Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Mayıs '12

 
Kategori
Kitap
 

Onurlu Bir Savaşım ve Domuz Dolabı

Onurlu Bir Savaşım ve Domuz Dolabı
 

Belirli sabit fikirlere kapılmış olanlar,

Tasvip etmedikleri şeyleri savunmaya mahkûmdurlar.”

           Cicero

          Güpegündüz elinde lambayla dolaşan bilge  Filozof Diyojen’e bu davranışı sorulduğunda “Adam arıyorum, adam…” yanıtını vermesi de aşağıdaki yazımızla örtüşür, kanısındayım.

          İnsanın davranışına özgü  “Nefsinin öğretmeni, vicdanının öğrencisi ol.”  sözcükleriyle zincirlenen anımsadığım güzel mi güzel bir de yönlendirici tümce var.

         Geçmişte köşe yazılarımın yayımlandığı Keşan ÖNDER Gazetesi’nin sahibi, güçlü kalem Feyzullah Aktan anılarını kitaplaştırdı. Kendisinden beklenen kitabı gecikmeli de olsa yazdı ve 1952–1955 yıllarında yaşadıklarını yayınladı, denebilir. Yapıtının adı mı ?  ''Domuz Dolabı''...

         Önce Dilem Yayınevi sahibi, eğitimci yazar dostum Hüseyin Erkan bilgilendirdi. İzleyen günlerde Feyzullah Aktan ile Beyoğlu Öğretmenevi’nde buluştuk ve karşılıklı kitaplarımızı imzaladık. Adıma imzalanan sözcükleri şöyle: “Değerli Şair-Yazar-Eğitimci Kadim Dost Muhsin Durucan’a en içten dileklerimle. 30.03.2012 - İmza Feyzullah Aktan”

          Böylece “Domuz Dolabı” elimin altında oldu. Kimi işlerimin yoğunluğu nedeniyle  geç okudum ve kitaba değgin düşüncelerimi yazmam da gecikti, diyebilirim. Kahverenginin tonlarının  baskın olduğu yapıtta köy enstitülerinin kapanış öyküsü anlatılmaktadır. 256 sayfalık yapıtın arka kapağında yazarın  geçmişin acılarına gülümseyen  fotojenik bir görüntüsü ve altında Metin Fındıkçı’nın değerlendirmesi var.  

          Dilerseniz yapıtın başlangıç tümcelerini ya da Aktan’dan alıntılanan yaşanmış trajik sözcükleri birlikte okuyalım: “Uğursuzlar, hep sabahın alaca karanlığında çalarlar kapıları…26 Mart 1953 sabahı da öyle yaptılar. Uykunun en tatlı yerinde çaldılar kapımızı…”

          Feyzullah Aktan ve “Domuz Dolabıdavasındaki on altı meslektaşı, altı aydan fazla tutuklu kaldıkları için “meslekten ihraç” edilmişler. Belli süreçte  verilen ceza, temyizden bozularak dönmüş. Kırklareli Ağır Ceza Mahkemesi hâkimleri, Yargıtay’ın kararına uyarak bu kez “beraat” ettirmişler...

         Sonuç böyle olmasaydı Aktan, sekiz yıl boşu boşuna yattıktan başka, iki yıl sekiz ay da sürgün günlerini yaşayacaktı! Ayrıca alnında sürekli “Komünist!”  suçlamasını da taşıyacaktı. İlginç değil mi?

         Yapıtı okurken bir düşünürün özgün düşünceleri yoğunlaştı beynimde: “İnsan kadar hemcinsine zararlı bir yaratık yoktur. Bu zarardan savaşlar ve cinayetler doğar. İnsan kadar türdeşine yararlı kimse de yoktur. Bu yarardan barış ve dostluklar ortaya çıkar.”

          İnsanın insanı uydurma belge düzenleyerek ve yalancı tanık göstererek şikâyet etmesini, hiç kimseye  yakıştıramıyorum. Hele hele adsız dilekçelerle…İspiyonda bulunanların yaptıkları yanlarıına kalıyor, gibi görünse de zaman kötü insanı cezalandırıyor. Ben buna tanık oldum...Burada belleğimden geçen   “Kötülenen şahıs ünden olursa, iftira eyleyen dinden olmaz mı ? ” sözcükleri, derin mi derin anlam içermektedir. Her şeye karşın zaman, gerçekleri gün ışığına çıkarır inancındayım.

         Yaşam, kalleşliklerle örülüdür. Hele kişinin sıra dışılığı varsa, eli kalem tutuyor ve okuyup yazma uğraşı içindeyse, çevresinde sevilip sayılıyorsa, sinsice tuzaklara yakalanır. En yakınındaki inandığı ve güvendiği insanların ağına düşer. Acının karabasanında günleri hafta, haftaları ay ve ayları yıllanır. Ne kışlar, ne baharlar geçirir kendisini anlatamadığı ortamlarda... Güvenmenin kalleşliğini yaşar!

          Kırk yıllık meslek yaşamı ve on dört kitabın yazarı bir eğitimci olarak; değişik şikâyet dilekçelerine  muhatap oldum. Ne acı ki, aleyhimde tanıklık yapan dostlarımın ifadelerine de ulaştım! Görevlerinin bilincinde olan ve olmayan savcı ve yargıçlarla da karşılaştım. Dahası kimlerle… Yargılanmanın ağırlığını bilenlerdenim. Haklılığımı kanıtladım. Şimdilerde gönül esenliği içindeyim.

         Feyzullah Aktan, sayısız köşe yazısı yazdı.  Burada da anlatımı bir başka güzel! Üstelik kitapsızlıktan da kurtuldu! İlk kitabı Domuz Dolabı; kimi tutanak ve mahkeme kararlarını da içeren ve anısal belge niteliği taşıyan bir yapıttır. Anlatılmaz, okunur. Çok okuyanının olacağı inancını taşıyorum. Yazmakla rahatladığını anlıyorum ve kendisini kutluyorum.

 

*

                                                                 muhsindurucan@hotmail.com

 

 

 

 

 

         

  

 
Toplam blog
: 782
: 1295
Kayıt tarihi
: 18.08.08
 
 

Kırşehir Erkek İlköğretmen Okulu'nu, İzmir Buca Eğitim Enstitüsü Türkçe Bölümünü, İstanbul Çapa M..