Öp beni büyük aşkım....

Sarı sarı yapraklar duruyormuş hala ağaçlarda, bugün gördüm. Bir kez banka oturup seyretmişliğim yok. "Elime çay alsam" dedim, bir vapura kurulsam, piyangodan hava güzel olsa. Daha neler! Martı gibi uçmak istiyor canım bazen biliyor musun? Bu çeklerden, bonolardan, faturalardan, işten güçten bunaldığımdan değil. Bu şehir vurmuş kırbacını sırtımıza zoruma gidiyor.

Seninle büyümek istiyorum. Yüzünün, ellerinin, ayaklarının her halini bilerek. Santim santim uzamanı, bilmiş bilmiş gülmeni yaşayarak büyümek. Arabayı istediğim yere çekmek, yavru kedilerle çimlerde oynamak, seninle onları kovalamak, onları koyacağım bahçeli bir evimiz olsun istiyorum.

Bu Dünyada zulüm var. Sen bunu bil. Babanın salak iyimserliği bu yüzyılda geçmeyen bir otobüs pasosu. Çocuklara hastalık, hayvanlara açlık, bebeklere taciz, kadınlara bin bir türlü bela var. Ağzında gülle gezmek, merhem gibi kitaplar okumak, yaralarına sıcak pansuman yetmiyor canım!

En son ne zaman ağız dolusu gülmüşüm? İstediğim yerde istediğim yemeği ne zaman yemişim söyle? Başımı omzuna koyup güneşe baktığım son dost kim? Egosu yırtık, ruhu zedeli, aklı çalınmış bir kavmin üyesi olalı kaç yüzyıl olmuş?

Yalanlar, yalanlar, yalanlar. İmamı da, papazı da, hocası da söyler bunu bil. Dost dosta, kocası karıya, evlat babaya söyler. Yalandan sonra geriye koca bir boşluk kalır; artık içine alacağı ne varsa alır o boşluğu doyuramazsın.

Usul usul vakitler diliyorum Tanrıdan. Sımsıcak kumlarda hiçbir şeyi düşünmeden sadece mavi gökyüzüne bakıp bulutlara "deh" demeyi iş bellemek istiyorum .. Fethedecek kalelerden, yaldızlı zaferlerden, çıkılacak merdivenlerden vazgeçtim. Mansur gibi soyundum anlamsız isteklerimden. O evin bodrumunda yaşayan özürlü çocuk yakında üst katta sıcak bir yuvaya kavuşacak biliyor musun? Uzun zamandır ilk kez bugün ısındı ruhumun şöminesi.

Yüksek arabalar, bulutun kıçına değen binalar, doymaz arsız bir işkembe istemem. Sadece diyorum ki senin boncuk gözlerine "Öp beni büyük aşkım!"