Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Eylül '08

 
Kategori
Edebiyat
 

Orhan Pamuk ne ki? Erzurum yayla

Orhan Pamuk ne ki? Erzurum yayla
 

Berlin Teknik Üniversite mezunu, İnşaat Mühendisi genç bir arkadaşı ağırladım geçenlerde… Bir şişe şarap eşliğinde, güzel bir yemek yedik benim evde ve iş görüşmesi yaptık… Gözü benim kitaplığa takılmış. Kitapla ve okumakla arası iyi olmayanların sorduğu o malum soruyu sordu tabii:

“Ağabey, bu kitapların hepsini okudun mu?”

“Yok, anacığım” diye başladım tabii, dilimin “engerekleşmesini” frenleyerek…”Sağ baştakilere bir göz attım ama diğerlerinin turşusunu kuracağım.” dedim. Öyle ya, kitap dediğiniz ne işe yarar ki zaten? Giderayak iki de kitap seçti raflardan. Pek kitap verme âdetim olmadığı halde(Bizim firmada stajyer olarak çalışacağı için) Orhan Pamuk’un “İstanbul” ve “Benim Adım Kırmızı” kitaplarını almasına (geriye getirmek şartıyla) ses çıkarmadım(Okuyamayacağını bile bile hem de).

Bu arada hemen belirteyim; kitaplarım kıymetlidir benim. Çok dilim yandığı için kimseciklere ödünç kitap vermem. Mesela “Benim Adım Kırmızı” kitabının ilk sayfasında şöyle bir not vardır ve benim için en az kitap kadar değerlidir:

“Sevgili Ümit,

Pamuk’un ‘Kırmızısı’ sana armağan olsun. Alev Meisel. Aralık/1998. İzmir/Hatay.”

Her neyse efendim, çocukluğunu bile bildiğim “müyendiz adayı” genç arkadaşım bir hafta sonra kitapları geri getirdi. “Okumuş ama onu pek sarmamış(Yalaaaaan)…Onun tarzı değilmiş Orhan Pamuk(Bu da yalaaaaaan)… O, falanca yazarın kitaplarını okuyormuş.(Kuyruklu yalaaaaan) vs.” Gençleri seviyorum ben ve onlara karşı elimden geldiğince hoşgörülü olmaya çalışıyorum. Dilime de sahip oldum tabii…

“Ülen sen kim, Orhan Pamuk kim” demedim…

“Ülen sen daha bir bayram tebrikini bile imlâ kurallarına uygun yazmaktan acizsin, Orhan Pamuk’u anarken salavat getir” de demedim…

“Senin kafanın kapasitesi belli, sen; sadece resimlerine baktığın “Teksas, Tom Mix’i “ bile anlayamazsın, Orhan Pamuk’u nasıl anlayacaksın” da demedim… Amaaaaaaaa!

“Neyine Nobel vermişler bunun? Şişirip duruyorlar işte! Ben yazsam daha güzellerini yazarım” deyince kafamın tası attı tabii…

Şimdi yazacağı romanı bekliyorum ve tepesindeyim! Her gün soruyorum “Bitmedi mi daha?” diye… “Az kaldı ağabey” diye mızmızlanıyor!

Ama mecbur yazacak o romanı, zira bizim firmada stajyer olduğu için istikbali benim elimde!

Yazacak ve İstanbul’daki yayınevlerine en az dört-beş bin Euro bayılarak kendi kitabını (benim zorumla) bastıracak(Yayınevi sahipleri de ev geçindiriyor, onları da düşünmek lazım). İnşaatta yürümesini bile bilmiyor kerata! Mühendis olacağı yok! Bari yazar olsun!

Öyle ya, madem bu kadar kolay Orhan Pamuk olmak, o da olsun! Elini tutan mı var?

Kendi parasıyla bastıracağı kitabı çıkınca ona kimse “Yazar” demeyecek belki ve “Nobel ödülü”de vermeyecek ama…

“Kitapsız” da diyemeyecek!

 
Toplam blog
: 312
: 1658
Kayıt tarihi
: 10.02.07
 
 

Önceleri konuşurdu insanlar, "yazmak", sonraların işi... Duygu ve düşüncelerimizin yanı sıra gözl..