Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Ocak '11

 
Kategori
Anne-Babalar
 

Önüm arkam ebe sobee

Önüm arkam ebe sobee
 

Sobeledim seni Ebe! 

“Kıkırdama kızım yaaa yakalanacağız şimdiii”, yok dinlemiyor, dinleyecek belki de tutamıyor kendini öyle heyecanlı ki, böyle giderse ağbimizin bizi sobelemesi an meselesi. Bir dahaki sefere bu koltuğun arkasına saklanmayalım zor sığdım tamam mı diyorum. O şirin kıkırdamasıyla, tamam diyor. Saklanmak eğlenceli ama asıl eğlenceli kısmı yakalanma heyecanı, yerinde duramıyor, minik kafa çıkıp çıkıp bakıyor koltuğun üzerinden. 

Cin ağbi görüyor anında tabii “Ada Kız gördüm sobeee diye koşturuyor ebe duvarına. Ada çığlık çığlığa koşuyor ardından… Ben henüz yakalanmamış olmanın rahatlığıyla biraz daha küçültüyorum vücudumu, sesim çıkmıyor. Gözlerimle yukarıdan gelecek tehlikeyi takip ederken camda ki lekeleri görüyorum. Ah diyorum temizlik zamanı gelmiş, bu hafta organize edeyim şu işleri, sonra hafta sonu katılmam gereken toplantı aklıma geliyor, Çocukları ablama bıraksam, kursa yetişemezsem babaları götürür… Gibi bir dizi plan içinde buluyorum kendimi,  

Koridorda bir kriz çıkmış, Ada sobelenmekten hoşnut değil mızıklıyor, Abide önce ben geldim diye efeleniyor..Beni unutmuşlar da ben hala öyle güzel saklanıyorum ki, ancak tez canlı minik bir ispiyoncu beni deşifre edebilir?... 

Nitekim Ata “Anne nerdesin?” diye odaları dolaşırken Ada gordum gordummm diye ağzını doldura doldura beni işaret ediyor minicik parmağıyla,  

Evde bir çığlık, üçümüz birden koridora koşturuyoruz. Ata ebeleyeceğim derdinde, ben sobeleme… Nasıl adrenalin, öyle ciddiye almışım ki, sanki 7 yaşında mahallemizdeyim. Gece karanlığında, şimdi ki gibi tehlike, kötülük nedir bilmeyen güvenli ortamımızda, boş bir inşaatın içine saklanmışım da, hem karanlıktan ve hayaletlerden kaçıyorum hem ebeyi sobelemeye çalışıyorum… Ciğerlerim patlamış, yanaklarım kızarmış, kızımın kahkahaları gibi şen koşturuyorum sokakta. Ne şanslıydık, ne şanssızsınız çocuklarım. Sokaklar, çimenler yerine halılar, koltuklar arasında aynı oyunu oynuyoruz. Bahçeli ev şart diyorum içimden… 

Son anda Ata bacaklarıma dolanıyor, Ada abisinin kolundan yakalıyor ve üçümüz birden yuvarlanıyoruz yere üst üste. Biz kızlar mızıklıyoruz tabii, Ağbi isyanlarda. Ama hiç birimiz gülmekten dibimizde ki duvara elimizi vuramıyoruz. Bir diğerimizi uzanamasın diye de birbirimizin üzerinden inemiyoruz… 

Sonunda krizi çözmek adına büyümeye karar veriyorum ve kazara geride kalıp Ata nın sobeeee çığlıklarını duyuyorum. 

Ben adaya söyleniyorum “kızım annenin yeri söylenir mi ya, biz bir takımız, ebeye yakalanmamız lazım… Umurunda değil, ağbinin peşinde babayı yakalamaya gidiyor. İçimizde en iyi saklanan kocam. Ebenin sıkıldığını görünce kafasını uzatıyor saklandığı yerden… Ben niye akıl edemedim diye hayıflanıyorum. Gerçi balkona çıkmak kural ihlali mi emin de olamıyorum ya uyanık olduğunu itiraf ediyorum yine de. Ata balkonun bir kapısından girdiğinde sessizce diğer kapıdan salona geçmek, ata salona girdiğinde mutfağa dolanıp oradan balkona geçmek iyi fikir, yakalanma ihtimali sıfır yani. 

Kızlar olarak hemen babayı satıp Ata ya destek olmayı seçiyoruz ve babanın üzerine atlıyoruz, o yerde bizden kurtulmaya çalışırken Ata gülme krizi eşliğinde sobeee diye duvarı yumrukluyor. Baba isyanlar da haksızlık bu diyor, biz Ebeyi kutluyoruz. 

Zil çalıyor. Eyvah diyorum olacağı buydu, alt kattaki komşu dayanamadı sanırım gürültümüze, Gelen ablam, “ gürültünüz asansörün içinden duyuluyor!.” 

Azarı yemiş yaramaz çocuklar gibi başımızı eğiyoruz. Sonra, amannn kimin umurunda kahkahası atıyoruz… 

SERAP DÜZGÖREN ARI 

 
Toplam blog
: 22
: 841
Kayıt tarihi
: 13.01.11
 
 

Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesi mezunu. Yönetim Organizasyon Yükseklisans. 15 yıllık deney..