Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Ekim '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Önümde akıp giden hayat...

Önümde akıp giden hayat...
 

Önümdeki kağıtları, etraftan duyduğum lakırdıların içinden seçilmiş kelimeler doldurmuş...Hesap makinem hiçbir sayının logaritmasını almamış henüz...Rahat çalışmak için seçilmiş olan kaygan uçlu tükenmez kalemim de, ne güzel yazmakta en alakasız sözcükleri eskizime...Kağıda çiziktirdiğim kelimelere bakmaktayım kısa süreli periyotlarla...Ve o beyaz kağıt en zıt kelimeleri beslemekte kucağında...Ve ben şaşırmaktayım...Bir de burundan gülümsemeler savurmaktayım burnumla kağıt arasındaki boşluğa...Parmaklarımın arasındaki kalemim cambaz rolünü de almış bugünlük; işaret parmağımdan başparmağıma, oradan serçe parmağıma yaptığı akrobatik hareketlerle renk katmakta boş bakan gözlerin görme alanı içerisine...Ve arada bir düşmekte masanın üzerine; her cambazın arada bir yerde bulunan süngere düştüğü gibi...Ve sonra bir hareket başlamakta kağıt üzerinde tekrar...Yazılan kelimeler bir bir karalanmakta; yazarken barındırılan duygulara nazire edercesine...Ve amaçsız, bilmeden, umursamadan biraz da...

Kahve bardağımın dibinde öğleden kalma kahve lekesi var; kurumuş...Bir bardak kahve daha alırım diye düşünmemekteyim...Bardağın içindeki kaşığım, bardağın dibindeki kahve kurusuna yapışmış...Kaşığı o bataktan çıkartıyorum bilinçsiz ve tekrar oynuyorum şekerleşmiş kahve lekesiyle...Kaşıkla oynarken elimde oluşan hız dengesizlikleri bardaktan ses çıkartmakta...O kahverengi lekeyi bardağın her tarafına yaymaktayım...Ve arada bir de bardak ve kaşıktan oluşan zili çalmaktayım...

Kağıtlarımın yanındaki siyah silgimin üzeri toz kaplamış...Sahibine küsmüş kedi gibi bakmakta gözlerime...Büyüklerimizin söylediği söz geliyor aklıma: " Evladım o meyveyi yemezsen sana darılır; beni niye yemiyorsun diye."Ben şaşırırdım her defasında...Beni birinin yemek istemesi ve benim bunu asla istemeyeceğim gelirdi aklıma; büyüklerimiz bu sözü söyleyince...Ve akabinde: " Onlar insan değil ki meyve; Allah onları yememiz için yaratmış." savunmaları gelirdi...Şimdi de gülümsemekteyim silgime; tozlu silgime...Darılmış mıdır bana bilinmez; ama haylidir ona tozlu tozlu bakmaktayım...Siyah silgimi siyah hayallerime, tozları da onları kaplamış engellere benzetmekteyim havai bir şair avuntusuyla...Ve sonra gülmekteyim bu saçma sapan düşünceme...

Hiçbir şeyin asli görevini yapmadığı bir hayat akmakta aslında önümde...Hesap makinemin ON/OFF düğmesine basmalıyım...Etraftan duyduğum seçilmiş kelimeler sadece kendi cümlelerinin anlamı olmalı...Benim beyaz kağıdımın, siyah lakırdıları olmamalı...Silgim simsiyah olmalı mesela...Ve sonra kaşığı bırakmaktayım masaya...Tüm silgi tozlarını karalanmış kağıdın içine toplayıp çöpe atmaktayım...Silgimin tozlarını baş parmağımın yanıyla temizlemekteyim...

Burundan bir gülümseme atmaktayım, önümde akıp giden hayata...Ve kocaman bir gülümseme atmaktayım içimdeki havai şaire..."Hadi oradan sen de" demekteyim içimdeki düşünce adamına..." Her şey düzeldi mi şimdi; parmağındaki toza bak!" demekteyim kafamdaki uygulayıcıya...Ve kocaman bir gülümseme atmaktayım tekrar; önümdeki tekrar ON/OFF düğmesine basılması gereken hesap makinesine...Ve koskocaman bir kahkaha atmaktayım içimden gitmeyecek olan; ölümsüz havai şaire...

 
Toplam blog
: 27
: 2491
Kayıt tarihi
: 08.06.06
 
 

Tuna kimya mühendisidir, işletme mezunudur, iş güvenliği uzmanıdır; ancak işi bunlarla alakadar o..