Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Aralık '11

     
    Kategori
    Siyaset
     

    Ordu, siyaset ve millet

    Ordu, siyaset ve millet
     

    BEDELLİ, geçtiğimiz günlerde TBMM Genel Kurulu’nda 12 saat süren görüşmelerin ardından yasalaştı ve bugün köşk tarafından onaylandı. BEDELLİ’ye neden ihtiyaç duyuldu? Hükümetin açıkladığı 460.000 askerlik adayı nasıl olmuştu da 30’lu yaşlarına kadar askerliklerini erteleyebilmişti?Ve bunca insan askerliklerini neden ertelemişti? İşte bu sorulara yanıt arayacak olursak; meseleyi daha iyi anlayacağımızı düşünüyorum. Yıllardan beri millete tepeden bakan bir anlayışın egemen olduğu orduda nice insanımız nice zorluklar yaşayıp askerlik vazifelerini yerine getirmişti ve bu insanlar “ayaklı gazete” misali kışlada yaşadıklarını eşlerine dostlarına anlatmıştı. Bu nedenle de askerlik görevi, aylarca özgürlüğün kısıtlanmasından da öte sıkıntılar sayesinde milletin büyük çoğunluğunun gönülsüz olarak yerine getirdiği bir vazife halini almıştı. İşte milletin bu hissiyatını çok iyi gören siyasi irade ise; yıllar içerisinde askerlik görevinden kaçmayı giderek kolaylaştırmıştı. Hal böyleyken; ekonomik krizlerin yaşandığı bir dünyada en önemli derdi “hayatını idame ettirmek” olan milletimiz “vatana hizmet görevi”ni yerine getiremez hale geldi. Ordumuzda “askerlik sürelerinin kısalması” başta olmak üzere birçok reform yapılması gerektiği herkesçe kabul edilen bir gerçektir. İşte böyle bir noktada tek başına iktidar olan bir parti, üzülerek söylüyorum elindeki gücü çok yanlış kullandı ve milletin %87’sinin karşı olduğu bir yasayı çıkardı. Tabi bu yasanın çıkmasında muhalefetin de payını azımsamamak, onların da haklarını vermek gerekir. İlk defa bir meselede 3 parti neredeyse ortak bir görüşe vardı diye sevinsek mi üzülsek mi bilemiyorum.

    BEDELLİ’nin yaşanan sıkıntıya çözüm olmayacağının çok net ortada olduğunu düşünüyorum. 460.000 asker kaçağını eritmek üzere çıkarıldığı gerekçe olarak gösterilen yasadan en iyi ihtimalle bu kitlenin sadece %20’sinin (92.000 kişi) yararlanacağının açıklanması ise nasıl bir çözümsüzlük ve buna ilaveten haksızlıkla karşı karşıya olduğumuzu anlatması açısından son derece mühimdir. Devletin vatandaşlarını bir şekilde 30.000 TL’yi bulup buluşturmak gibi bir durumla karşı karşıya bırakması, vatandaşların en iyi ihtimalle bankalara faizle borçlandırılması, bankalardan kredi alamayacak durumda olanların tefecilerin eline düşürülmesi veya başka yollara sürüklenmesi anlamına gelmektedir. Sıraladığım bu istenmeyen durumlar, devletin “sosyal devlet” ve “hukuk devleti” olmaktan çok uzaklaştığını anlamamıza yardımcı olacak üzücü gerçeklerdir. Gönül isterdi ki; herkese eşit hak tanınarak askerlik görevi kolaylaştırılsın ve “vatanı korumak” gibi kutsal bir meselede herkes payına düşen görevi yerine getirsin. Zenginlerin askere gitmemesinin kışladaki fakir fukarayı kendi kaderine terk etmek olduğunu herkes bilsin. Zenginler de kışlaya gidecek ki; oradaki sıkıntıları yerinde görecek ve bu sıkıntıların giderilmesi adına “toplumsal bilinç” oluşacak. Aksi takdirde; aldıkları eğitimle olsun sahip oldukları maddi olanaklarla olsun toplumda söz sahibi olan zengin kesimin kendisini kurtardığı, vatanını ve milletini umursamadığı bir durumla karşılaşırız. Bunun da adı BEDELLİ’dir.

    Çözümün BEDELLİ olmadığı yeterince anlaşıldıysa; çözümün ne olduğunu anlatmaya geçelim. Çözümün “profesyonel askerlik” olduğu çok yazıldı ve çok konuşuldu. Ancak; gerçek anlamda bu kavramın içi yeterince doldurulmadı. “Profesyonel askerlik” anlatılırken bilerek veya bilmeyerek “zorunlu askerliğin kaldırılacağı” gibi bir algı yaratılıyor. Ancak; başta meseleyle ilgilenen akademisyenler ve askerler olmak üzere herkes bunun Türkiye’de yakın gelecekte mümkün olmadığını biliyor. Sistemin sağlıklı işlemesi için her Türk erkeğinin “kısa süreli” de olsa askerliğin ne olduğunu görmesinde ve buna göre bu mesleği seçip seçmeyeceği hususunda karar vermesinde büyük fayda var. Ordumuzun “milli ordu” olmasının en önemli faydası, ordunun gelecekte “belli bir ideolojinin etkisi ve güdümü altına girmesi” riskini en aza indirmesidir. Ayrıca; “milli ordu”nun insanlarımızı birbirleriyle kaynaştırma, farklı sosyo-kültürel kesimlerden insanların birbirlerini tanımaları ve tüm vatandaşlara “milletin bir parçası olduğu bilinci”ni aşılaması gibi ülkemizin geleceği adına vazgeçilmez nitelikte misyonları olduğunu da unutmamak gerekir. O halde; “profesyonel askerlik” denildiğinde her Türk erkeğinin devletin belirleyeceği 4, 5 veya 6 ay temel eğitim almaları ve ardından gönüllü ve başarılı olanların tatmin edici bir ücretle vazifelerine devam etmelerinin anlaşılması gerektiğini önemle belirtmek istiyorum. Hiç kimse “profesyonel askerlik” ardına saklanarak BEDELLİ’yi meşru kılmaya çalışmamalıdır. Bu yanlıştır. Amerika Birleşik Devletleri’nde dahi “zorunlu askerliğin geri getirilmesi” yönünde tartışmaların yaşandığı bir dönemde “zorunlu askerliğin günün birinde kaldırılacağı”nı iddia etmek, ne gerçekçi ne de iyi niyetli bir yaklaşım değildir. Gençlerimizi askerlikten soğutmamak adına hem ordu mensuplarına hem de siyaset kurumuna görev düşmektedir. Umarım başka bahara kalan “askerlik alanındaki reformlar”, “eşitlikçi” bir anlayışla bir an evvel gerçekleşir ve askerlik herkesin gönül rahatlığıyla yerine getireceği bir görev haline gelir. Önümüzdeki yıllarda “ordu ile siyaset arasında sıkışan millet”in rahat bir nefes almasını temenni ederek yazımı noktalıyorum.

     

     
    Toplam blog
    : 1
    : 748
    Kayıt tarihi
    : 14.12.11
     
     

    1980'de İstanbul Bakırköy'de dünyaya geldim. Üniversite yıllarıma kadar hayatım Caddebostan'da ge..