Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Temmuz '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Onursuz dev yıldızlara uzanınca...

Onursuz dev yıldızlara uzanınca...
 

Yok olurken yarınlar/Alevlerin pençesinde/Sona erdi tüm oyunlar/Namluların öfkesinde.


‘Yeni insan’dan bahsediyorlar… ‘Yeni insan çözecek’ diyorlar! Hâlâ umut var demek ki, diye düşünüyorum. Fakat yaşananlara baktığımda her geçen gün daha da düğümlenen sorunlar zinciri önümüzde uzayıp gidiyor. Düğümler artık hiçbir kılıcın çözemeyeceği kadar üst üste ve yan yana dizilmiş durumda. Ve insanlık bıkmadan usanmadan eklemeler yapıyor.

Güneş, rüzgâr yeter; diye haykıran bir grup var. Bir de karşı güç, tükenebilir kaynakları yok etmeye yemin etmişçesine, doymayan bir iştahla abanıyor, artık yaşlanan dünyamızın tükenen gücüne ve kaynaklarına…

Ve bu kaynaklar uğruna yaşanan insanlık dramları… Tarih derslerinde savaşları sorardı hocalarımız; sebep-sonuç isterlerdi. Türlü bahaneler vardı sebep olarak gösterilen ve bize öğretilen. Ve sonuç; kazanan bir taraf, yapılan anlaşmalar. El değiştiren topraklar ve kaynaklardı sonuç, kazanan lehine. Ya dökülen onca kan, bu uğurda çekilen yoksulluk, çaresizlik. Aç kalan bebeler, çaresiz kalan insanlar. Savaşı kazanan yoktu ki aslında! Yapılan sadece hırs uğruna kendi cinsini yok etmek. Hem de türlü işkencelerle…

En kötüsü de stratejik savaşlardı ve dünya kurulduğundan beridir hiç susmadı bu savaşın silahları.
Savaşta öne sürülecek askerler yetiştirmek için küresel beyin yıkama kampanyalarında, savaşan tarafların planlamacıları hemen işbirliğine girerdi bu aşamada… İçten yıkmalar, bireysel yok etmeler; düşünce ve değer kavramlarında ‘insanı’ yok etmeler…

Ne tarihi iyi bilirim, ne de siyaseti… Yine de şu anda dünya denilen bu koca köyde yaşananlara şöyle uzaktan bir bakmam yetiyor, şu zavallı beynime hükmedebilmem için.

Ve ülkeme döndürdüğümde bakışlarımı, tekrara gerek yok sanıyorum. Hepimiz yazıyoruz aynı konuları. Yıllardır yaşanan sağlık, eğitim sorunları, yargıda başımıza gelenler, iş hayatındaki oyunlar; büyük balık küçük balığı hep yedi. Ve bu düzeni planlayanlar zaten hapsetmişti küçük balığı o fanusun içine, büyük balığa yem olmak üzere. Zavallı küçük balık! O büyük balığa yem olurken, büyük balık da bir canavara ikram edilmek üzere beslenmiyor muydu? İşte o canavarlar yok ediyor; dünya denilen, bize büyük gelen ama kâinatta bir noktacık olan dünyamızı.

Bir karmaşa ortamında çocuklarımıza vereceğimiz yanıtlar azalıyor. Sorular ardı ardına geldiğinde susuyoruz. Özür dilemek yok olanı geri getirmiyor ki! Yok ettiğimiz yarınların savunmasını yapacak bir avukat olmadığı gibi, hesabını soracak bir savcı da yok maalesef. Onursuz dev, elini yıldızlara kadar uzattı artık!

ALMORA’DAN
KURŞUN ASKER

Yok olurken yarınlar
Alevlerin pençesinde
Sona erdi tüm oyunlar
Namluların öfkesinde

...Ve onursuz dev, gökyüzünden çalarken yıldızları,
Kaybolup gider karanlıkta, bir küçük kurşun asker daha
Bir küçük kurşun asker daha ve bir yitik öykü daha
Haykırıyor çığlık çığlığa

BENİ BUL!


Yok olurken yarınlar
Alevlerin pençesinde
Yitirildi küçük ruhlar
Sözlerin bittiği yerde


...Ve onursuz dev, gökyüzünden çalarken yıldızları,
Kaybolup gider karanlıkta, bir küçük kurşun asker daha
Bir küçük kurşun asker daha ve bir yitik öykü daha
Haykırıyor çığlık çığlığa

BENİ BUL!
 
Toplam blog
: 240
: 1628
Kayıt tarihi
: 18.08.06
 
 

Zamandan şikayet ederken, ne kadar hızlı aktığını fark edemeden geçmiş yıllar. Kırklı yıllar, kır..