallede;

Bazen birkaç sirkat olur; ya da sarhoş, yolda belde.

Ama asıl mevzu o ki; düşündürür Gâzi Paşa;

Üzüntüsü kahrediyor, acı sinmiş dağa taşa.

Karakolda kimsemizin ağzını bıçak açmıyor;

Resmi tebliğ -yok - dese de, gözlerden hiç kaçmıyor.

Nedim Beyle konuştuk dün, biliyorsun okul yanda;

Talebesi arkada, kendisi de biraz önde.

Osman Gâzi türbesinde tarih dersi veriyormuş;

- '' İlk şehitler , Kurtuluşta; yandakilerdi.” diyormuş.

Tutamamış kendini de, çoluk çocuk ağlayınca;

Yirmi yıldır hiç sönmeyen bu ateşi gözleyince:

- '' Yavrularım: uygun adım, istikamet mektebiniz;

- Dağ başını duman almış… Yüce olmak hedefiniz..

Marş söyleyen çocukları ben de gördüm, tuhaf oldum;

Caddedeki esnaf dahil, hep birlikte selâm durdum.

Bir çay içtik.Duyguluydu, ağlamaklı neredeyse;

'' İyi bil ki kaybolmakta; nerde cüzdan nerde kese..

Yeni kabuk tutmuş iken yaralar hep deşiliyor;

Avrupa’dan duman çıktı, gâvur yine dalaşıyor.

Şu çocuklar dün doğdular, amca-baba-dayı şehit;

Bir felâket önündeyiz, buna Allah bile şahit.

'' Bilgisine hürmetim var, benden çoktur tecrübesi;

Hiç giymemiş, beğenmemiş; çocuklukta atmış fesi.

Cumhuriyet muallimi, madalyası babasından;

Duaları; ölse bile Onu besler arkasından.

Böyle bir dost bize nasip; Allah Ondan razı olsun;

O da şehit oğludur ya; babasına rahmet olsun..

Ilık bahar güneşi altında kahvaltılarını yaparken Annem:

'' Bizim yeni iki komşu; ikisi de şehit dulu.

Akşam bizde hemhal olduk, pek konuştuk eni konu.

Gülten’in tek yavrusu var, O da şimdi Harbiyeli;

Zehra ise kız anası, gönlü zengin; baştan belli.

Hep birlikte yemek yedik; hem anlattık, hem dertleştik;

Yakın buldum; daha sıkça görüşmeye biz sözleştik.”

'' Tanıyoruz biz onları; kayıtları yazılıdır Emniyette;

Hususi bir emir vardır, kollanırlar her surette.”

'' Kızlarının adı Yıldız; neşvünema çoktan geçmiş;

Görmelisin güzelliği, yüce Tanrım ne eylemiş.!!!”

'' Komserimiz Abdurrahman pek beğenir, biliyorum;

Der ki: < bana="" gelin="" olsa,="" kaç="" defadır="" istiyorum.="">

Oğlu Turhan yeni polis, vazifesi İnegöl’de;

Sık sık gelir, aklı fikri komşumuzda, küçük evde.

Her nedense, ne yaptıysa kızın aklı çelinmemiş;

Kibarlıkla hep reddetmiş, kimse, neden bilememiş.

Geçen bir gün bana hafif bahis açtı, usulcacık;

< sizin="" hanım="" bunu="" sorsa="" komşunuza="" yavaşçacık…="">

Neden acep set çekiyor, neden; kimdir gönlündeki?

Varsa eğer, saygılıyız; bitsin heves oğlandaki.

Küçük hanım güzellikte mahallede pek namlanmış;

Terbiyeli, şehit kızı, hem sevilmiş hem şanlanmış..”

Dün akşamki hikâyeyi o dinledi, o anlattı;

İstirahat, uyku falan unutuldu, hiç kalmadı.

'' Oh Mehmedim , sakın ola bir şey deme komserine;

Duyulmasın, henüz erken, faş olmasın ele güne..”

-

'' Ablacığım, evde misin? ” diye bir ses geldi yandan;

Eteğini kaldırarak yürüyordu ön duvardan.

İncecik bel, geniş omuz, bir kelebek uçuşu var;

Görüverdi Babamı da, şaşkın- ürkek duruşu var.

''Yıldız kızım, gel bakalım; işte, benim beyim Mehmet;

Demin geldi, yorgun argın; henüz yeni bitti nöbet.”

Tanıştılar, el sıktılar; Babam Ona hatır sordu;

Utangaçtı. Kızarmıştı, rahatlatmak biraz zordu.

Ellerinde, bir tabakla getirdiği sıcak pide;

Anneciği: ''kahvaltıya bunu götür sen” demiş de..

Kusuruna bakmasınmış, kendi ile gelememiş;

Sac üstüne başka koymuş, pişen varmış, yanmasınmış.

Halime’yle buluşup ta tekrar yine dönecekmiş ;

Eğer Yücel uyanıksa , kucaklayıp öpecekmiş ..

'' Çık yukarı, uyanmıştır; tutup getir uyusa da;

İki gündür evde değil, özlemiştir babası da ..

'' Olur abla, işte buna pek sevindim, getireyim.

Tatlı bebek, pek güzelsin; Sizden önce ben öpeyim..

Küçük, ceylan sıçrayışla merdivene koştu gitti;

Arkasından bakakaldı, Babamın da aklı yetti.

Kulağına eğilerek: ''söylenenler pek doğruymuş;

Böyle güzel bir kız için, hasetinden zaman durmuş.

Eminim ki Harbiyeli şimdi attı çift düşeşi;

Bizim hanım istemesin! çeker alır kor güneşi”

Küçük Yücel indirildi, önce biraz tartaklandı;

Gülümseyip bakınırken, poposundan pataklandı.

Gözlerinde bir ışık var, Yıldız artık değişiyor;

Karamsarlık gitti–gider, kader ile yüzleşiyor.

Bir abla var, işte Onun beklediği tesellisi;

Sabrı yetmez, söyleşecek; çözülecek meselesi.

Kaç geceler yatağında hem ağladı, hem kıvrandı;

'' Rüya ” bile söylüyordu, Halime’ye pek inandı.

Dün akşamdan beri, sanki asır geçmiş gibi Ona;

Bıraksalar, diz çökerek ağlayacak kana kana.

Görünmeyen bir duygunun düğümler ikisinde;

Yaklaştıkça çözülüyor, ümitsizlik gerisinde.

'' Ablacığım ben gideyim, koşup geldim aceleyle.

Saat üçte buluşuruz, işimiz var Halime’yle.”

Babam yattı üst odada, birkaç saat dinlenildi;

Kalktı, giydi şapkasını, gittiğinde saat birdi.

Memuriyet. Polislik bu. Bakkal-çakkal değilsin ki..

Kepenk kapa, dükkânı aç; görev bekler, bilirsin ki..

'' İşte bizim hayatımız, bu armağan yaşanacak.

Bazen acı bazen tatlı, sonuna dek taşınacak..

İnsan ümit ile doğar, her gün onla kucaklaşır;

Eğer zayıf kalır ise, sinek bile bocalaşır..

Nefes alıp vermek, sâde insan oğlu için değil;

Âdem oğlu isen eğer, önce düşün sonra eğil.

Kâinatta bu düzenin esrârını var mı bilen?

Soramazsın. Gelmiyor ki bırakıpta çekip giden.

Doğum da bir, ölüm de bir; her şey sanki masallaşmış;

Söyle bana, kim vardır ki gülerekten helâllaşmış..

Yaşamanın güzelliği: Sende varsa paylaşmaktır.

Sayıları hiç değişmez, iki el de beş parmaktır.

Âşık olmak bir duadır, sahibine bir yücelti;

Çoğu insan yoksun bundan, ne acıdır bu tecelli,

Yaşıyorsan , sevdalıysan; Seni saran güzellikle,

Mutlu olmak yeter artar, avcundaki bir çiçekle.

Kimi zaman bir şelâle, bir bulutun görüntüsü;

Dalgalara kucak açan sahillerin girintisi;

Çağıldayan bir pınarda senfoniler algılarsın.

Bir arıyı seyret bir bak; soksa bile, olsun varsın…

Şimşeklerde bile vardır bir güzellik görüntüsü;

İrkilmene hiç sebep yok, sağır etmez gümbürtüsü.

Fark ettin mi, ne söylüyor bir kuzunun melemesi;

Bir üvertür gibi gelir, çocukların seslenmesi.

Hep bülbülü dinlemişiz, onu sevmiş hep birisi,

Kurbağa da şarkı söyler, sevdalıdır en irisi.

Karga sesi çirkin gelir, aşkını hiç görmemişiz;

Gak-gak diyen o çağrının sırrı nedir, çözmemişiz.

Kelebeğin telâşı ne üç beş günlük bir ömürde?

Beste aynı, şarkı aynı; hem Kenya’da hem Pamir’ de.

Yaradılış efsânesi, başlangıcı biliniyor;

Bittiğinde yine başlar, yine başa geliniyor.

İYİ TAŞI , VARSA EĞER BAŞINDA BU NÂDİDE TÂC;

BENCE: SOLDA SIFIR KALIR GİDİLSE DE KÂBE’DE HÂC…

ONLARIN HİKAYESİ-8-

Devam edecek...

 
Toplam blog
: 53
: 469
Kayıt tarihi
: 03.10.08
 
 

1- Ankara 1938 doğumlu 2-İlk ve orta eğitim- Bursa - 3-Lise terk ve Hv. Kvv.Teknik Okullarından Mu..