Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Ağustos '09

 
Kategori
Türkiye Ekonomisi
 

Organize soygun

Organize soygun
 

Cehalet ise bir türlü, degilse çok kötü


Hazinenin sırtından bankalara sağlanan bu karlar aslında kimin sırtından sağlanıyor? Halkdan alınacak vergilerle. İşte halkın organize soyulmasının döngüsü bu. Halkdan bankalara. Halk, ülke kriz içinde yoksullaşırken, bankalar ve bankacılar zenginleşmekde, kar etmekde rekor üstüne rekor kırıyor. Yabancılar bunun için koşa koşa, yarış içinde Türkiye bankalarını satın aldılar, kendi bankalarını Türkiye’de de açtılar. Yağma hasanın böreğinden pay kapmak için.

Özellikle kriz döneminde diğer sektörler çökerken, işsizlik had safahaya çıkmışken, bankaların karlılık rekorlarını banka sisteminin iyi düzenlenmiş, iyi yönetliyor olması ile, etkin yönetilmesiyle izah edilmesi mümkün değildir. Bankacılar dışındakiler iş bilmez akılsızlardır da ondan krizdeler demek oluyor bu. Asıl nedenin organize soygun olduğunu en iyi bilen bankacılardır.

Banka sistemimizin büyük bir kısmı yabancılar ve işbirlikci ortaklarına ait. Bu soygun Hazine ve Merkez Bankamızın işbirliği ve yardımları sayesinde yapılıyor.

Yıllar önce kamu finansmanı için emisyon yoluyla Merkez Bankası Hazine’ye doğrudan borç verirdi. Aradan kimse havadan vurgun vuramazdı. Bunu kanunları değiştirerek yasaklattırdılarki Merkez Bankası Hazinenin ihtiyacı olan emisyon parayı doğrudan Hazineye değil ancak bankalar aracılığıyla versin. Bankalar üstüne karlarını artıracak faiz farkını ilave ederek Hazineye versin. Hazine kağıtları alımı kılfında, bankalar devletin emisyon parasını devletden (merkez bankasından) alıp geri devlete (hazineye) vererek risksiz ve havadan para kazansın. Bankaların aşırı ve havadan kar etmeleri böyle sağlanmaktadır.

Hani hortumculuk ve soygunculuk önlenecekti. Şimdi resmi, yasal hortumculuk var. Organize yasal mafia diyemiyoruz, akıllı bankacılarımız var diyoruz. Bir vatandaş bir vatandaşı soyduğunda soygunculuktan hapse girer. Birden çok vatandaş organize bir şekilde birlikte örgütlü soygun yaparsa ceza dahada ağırlaşır. Örgütlü ve organize suç olduğu için cezanın ağırlaşması gerekir. Ama yabancı ortaklı bankalar, yerli işbirlikcileri, Merkez Bankası ve Hazine birlikte, işbirliği içinde, organize biçimde halkı bankalara, yabancı ve yerli ortaklıarına soydurduklarında ceza değil alkış almaktadırlar.

Görüyorsunuz bizim bankalar niçin bu kadar karlı. Üretken sektör, reel sektör krizde batarken bankalar sapasağlam kalmaklada yetinmiyor, karlılık rekorları kırıyor. Türkiye’de bankalar kurtarılmaya muhtaç duruma düşmek şöyle dursun 2003 yılından beri organize bir şekilde halkın vergileriyle zengin edilmektedir, reel sektör, işciler ve emekliler ise çökertilmektedir. Şimdi sıra türizmi daha çok vergilemeye geldi. Bankalara vermek için daha çok vergiye ihtiyaç var. Ahtopotun kolları sardıkca sarıyor, coğunluğumuz biri sacımızı, omuzumuzu okşuyor sanıyoruz, ahtopotun kolları olduğunu farkedemiyoruz, çünkü narkozluyuz.

Bankaların elindeki Hazine kağıtlarının değeri birkaç yıllık faiz farkını yansıtacak şekilde, astronomik bir şekilde kendiliğinden yükseliverdi. Merkez Bankası’nın yaptığı faiz indirimleri bankalara yarıyor. Hazineye daha önce yüksek faizlerle verdikleri borçları Merkez Bankasından şimdi çok düşük bedelle finanse ediyorlar, gerisi kendilerine kar oluyor.

Bankalar ellerinde bulundurdukları uzun vadeli aktifleri; krediler ve Hazine bono/tahvillerini kısa vadeli mevduat ve Merkez Bankası kaynaklarından fonluyor. Merkez Bankası, faiz indirdikçe bankaların önceden açılmış kredi ve önceden alınmış hazine kağıdı getirileri yüksek kalırken fonlama maliyetleri önemli ölçüde düşüyor, kârları da rekor artıyor.

Döngünün sonucunda Hazine aslında büyük ölçüde Merkez Bankasınca finanse ediliyor. Ancak bunu doğrudan yapması yasaklandı, bankalar üstünden para kazansın diye bankaları aracı taşeron olarak kullanarak Hazine’nin artan borçlanmasını fonluyor.

Yukarıda açıkladığımız gerçekler karşısında “meşin suratlı”nın bile aşağıdaki alıntıda söylenenlere yüzü tutmaz, beceremez. Ama bakın beceren meşinsiz nasıl beceriyor. Mevlana “olduğun gibi görün” demiş ama olduğunun tam zıddı görünüp, yaptığının tam tersini söylemek nasıl rağbet görüyor bir daha okuyalım aşağıda.

15.8.2009 tarihli Milliyet Gazetesinden alıntı;

"..........

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, faizlerin 50 puan düştüğünü ancak bunu vatandaşın anlamadığını söyledi.

‘Erdoğan, “Faiz eskiden 63’tü. Şimdi devletin borçlanmada ulaştığı nokta 13 küsur. Faiz 50 puan düştü. Ama bunu vatandaşım anlamıyor. Ekonomik kriz diyor vatandaşım. Bak diyorsun ‘faizde 50 puan düştü, bu senin cebinden çıkıyordu’ bunu biliyor musun? ‘Nerden benim cebimden çıkıyor, canım para cebimde duruyor’ diyor. Bu paranın alım gücünün nasıl gittiğinin farkında değil” dedi.

Geçmiş hükümet dönemlerini eleştiren Erdoğan şöyle konuştu: “Karşılıksız para basıyorlar, benim vatandaşım bunun farkında değil. Bunlar toplumun modern hırsızlarıydı. Ama ondan sonra geliyor maaşlara zam yaptım diyor. Benim vatandaşım buna da aldanıyor. Sanal. Buna inanılır mı? O teneke parçası biz sana altın veriyoruz aradaki fark bu. Onlar dolduruyor tenekeleri dolduruyor getiriyor önüne pul. Bizimki altın. Onunla o mukayese edilir mi? Bizim yaptığımız iş bu” dedi.

Hükümetleri döneminde karşılıksız para basmadıklarını belirten Erdoğan, “Çünkü bu ihanettir. Böyle bir hırsızlığa giremeyiz dedik girmedik. Ne yazık ki bizden önceki iktidarlar bunu yaptı. Şuanda bize gelip hâlâ bu gibi tavsiyelerde bulunanlar var. Ama biz bu oyuna gelmeyiz, daha çok çalışıp yatırımla üretimi sağlayacağız. Bu yatırımlarla istihdam sağlayacağız” dedi........ “

Yukarıdaki alıntı gösteriyorki; Tayyip Erdogan'da İşsizliğin, aç çocuklarına ekmek götürememenin, kirasını ödeyemediği için zorda kalmanın ne demek olduğunu, faiz oranının düşmesinin bunlara çare olmadığını, sefalet nedeniyle talep azaldığı için düşürülebilen faizle öğünmenin ayıp ve komik olduğunu anlamamış gibi konuşuyor. Gibi diyorum çünkü, cehalet ise bir türlü, değilse çok kötü.

Dr. Hamit Bozkurt

 
Toplam blog
: 54
: 1229
Kayıt tarihi
: 08.08.08
 
 

1950 yılında doğdum, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi 1974 mezunuyum. 1986 yılında Gazi Ün..