Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Kasım '17

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

Örnek Eğitimci Süreyya Eryaşar’ın Ardından… (1939-2017)

Örnek Eğitimci Süreyya Eryaşar’ın Ardından… (1939-2017)
 

 

Kanat

(Duygu’nun sevdiği)

Gözlerinde bir ışık

Kalmışsa benden

Bırak dursun

Gitgide kısalıyor günlerimiz

Duyuyor musun?

Kuşlar uzaklaşıyor

Göklerimizden...   S.E.

                                 

Edirne’de görev yaptığım yıllarda eğitimcilerden Koca Çınar Uluğ Turanlıoğlu ve Necdet Tezcan ile Trakya’da birlikte gerçekleştirdikleri eğitim ve kültür ortamında tanıdım Örnek Eğitimci Süreyya Eryaşar’ı…

Tanımış olmanın da mutluluğunu yaşadım, diyebilirim. Sonraki yıllarda kimi zaman görüştüğümüz oldu. Son görüşmemizi iki yıl kadar önce gerçekleştirdik. Nasıl mı? “ O Kadarcık Kusuru kadı Kızının” adlı kitabını adıma imzalamak için çağrıda bulunduğunda Şişli’de bir Kafe’de oturduk ve enine boyuna söyleştik.

                                                              ***

Geçtiğimiz hafta telefonuma şu sözcükleri içeren bir ileti (mesaj) düştü: “ Selamlar. Haberiniz olmama ihtimali için babamın telefon rehberini temel alarak yazıyorum. Babam Süreyya Eryaşar’ı geçtiğimiz cuma günü kaybettik. Bilgilerinize iletirim. Saygılarımla. Ercan Eryaşar ”

İçim acıdı ve ne diyeceğimi bilemedim! Telefonundan Oğul Eryaşar’ı aradım. Aramızda gereken konuşma gerçekleşti. Ziyaretine geleceğimi belirttim.

Birkaç gün sonra ziyaretine gittim. Gereği gibi karşılandım. Karşımda kaliteli bir üst düzey yönetici buldum. Yüzlerinde babasının benzerliğini ve yetişmesinde olumlu yönlendirmesini saptadım. Baş sağlığı diledim ve daha çok onu dinledim. Geçmiş yıllara ilişkin kimi açıklamalarda bulundu. Söylediklerinden anımsadıklarımı aktarmak isterim:

“Babam, hümanist bir insandı.  Bildiğiniz gibi şair ve yazardı da… Beni yetiştirmek için üzerime titredi. Başarılı da oldu, diyebilirim. Ondan bana kalan en önemli miras: mütevazılık, dürüstlük, erdem, istenç ve özveri gibi değerler oldu. Çok okurdu. Beni de yönlendirdi. O’nun verdiği kültür birikimiyle sürekli okurum ve irdelerim. Bu kurumda genel müdür yardımcısı olmamda babamın katkısı vardır.

Yaşamının büyük bir dilimini acılarla geçiren Sevgili  Babamın rahatsızlığı arttı! Bilgim oldu ve Şişli Eftal Hastanesine götürdüm. Kimi mevcut rahatsızlıkları da artış gösterdiğinden kurtaramadık! 27 Ekim 2017 günü aramızdan ayrıldı! Naşını Edirne’ye götürmek konu edildi. Ne ki annemin rahatsızlığından dolayı taşımayı göze alamadık. 28 Ekimde Kilyos Mezarlığına defnettik.” Dedi

Konuşmamız arasında Süreyya Eryaşar’ın sık sık sözünü ettiği torunu Gözde’nin Kamuran anneannesiyle birlikte yaşamlarını sürdürdüğünü öğrendim.  Gözde’nin dayısının kurumunda görev yaptığını da… Onu da görebilir miyim? Dedim. Kırmadı ve telefonla odasına gelmesini söyledi. Şiir yazdığını da belirtti.  Kısa süre sonra Gözde içeri girdi. Sevimli ve pırıl pırıl bir genç! Kısa süreli tanıştık, konuştuk.

İsteğim üzerine Süreyya Eryaşar’ın yağlı boya çalışması olan duvardaki  Atatürk’ün o görkemli resmi önünde bir görüntü kaydettik. Sonrasında dayı ve yeğenden izin isteyerek ayrıldım.

Süreyya YAŞAR Kimdir?

Eryaşar ailesi, Selanik’ten göç ederek önce Edirne’ye, daha sonra da Çorum’un Mecitözü ilçesine, tekrar Edirne ve İstanbul’da yaşamını sürdürdü.

Kültür ve sanat ortamının yakından tanıdığı Süreyya Eryaşar, 1939 yılında Mecitözü’nde doğdu. İlkokul, ortaokul, lise, yüksekokul, özel öğretim kurumlarında öğretmenlik ve yöneticilik yaptı. Şiir, öykü, deneme, resim ve beste dallarında ürünler veren Eryaşar’ın yapıtlarından kimileri: Damla, Kiraz, Ozan Ağacı, Kıyı, Çağdaş Türk Dili, İnsancıl ve Varlık dergileriyle, Varlık yıllıklarında, yerel gazetelerde, Cumhuriyet Gazetesinde, kimi kitap ve antolojilerde ürünleriyle yer aldı. Resim sanatına yönelik yapıtları kişisel ve karma resim sergilerinde görüntülendi.

Edirne’de bir süre Damla Dergisi'nin yöneticiliğini yapan Eryaşar, Edirne başta olmak üzere Atatürkçü Düşünce Derneği’nin Keşan, Uzunköprü, Kırklareli, Tekirdağ, Çorlu, Hayrabolu, Büyükçekmece şubelerinin kuruluşlarına bulundu ve rehberlik yaptı.

Uğur Mumcu, Atatürkçü Düşünce, Atatürkçü Ekonomi Modeli, Türk Dili, Sanat, vb, başlıklı çok sayıda konferans verdi, söyleşi ve açık oturumlara konuşmacı ve yönetici olarak katıldı.

1980’li yıllarda Edirne Milli Eğitimcilerinin yakından tanıdığı, çevrede sevilip sayıldığı ve olumlu ilişkiler içinde olduğu da bilinen  apayrı bir gerçektir.

***

1962 yılında Tonya Ortaokulu açıldığında okula ilk öğretmen olarak Süreyya Eryaşar atandı. Türkçe öğretmeni olmasına karşın resim ve müzik derslerine de girdi. Öğrencilerinin üzerinde olumlu izler bıraktı. Dört yıl süren Tonya’daki görevinin ardından tayini çıktı.

Öğrencilerine edebiyat sevgisini, şiir sevgisini ve kitap sevgisini aşılama uğraşı içinde oldu. Ortaöğretim, yükseköğretim ve özel öğretim kurumlarında öğretmenlik ve yöneticilik görevlerinde bulundu. Atatürkçülükle ilgili konferanslar verdi. Müzikle de ilgilendi. 35 dolayında beste yaptı.

Şiir, öykü, deneme ve eleştiri yazıları yazdı. Başta, Varlık, Türk Dili ve İnsancıl adlı dergilerde olmak üzere edebiyat ve sanat dergilerinde şiirleri ve yazıları yayımlandı. Kuruluşunun 85. yıldönümü nedeniyle 1985 yılında TBMM’nin düzenlediği yarışmada üçüncülük ödülüne değer görüldü. Kişisel resim sergileri açtı, ortak sergilere katıldı.

Beşpınar, Vaycanına Kâmilefendi, O Kadarcık Kusuru Kadı Kızının, Anne ve Çocuklara Maniler adlı şiir kitapları yanı sıra Çağdaşımız Yunus adlı incelemesi, Şairini Yaşatan Şiirler adlı antoloji çalışması ile Uğur Mumcu /Atatürkçülük konulu özlü bir çalışması da yayımlandı.

 

Ülke

Sen koca ülkem üstünde büyüdüğüm

Damarları bıçaklanmış sen Anadolu’m

Bir harita ol ne olur sınır sınır da

Göster uçsuz bucaksız genişliklerinde koştuğumuz

Darlığını

Sen çileli ülkem üstünde süründüğüm

Ne olur bir saz ol yanık ellere

Türkü türkü çağır kuşat kişilerimi

De ki ben size bıçak değilim

Göster analığını

 

Sen yoksul ülkem üstünde döğündüğüm

Bir mazı ol kağnılarıma ne olur

Ha dedikçe direnen yokuşlarda

İnle dur doyuncaya dek ölülere bile

Varlığını

 

Ben de bir kulak olayım kusursuz

Ellerim ıslansın sağırlığımdan.

 

Süreyya ERYAŞAR

Varlık. Şubat 1964  (Beşpınar’dan) 

 

***            

Kurtuluş

Göğermiş ellerine hohlarken recep,

Yorgun çizgilerle yaşlı bir ana

Anlatıyordu, bin yıllık yankısıyla:

- Bu mermi askerciğim

Ellerimin yitip gitmiş kınasıdır.

Beşikteki bebeğin solgun bakışı,

Oğul özlemi, baba özlemi, eş özlemidir.

Yol yoldur yüreciğim, bıçak bıçaktır gönülcüğüm

Bu mermi oğulcuğum

Ev ev, kapı ezilmişliğimizdir.

İtilmişliğimiz, sürünmüşlüğümüz

Ağıtımız, açlığımız, kırılmışlığımızdır

Paslanmış sazımızın teli,

Kurumuş bahçemizin gülüdür.

 

AL GÖTÜR BU MERMİYİ MUSTAFA KEMAL'İME

BUNU ANAN GETİRDİ, DE.

BU MERMİ, TOP MERMİSİ, TÜFEK MERMİSİ DEĞİL

ANADOLU İNSANININ AĞITI, TÜRKÜSÜ

BİRİKMİŞ, KABARMIŞ ÖFKESİ DE

 

Kara göklerden seçtiği yıldızlar

İçinin çırasını yakarken Halil,

Habire anlatıyordu ihtiyar:

-Bu doru at askerciğim

Susuz toprakları yeşertti emeğiyle

Taş taşıdı, ekin çekti, dal sürükledi

Onun üstünde gelin gitti Emine

Onun üstünde paşa oldu Ahmet sünnetinde

Nice hastalar götürdü hacıya, hocaya

Kışlık odunu dağdan

Pekmezlik üzümü bağdan

O getirdi

Kışa yoldaş, çamura arkadaş oldu.

Bu doru at oğulcuğum.

Bizim yazgımızla kocadı.

 

AL GÖTÜR MUSTAFA KEMAL'İME

BUNU, DEDEN GETİRDİ DE!

BU ATIN DERİSİNDEN TÜY TÜY PARLAYAN

AK DEĞİL

ANADOLU İNSANININ ÇİLESİ DE!

 

Gün gün birikmiş sabırsızlığını

İşlerken sazını teline Mehmet

Sesleniyordu Ayşe Bacı:

- Bu ekmeği asker kardeş

Son çuvalı silktim de yaptım

Son tuzu serptim.

Teknenin dibini kazdım

Son yazmama sardım da geldim

Bebelerin açlığının tadı var.

Aksakallının, buruşuk yanağının ağıtı var.

Bitmiş, tükenmiş gençliğim

Yitmiş gitmiş güzelliğim

Adı, masallarda kalmış tokluğum var.

 

VER BİR DİLİMİNİDE MUSTAFA KEMAL'İME

BUNU, BACIN GETİRDİ DE.

BU EKMEK BİLDİĞİN UNDAN DEĞİL

HER LOKMASINDA BİR ÖYKÜ

HER KIRINTISINDA BİR ÇİLE VAR DE.

 

Verdiler mermiyi, atı, ekmeği Mustafa Kemal'e

Gök gözler buğulandı, ışıldadı, canlandı,

- Bu mermiyi, birikmiş öfkeniz,

Bu atı kurumuş yazgınız,

Bu ekmeği, tükenmez çileniz diye aldım.

Yazgınız düzelinceye

Çileniz bitinceye dek

Haram olsun bana uyumak!

 

Binlerce yıl sulanmamış bir çiçek

Emzirilmemiş bir bebek

Gibi bırakılmış bir ülkede

Öfke toprağında sıkılmış bir yumruk

İnanç dağlarında yücelmiş bir doruk

Gibi Mustafa Kemal

Yediveren gibi canlanan ulusuyla

Yazıyordu tane tane

Yaprakları buruşmuş dünya tarihine

Mazlum bir ulusun

Başkaldırışını sömürenlere

Kavgasını, kurtuluşunu

 

Devrim toprakları sürülüyordu adım adım

Ekilip biçiliyordu çağdaşlık bahçeleri

Analar, bebeler, dedeler, gelinler

Yiğit erlerin ekmek tarlasında

Bağımsızlık bayrağının gölgesinde

"ATATÜRK" çağını yaşıyordu

Yükseliyordu, yükseliyordu, yükseliyordu

 

Ve haykırıyordu Mustafa Kemal:

Onuncu yılların, yüzüncü yılların, bininci yılların ötesinden

- Dalgalanacak Atatürkçülük bayrağı

Çağdaş uygarlıkların ötesinde

Ve seslenecek yükselen ulusum;

"NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE"

 

Süreyya ERYAŞAR

***

Örnek eğitimci, duygu ve düşünce insanı Süreyya Eryaşar, yaprakların döküldüğü bir mevsimde İstanbul’da yaşama gözlerini yumdu! Kılınan namazının ardından cenazesi Kilyos Mezarlığı’nda toprağa verildi.

Saygın ve Örnek Eğitimci Süreyya Eryaşar’ın yeri aydınlık olsun diyor, yakınlarına baş sağlığı ve dayanma gücü diliyorum.  

***

YANSIMA

Yansımadır tutuştu ellerimde

Koşuşan habire, uçuşan, uzaklaşan

Renkler, yüzler, biçimler...

 

Ne yapsak geçemeyiz ötesine yazık ki

Ötesine gökkuşağının

Tutsağıyız bu yamacın

 

Bir yansımadır savruldu ellerime

Resimler, resimler, resimler...

Nedir böyle eriten içimi

Renkler mi?

Anılar mı?

 

Bir yansımadır ellerim

Bir yanılsama…

 

Gözde Leyla Paycı

 

HARFLER

 

Sussam ağıttır

Gökyüzünün yamacında.

Konuşmak mümkün mü?

Harfler düşerken…

 

Gözde Leyla Paycı

*                 

 

        

NOT: Kimi görüntüleri ve Süreyya Eryaşar'ın tablolarını aşağıda görebilirsiniz.

 

 

 

 

 
Toplam blog
: 782
: 1295
Kayıt tarihi
: 18.08.08
 
 

Kırşehir Erkek İlköğretmen Okulu'nu, İzmir Buca Eğitim Enstitüsü Türkçe Bölümünü, İstanbul Çapa M..