Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Şubat '09

 
Kategori
Doğum Hikayeleri
 

Onunla yaşama ikinci merhaba...

Onunla yaşama ikinci merhaba...
 

Saat geceyarısını çoktan geçmiş ertesi gün başlamış artık başka bir 24 saat, yeni bir gün, yeni bir hayat derken yüreğimde kütlediğine inandığım adeta yüreğimi ani vuruşuyla ağzıma getiren gürültülü bir tekme içimde bir yerlerde. Aman Allahım bana neler oluyor demeye varmadan ard arda gelecek olan hafif sancı başlangıçları, vücudumun her noktasını gittikçe sarmalayan kasılmalar. Evet işte o ani vuruşu anlıyorum şimdi bebek geliyor, bebeğimiz geliyor. Yatağımın üzerinde uzanmış bir vaziyette tek aklımdan geçen şey o an için: oh nihayet umutla beklenen geliyor, ne olursa olsun gün ağardığında o bizimle olacak heyecanı ve umudu. Ben sancılarımı bu şekilde yoksaymaya çalışırken. Odanın atmosferi benden daha da bir heyecanlı ve sancılı, görünen o ki. Toy baba adayımız, birazdan hayatının maratonuna başlayacak yarışçılar kadar atletik dolanıyor ve bir taraftan da anne adayını ara sıra yoklayan sancıların sıklık derecesini kronometre tutarak hesaplıyor. Manevi desteğiyle bir o kadar da telaşlı ama daha çok o dakikadan itibaren bebeğin kaderini daha çok İlahi 'ye bırakmış anneanne adayı da görülmeye değer tabi ki. Neyse sonunda kutsi görevi üstlenmenin verdiği İlahi güç ya da gururla doktorumuza haber vermeyi ilk akıl eden ben oluyorum yine bu hengame içinde.

Telefondaki doktorumun sesi her zamanki gibi teskin edici ama telefon o anda anneanne ve babada olsa doktor bey hayatının terapisini yapmış olacak kesin. Ben ise gayet düzgün, açık ve biraz da kibarca bir Türkçe ile derdimi anlatmaya çalışıyorum telaşsız olmaya çalışarak. Doktor bey tamam diyor belli ki doğum süreciniz başlamış ama bekleyin şiddetine göre hastahaneye gelin. En sonunda babanın kurulu sayaç vazifesi gördüğü anneannenin ise hatim indirmeye başlayacağı bir atmosferde telefonu kapatıyorum. Ve hayatımın en tatmin edici cevabını almamın komedisi içinde (bu sitem saygıdeğer doktorlarımıza değil kesinlikle) sıklaşmaya başladığını fark ettiğim sancılar arasında artık gidelim diyorum eşime. Eşim kronometre ile oluşturduğu ruhani bağını koparıp başlıyor bu kez anneanneyle hastane çantasının teftişine. Neyse hazırlanıyoruz çıkmaya ama bu kez benim o kaçınılmaz takıntılarım göğeriyor hiç olmayacağını bildiğim bir anda ama ne yapayım uyum derdi işte ne de olsa başak burcu annesi. Bir anda eşime ya bu pijamanın altına bu ayakkabılar biraz klasik kaldı bu çoraplar oldu mu diyen sözler dökülüveriyor ağzımdan. Zavallı eşim ise zaten farklı bir boyuta geçmenin telaşıyla şok şaşkınlıklar yaşıyor eminim içinden. Bana belli etmemeye çalışarak.

Neyse asansörle apartmandan inilip taksiyle kısa bir yolculuktan sonra hastahanede dahi yine asnsörle doğum katına çıkabilme şerefine nail olmuş bir anne adayının vakarıyla sancı odasına giriyoruz.Her ne kadar arada dişlerimi sıktıran sancılarım olsa da o odada hayatım boyunca unutamayacağım bir kalp sesi , o kadar heyecanlı ve hızlı atıyor ki sanki adeta yeni bir dünyaya merhaba demenin heyecanını duyuyor bebeğim içimde. Makinede bu sesi bir süre dinledikten sonra doğum aşamasına gelindiği için artık doğumhane denilen benim de hayalini çok farklı kurmuş olduğum o odaya giriyoruz. Saat iki buçuk civarı tahminim. Tabi ki tüm traji-komik enstantenelerine rağmen dişçi koltuğuna benzeyen o yere uzandığımda artık sadece yanımda ilahi kudret ve çektiğim sancılarım var. Eşimin ise doğumhane kapısı önünde , anneanne adayının da sancı odasında en az benim kadar sancılı ve dualı bekleyişleri. Arasıra gelen doktor beyin yoklamalarıyla açılan kapının aralığından eşimin pür telaş hali gözüme çarpıyor. İçeriye yanıma gelebilme telaşı ve çekincesiyle iki arada gidip gelen bir şaşkın ve çaresiz adam o anda. Sonunda ebe hanımın ve benim teşvikimle o cesareti topluyor baba adayımız atak bir hamleyle dalıyor içeriye, elimi tutmak duygulu anlar paylaşmak için. Ama biliyorum ki ebe hanımın da dediği gibi erkeklerin yüreği çok götürmez böyle sahneleri . Çünkü onların yaradılış hamuru kadınlarınki kadar çok acıyla yoğrulmamış. Başımın üzerinde duran saatin tiktaklarını bekleyen doktorumun gözleri güzel bir haberle gülümsüyor şimdilik bitti asıl bundan sonra başlıyor diyor espriyle. Ve evet sonunda babamızın ve anneannemizin tüm heyecanlı bekleyişleri saat 5:22'de tohumunu veriyor Arda bebek gözlerini dünyaya oldukça yorucu bir yolculuktan sonra eşsiz çığlıklarla açıyor.Hayatımın en güzel iki senfonisi kalp atış sesleri ve o ilk ağlayış sesi bebeğimin. Arda doğalı üç yıl oldu şimdi ama hala hatırladıkça biraz gözlerimi dolduran ve biraz da tebessüm ettiren bir merhaba yaşama. Tüm doğumlar başucu anekdotları kadar sıcak ve heyecanlı, şehir efsaneleri kadar da gururlandırıcı kadın için. Ve iyi ki Tanrı bu yüce mucizeyi kadına vermiş diyorum...

 
Toplam blog
: 174
: 269
Kayıt tarihi
: 20.11.08
 
 

Yazmak bir sevda ..