Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Haziran '13

 
Kategori
Organik Ürünler
 

Organik mi değil mi?

Organik mi değil mi?
 

Gürültü beni uyandırmaz...


Çarşamba günleri evimin önüne semt pazarı kurulur. İnsanların topluca alış veriş ve seçme olanaklarının olması semt pazarlarını hala vazgeçilmez kılıyor. Aslında sosyolojik gözlem olanakları da sağlıyor. Varlıklı, orta gelirli ve az gelirli insanlar yanaştıkları tezgahlara bakınca hemen anlaşılıyor. Diyaloglar neredeyse standart’’şu önlerden ver önlerden, arkalara yine işe yaramazları doldurmuşsunuz’’. Pazarcı bildiğini okur ayrı mesele. İnsanların kafasında akşam olunca fiyatlar düşer olgusu da senelerdir hiç değişmemiş olacak ki, akşam olunca hareketliliğin arttığı pazarcıların günün yorgunluğuna rağmen bağırış temposundan anlaşılır. Pazarcıların malını satarken yakıştırdıkları taze, kaliteli, yerli gibi sıfatların sonuna ablayı eklemeleri yok mu? Sanki Pazar sadece kadınlara mahsus. Kadınlar pazarı!’’Domatese gel abla, patlıcan kemer abla’’.Pazarın kuruluşundan toplanışına kadar her şey ilgimi çekmiş olacak ki günün ilk saatlerinde pazarcıların uyku mahmurluğu ve önceki günün yorgunluğu ile hiç konuşmadan çadırlarını kurmasını ilgiyle izlerim. Hava kararmaya başlayınca da Belediye görevlilerinin ikazı ile bir yandan toparlanmaya çalışılırken bir yandan da kalan ürünler düşük fiyattan elden çıkarılmaya çalışırlar. En nihayetinde pazarın dağılması esnasında ve sonrasında ortaya çıkan bazen mahcup bazen de umarsız dökülen sebze ve meyvelerin içinden seçerek haftalık ihtiyacını çıkarmaya çalışan insanlar olağan işlerini yapmaya başlarlar. Pazarda en ilgimi çeken mesele de yazıma başlık yaptığım organik ürün meselesi. Bu artık öyle bir hal almış durumda ki güler misin ağlar mısın dedirtir insana. Normal zamanda tanesi 75 kuruş olan simit pazarda sabah iki adedi 1TL.akşama doğru ise dört adedi 1 TL. oluyor. Muhtemel ki bunlar iade edilen simitlerin tekrar işlemden geçirilmiş olanlar. Her neyse, konumuza dönersek                        

    Simitçi hadi sıcak simit, organik simit diye bağırıyor.

Yahu simidin organiği nasıl oluyor? Köy değirmeninde çekilmiş undan yapılıp, köyde ki üstü kille kaplanmış fırında mı pişiyor? Hadi domatesi anladık. Bu mevsimde tarla domatesi bulmak mucize olsa da belki diyelim. Malum bu mevsimde tarlada domates yetişecek yerlerde tarlalar ya sera, ya da yazlık site olmuş durumda.

         Ya köy kirazı nasıl oluyor? Siz hiç evinin balkonunda ya da terasında kiraz yetiştiren ya da şehrin göbeğinde kiraz tarlası gördünüz mü? Diğer kirazlar yoksa uzaydan mı geldi? Ha! Yerli kiraz dersin kirazın ithal mi yoksa yerli mi olduğunu anlarız.

      Ama en çok da yumurtaya kafayı takmış durumdayım! Köy yumurtası! Organik köy yumurtası! Yumurtalara bakıyorsunuz ayrı tezgahlarda ama sanki tek kümesin tavuklarının günde üç vardiya imalatı gibi. Yahu bu tavuklar hiç mi beyaz yumurtlamaz? Ya sarı? Sarı yumurtlayınca gayrı meşru çocuk doğurmuş gibi mi hissederler kendini? Hepsi aynı bej, açık sarı ve en ilginci hepsinin üzeri de pis. Yani tavuk illaki pis bir yere yumurtlamalı ki ‘’Vallahi billahi ben bunu çiftlikte yumurtlamadım köyde yumurtladım’’diyebilsin. Ama o yumurtalara biraz daha yakından bakınca o inek mi yoksa tavuk dışkısı mı her neyse onu yumurtaların üzerine sürenlerin neredeyse parmak izlerini görebilirsiniz.

     Türk insanının,(ya bir de bu var değil mi artık Türkiye insanı demek daha makbul oldu) bu keskin zekası Çinlilere bile şapka çıkartacak cinsten. Kısacası ‘’Japon yapmış abi ‘’sözüne karşılık bizim insanımız için ben ‘’Bizimkiler yine bir yolunu bulmuş ’’sözünü kullanmaya başladım.

     Birde ünlü markaların t-shırt, gömlek, çorap, şapka, ayakkabı gibi giyim ürünleri var ki oraya hiç girmeyelim. Zaten siz ne demek istediğimi anladınız.

 

 
Toplam blog
: 3
: 211
Kayıt tarihi
: 18.07.07
 
 

İktisat Mezunuyum. Devlet memuriyetinin ardından emekli oldum. Doğruları öğrenmek, doğru bildiklerim..