Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Ekim '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Onu öylesine...

Onu öylesine...
 

"Bir köpekle iyi bir bela sardım başıma. Onu öylesine sevmeye koyuldum ki, olacak şey değil." (1) Tam bu satırları okuduğum sırada sokaktan bir köpek havlaması geliyor. Hayat bazen böyledir işte; biri ya da birşey sana kendini hatırlatmak isterse her yandan karşına çıkar ve "Bir zamanlar" der "Ben vardım, anımsadın mı?"

Uzun zamandır onu düşünmediğimi farkediyorum şimdi. Biz insanlar, bize acı veren anıları aklımızın en üst rafına yerleştiriyor ve orada unutuyoruz galiba. Acıdan kurtulmanın tek yolu geçmişi gözden uzaklara kaldırıp saklamak mı yoksa?

Topak'tı adı. Eve ilk geldiği gün annem onun ürkekliği yüzünden kıvrılıp bir yumak şeklini alışına bakıp "Bu ne böyle. Hamur topağı gibi..." demişti. Adı Topak oldu böylece. 13 yıl sürecek ömrünün ilk adımlarını atarken öyle ürkek öyle sevimli ve öyle şaşkındı ki tepesine toplanmış ve garip sesler çıkaran bu 3 insana anlam veremiyordu büyük bir ihtimalle.

Onu gören herkesin ortak fikri şuydu: "Bu ne kadar çirkin bir köpek böyle." Sokaktan bulup getirmiştik elbette dünyanın en sevimli, en güzel köpeği değildi. Ama biri ya da birşey senin parçan olduysa senin için dünyanın en güzel insanı, şeyi oluyor. Bizim için dünyanın en güzel köpeğiydi çünkü bizim bir parçamızdı.

Köpeklerin 1 yılı insanların 7 yılıdır derler. Topak insan takvimiyle 1 yaşına köpek tavimiyle 7 yaşına bastığında onu uzun süredir konuk eden evin damındaki yuvasından bahçeye indirdik. Kardeşim ona tahta bir kulübe yaptı. İçine eski bir battaniyenin parçalarını serdik. Kendini özgür hissetsin diye onu asla zincirlemedik. Sadece eve misafir geldiği zaman bağlamak zorunda kalıyorduk ki Topak bundan nefret ediyordu. Daha onu bağlayacağımızı anlar anlamaz ardına bakmadan kaçıyordu. Tüm gece eve gelmiyordu. Sabah uyandığımızda biz okula annem babam işe gitmek için sokağa çıktığımızda TopaK'ı sokağın başında görüyorduk. Babam "Serseri nerelerdeydin yine?" diye takılırken Topak bacaklarımıza sürtünüyor olmadık cilveler yapıyordu.

Onunla tam 13 yıl geçirdik. Onu görmediğimiz zaman merak ettik, hasta olduğunda kardeşim ve ben başından ayrılmadık, annem onu yıkadıktan sonra gidip toprakta yuvarlanmasına dakikalarca güldük, pişmemiş ete burun kıvırışını domates, yeşil biber ve lahana turşusunu bayılarak yeyişine şaşkınlıkla baktık, yazın o sıcak günlerinde serinlesin diye üzerine döktüğümüz su yüzünden küstüğünde gönlünü almak için yuvasına en sevdiği yiyecekleri taşıdık, onu aileden hiç ayırmadık, onu tek başına hiç bırakmadık. Bütün bunlar karşısında hiç bir zaman ne nankörlük etti, ne bizi korumasız bıraktı. Sadakati, korumacı duygusunu ve saf sevgisini hep gösterdi bize. Ve sonunda büyük bir kayıp yaşattı. Ölümüyle eksik kaldık.

Ve anladım ki Bir köpekle iyi bir bela sarmışız başımıza. Onu öylesine sevmeye koyulmuşuz ki, olacak şey değil...

Fotoğraf: http://www.deviantart.com/print/45536/
(1) Onca Yoksulluk Varken-Romain Gary syf:22
 
Toplam blog
: 408
: 1090
Kayıt tarihi
: 17.06.06
 
 

Gazetecilik okudum... Ama gazeteciliği sırf yazabilme serüvenine bir adım daha yaklaşabilmek için ok..