Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Ekim '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Ordumuzu yıpratmayalım arkadaşlar

Ordumuzu yıpratmayalım arkadaşlar
 

Erzurum/Oltu. 30 Ağustos 1977


Haftalık gırtlak problemini çözmek için girdiğim market, günlerden pazartesi olmasına rağmen pek sakindi. Ben yine de elimi çabuk tutup alacaklarımı aldım. Tost ekmeğini, gecenin bir yarısı kalkıp yediğim meyveli yoğurtları, makarnaya kullandığım misket iriliğindeki domatesleri, içinde eşek eti de bulunan bir paket Mortadella salamını kasanın oradaki yürüyen banda güzelce istifledim. Bana bir hafta yetmesi gereken İki şişe Bordo'yu da tezgâha yatırdım.

Ne tesadüf, hemen önümdekli resmi giyimli subay da aynı marka şarabı tercih etmişti. Bu durumu o da fark edince ister istemez gülüştük. İnsanız işte. Böyle hoş tesadüfler ve dostane gülüşmeler olunca insan ilave bir şeyler yapmak istiyor haliyle. Baktım, rütbelerinden(hava) Korgenaral olduğunu anladığım bu Alman Paşa şişeleri dik olarak koymuş yürüyen banda. Oysa tezgâhın önünde at nalı gibi harflerle yazılmış "Lütfen şişeleri yatık koyun" uyarısı var. Başıma geldiğinden ve kasiyerlerden çok azar işittiğimden tecrübeliyim yani. Band yürüyünce şişeler de yere düşüyor işte ve ortalığı batırıyor.

Ben de n'apiim? Tuttum, bir iyilik olsun diye Paşa'nın iki şişe Bordo'sunu tezgâha yatırdım. Hay yatırmaz olsaydım! Paşa hışımla geri dönerek bana sert sert baktı ve hiçbir şey söylemeden şişelerini tekrar eski haline getirdi. Ben o anda kendimi şey olmuş gibi hissettim dostlar! "Ah benim aptal oğlum, sana ne ülen elin Paşa'sının şişelerinden!" dedim kendi kendime.

Ama Allah'ın sopası yok tabii. Ödeme sırası Paşama gelince yürüyen band harekete geçti ve zaten eğriti duran şişelerden biri "şangıırt" diye zemine düştü ve ortalığı bir güzel batırdı. Göğsünde "N. Yılmaz" yazan kalkık kaşlı güzel kasiyerin kaşları daha da havaya kalktı. Paşayı bir güzel haşladıktan sonra ona at nalı gibi harflerle yazılmış "Lütfen şişeleri tezgâha yatık koyun" levhasını gösterdi. Ortalığı temizlemek için gelen temizlikçi Alman hanımdan da nasibini alan Paşa acemi ere dönmüştü artık. Özrün bini bir para ama neye yarar! Culduz'un bir bildiği var ki senin şişelerini yatırıyor işte! Zart zurt etmenin ne alemi var, laf dinlesene!

İş bununla da bitmedi tabii... Paşa kendi üstünü batırdığı yetmiyormuş gibi, benim 129 Avro bayılarak aldığım "Repley" marka kot pantolonumu da batırdı.(Şimdi şantiyede giyiyorum o caanım pantolonu.) Şarap lekesi bu, çıkmaz ki! Allah için söyleyeyim, ben Paşaları severim.Ne de olsa askerlik yaptık. Pek fazla üstelemedim ve olay kapandı.

Bu tür olaylar güzel ülkemizde de yaşanır mı bilmem. Aslında Almanya'da pek asker, subay göremezsiniz sokaklarda. Öyle sık sık televizyonlara çıkmazlar, haber bültenlerine konu olmazlar. "Her zamankinden daha fazla birlik ve berabeliğe muhtaç olduğumuz şu günlerdeeeee" diye demeçler vermezler. İşleri güçleri kışladadır! Öyle siyaset yapayım, "iç hizmet " kanununa dayanarak memleketi kurtarayım, onu bunu "andıçlayayım", yer altına cephane saklayayım gibi düşüncelere hiç kapılmazlar! Üniformaları da pek öyle şatafatlı değil. Rütbeleri tam omuzlarının üzerinde, yani insanın gözüne sokar gibi göğüslerine düşürmemişler o sırmalarını. Ne var ki işte marketten şarap alırken şişeleri tezgâha ille de dik koyup kasiyerlerden azar işitme gibi huyları da var! Şişe dik dursa ne olacak, yatık dursa ne olacak? Mala davara bir faydası var mı?

Ben Almanya Genel Kurmay Başkanının ismini bilmem. O kadar sorduğum halde bilen bir Alman'a da rastlamadım bugüne kadar dostlar. Kışlalarından çıkmadıkları için esameleri de pek okunmuyor. Yıpranmıyorlar da haliyle.

Ah bir de şarap şişesinin market tezgahlarına yatık olarak konacağını akıl etseler ne güzel olacak.

Olan bu fakirin 129 Avroluk pantolonuna oluyor zira.

 
Toplam blog
: 312
: 1658
Kayıt tarihi
: 10.02.07
 
 

Önceleri konuşurdu insanlar, "yazmak", sonraların işi... Duygu ve düşüncelerimizin yanı sıra gözl..