Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Kasım '12

 
Kategori
Tarih
 

Ordo Ab Chaos Stratejisi (2. Bölüm)

Ordo Ab Chaos Stratejisi (2. Bölüm)
 

29 EKİM 2012 - CUMHURİYET BAYRAMI


Atatürk devrinden sonra bu ülkede siyasetçiler ve askerler, anayasal düzeni ve demokrasiyi hiçe sayarak, çok ciddi, geri dönüşümsüz ve onarılması olanaksız hatalar yapmışlar ve hala yapmaktadırlar. 

Ülkemizde yıllardır sürmekte olan bu başıbozuk gidişata karşı çıkıp eleştiri ve düşüncelerini içtenlikle ve özgürce açıklamaktan başka hiçbir amacı olmayan, kalemi ve kitabından başka hiçbir silahı olmayan, savunmasız, korumasız gençlerin, öğrencilerin, aydınların, yazarların, sanatçıların, bilim insanlarının saygınlık, onuru ve yaşama hakları ile oynanmasının, tehdit edilmelerinin,  yargılanmalarının, sokak ortasında ulu orta öldürülmelerinin neden bir türlü önlenemediğini, tüm bunlara yetkili ve sorumluların neden sessiz, neden tepkisiz kaldığını, ulus olarak artık çok iyi anlamış olmalıyız.

Bunun altında yatan gizli emeller, gelecek kuşakları ağır şekilde tahribata uğramış, ülke sorunlarına duyarsız ümmetçi bir gençlik, gelecek umudu olmayan ezik insanlar oluşturmak, küresel düzenin çıkarlarına hizmet edecek ödünlerin ve politikaların önünü açmaktır.

Günümüzde terör ve saldırganlığın güçlenmesinin temel nedeni etnik bölücülüğün demokratik ve kültürel haklar, yerel yönetimler, özgürlükler gibi gerekçelerle koruma kalkanları altına alınarak ileri demokrasi kamuflajı altında tamamen başıboş bırakılmasıdır. Bir ülkede etnik terör devam ederken, o etnik grubun  siyasal ve  kültürel ögelerini bir takım sözde reformlarla kaşımaya kalkışırsanız - ki aslında bunlar reform değil sadece bölünmeyi ve parçalanmayı hızlandırıcı etmenlerdir- yapılan tüm  o sözde reformlar, size değil, terör örgütünün hanesine artı puan olarak yazılır, örgütün başarısı olarak yorumlanır.

19 Mayıs 1919, işgal güçlerine karşı Türk halkının başkaldırışı, direnişi ve devrimini başlattığı tarihin en önemli nirengi noktalarından biridir. O günkü koşullar ile bugünkü koşullar arasında, de facto, hiç bir fark yoktur. Ülke bu kez "görünmez" bir işgal altında haraç mezat satılmakta, postmodern yeni işbirlikçiler ülkeyi adım adım küresel işgalcilere teslim etmektedirler. Dün olduğu gibi bugün de iç ve dış düşmanlar vardır,  fakat bunlar çok daha ustaca ve büyük maharetle "aziz vatanın bütün kalelerini zaptetmiş ve memleketin her köşesini bilfiil işgal" etmişlerdir.

Atatürk “ne mutlu Türk olana” dememiştir. “Ne mutlu Türküm diyene” demiştir. Birincisi ırkçı bir söylemdir. İkincisi ulusal bir söylemdir. Bu ülkedeki herkes Türk vatandaşı ve yurttaşıdır ve ayrımcılık yapılmaz. Temel ilke budur.

Ancak, bilinmelidir ki her çöküş ve yıkım yeni  toplumsal değişim ve dönüşümlerin potansiyel dinamiklerini de kendi içinde taşır. Çöküş ve yıkım belirtileri aynı zamanda çok büyük tarihsel bir değişimin habercileridir. Bu tarihsel değişimin bir başka yeni devrime yol açması kaçınılmazdır.

Türkiye bu gelişmelerin sonucunda, Atatürk devrimlerinden sonra, ikinci bir devrim sürecinin içine girerek tüm bu aymazlığı temizleyecek ve ezilen uluslara yeniden örnek ve önder bir ülke konumuna gelecektir. Tarih bilgimiz ve bilincimiz olduğu sürece hiç bir güç ülkemizi küresel egemenlerin taşeronu, uyruğu,  payandası haline getirmeyi başaramayacak ve halkımız bu tür politikalara destek vermeyecektir. 

 
Toplam blog
: 129
: 1871
Kayıt tarihi
: 27.07.06
 
 

1968 yılından bu yana dinler tarihi, mitoloji, sosyoloji, antropoloji, dinbilim, teozofi, metafiz..