Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Kasım '07

 
Kategori
Anılar
 

Örnek olabilecek gerçek bir hayat hikeyesi

Örnek olabilecek gerçek bir hayat hikeyesi
 

Yıl, 1974. Ankara’da o güne kadar hiç görülmedik güzellikte bir bahar havası vardı. Güneş masmavi gökte, bir avize gibi asılı duruyordu. Sanki bütün enerjisini toplayıp yaza hazırlık yapmıştı. Dünyayı aydınlatıp ısıtırken bile, pas parlak parlayan ışığının yedi rengiyle yeryüzünü yeşillendirmiş. Kara toprağın üstünü bir yorgan gibi örtmüş. Yeşili de adeta renk renk çiçeklerle bezeyip donatarak, ressamları kıskandıracak güzellikte her yeri sanki o gün tabloya çevirmişti. .

O muhteşem görüntü, o uyanış, insanın içini kıvıl kıvıl kıbırdatıyor. İnsana bir başka hava veriyordu. Her yerden gelen değişik kuşlar, sanki o gün ortak bir orkestra oluşturmuşlardı da bizim için konser veriyorlardı.

O gün görüp yaşadıklarım ne rüya, ne de hayaldi. Gerçeğin ta kendisiydi. Çünkü insan görmek istediğini görür, yaşamak istediğini de yaşar gibiydi. O gün, o hava, o atmosfer bende bu duygu ve düşünceleri oluşturmuştu.

Sevinçliydim, mutluydum. Çünkü daha yirmi bir yaşındaydım. Aklım bir karış havada olmasa da, daha henüz bastığım yerleri tanıyıp bilmiyordum.

İçimdeki har, sanki alev almış beni yakıyor gibiydi. O yandıkça bende yanıyordum. Ateşim hareket veriyor. Hareketim atılganlığımı artırıp bana canlılık veriyordu. O hareket, o canlılıkla her yere koşuyordum. Buram buram terlesem de hiç yorulmuyordum.

Yaratılışıma bağlı olarak heyecanlı, mahcup ve utangaç bir yapıda olmama rağmen temiz ve saf kişiliğimle herkes tarafından sevildiğimi hissediyordum. Bu duygu beni, hiçbir zaman şımartmadı. Aksine cesaret verdi. Beni onlara yaklaştırıp iyi ilişkiler kurmamı sağladı. Yani beni toplum içinde sosyalleşmeye yöneltti. Sonunda da beni insan yapıp hayata bağladı. Hayat bana umut verdi. Umut, hayattaki yaşama sevincimi artırdı.

Onun için eskiden hayat bu günkünden çok daha zor olmasına rağmen, hiç birimiz, hiçbir zaman bu günkü gençlik kadar umutsuz değildik. Hayattan korkmuyor, yaşamak için onu seviyorduk. Kazanmak için de ona sanki dört elle sarılmış gibiydik.

Bizler bu duygularla yaşamaya çalışırken, ailelerimizde bizlerin iyi eğitim alıp iyi bir terbiyeyle yetiştirilmemiz için ellerinden geleni yapıyorlardı. Onun için aldığımız terbiyenin gereği olarak her şartta sabredip kanaat etmesini, Hak’tan korkup, hakka saygı çerçevesinde tüm halkımızı severek, elde edilen tüm kazanımlarımızı kardeşçe duygularla birlikte paylaşmasını hep birlikte öğrenmiştik.

Çünkü kazanılıp elde edilen bu ortak değerler, bizi zamanla insanlaştırıp medenileştiriyordu. Bizi çağdaşlaştırıp insanca yaşamamızı sağlayıp mutlu ediyordu.

Yaşadığımız hayata dair, tüm yaşadıklarımız an be an belleğimizde kayıt altına alındığından, bazen geriye doğru dönüp baktığımızda her şey hafızamızdaki tazeliğini adeta buz dolabına konmuş dünkü sebze gibi korumaktadır. Her hatırladığımda da o günleri yeniden yaşar gibi oluyorum.

Hayat, umulduğu gibi; her zaman herkes için aynı doğrultuda, aynı güzellikte gitmiyor. Bazen beklenmedik bin bir türlü aksilikler karşımıza çıkabiliyor. İnsanın denenip test edilmesi de işte burada karşımıza çıkıp, burada başlıyor.

İnsan hayata, her ne kadar anası, babası yanında olarak gelmiş olsa da; Yalnızdır, yalnız hayata başlar. Yaşarken de her an eşi, dostu, sevdikleri hep yanında olsalar bile. O kendi içinde yine hep yalnızdır, yalnızlığı devam eder. Er geç bir gün sonlanacak olan hayatın son hitamında, bütün sevdiklerimiz yanı başımızda olmuş olsalar bile biz yine de yalnızızdır. Onun için insan yalnız geldiği bu dünya hayatını yine yalnız bitirir.

Onun için kimse, kimsenin derdini bilip acısını çekmez. Onun için insan her şarta kendine yetmeyi bilmelidir. Yada en azından becermeye çalışmalıdır.

Bu gün, geçmişte yapılan bir ameliyattaki doktor hatasından dolayı tedavisi tıbben mümkün olmayan bir kaç beyinsel hastalığım olmuş olsa da, Bu hastalıklar yirmi yıldır beni ilaca tutsak edip, özgürlüğümü kısıtlayarak yaşamın her anında bana, bedensel ve ruhsal acı çektirmiş olsalar da; o gençliğimde yaşarken görüp öğrendiklerim; Bu gün bana, umut olup yaşama sevinci veriyor. Yaşadığıma seviniyorum. Onun için artık hastalık umurumda değil.

Bu arada kamudaki görevimi de hiç aksatmıyorum. Aksatmadığım gibi, bir de üstelik hiç şikayetçi olmadan herkesten daha fazla iş yapıyorum. Bunun yanı sıra geleceğe yönelik felsefi yazılar da yazarak hem hastalığımı geriletiyorum. Hem de insanlık için ileriye dönük sürekli üretim yapıyorum.

Kısacası bu gün insan olarak onurlu yaşamıma devam ediyorum.

Çünkü yaşadığımız hayat çok kısa, onu yeterince değerlendirmeye çalışıyorum. Değerlendirirken de yaşama azmim ve umudum, bu gün bana ışık olup yol gösteriyor. Kendim başta olmak üzere istisnasız herkesi, her şeyi seviyorum. Bunu başaran benliğim, bu gün beni ben yaptı.

Bu gün, beni ben yapan kendimle gurur duyuyorum. Onun için bu gün herkese örnek olduğumu düşünüyorum. (Bu yazıyı bu amaçla yazdım. Sakın övündüğümü düşünmeyiniz.)

İşte asıl insanlık, bana göre budur. Diye düşünüyorum.

Bir şiirimle de hikayemi pekiştirmek istiyorum.

Umurumda Değil

Her insanın, bir hayat hikayesi, sonu varmış. / Baharda canlanan, bazen kış olmadan solarmış. / Bana verilen bu can, sevgi dolu olmadıkça, / Yazın yada kışın solacakmış, umurumda değil.

Bu ömür nerde ne zaman bitecek, belli değil./ Bedenim toprak olacakmış, önemli değil./ Bana verilen bu can, erdemli olmadıkça, / Nerde nasıl solacakmış, umurumda değil.

Gördüğüm güneş, belki de son olacak, bu gün. / Hiç yaşamamış olacağız, nasıl olsa, bir gün./ Bana verilen bu can, gül gibi açmadıkça, / Güneş doğmuş doğmamış, hiç umurumda değil.

Aynada gördüğüm ben desem, ben değil. / Elli yılı çoktan geçmiş, sanki bir gün değil./ Her mevsim açtığım çentikler çoğaldıkça, / Bütün mevsimler bahar olsa, umurumda değil.

Hep umutla yaşadım, bir gün kavuşurum diye./ Gündüz hayal ettim, gece rüyamda görürüm diye. / Ömrüm kar taneleri gibi eridi, hayat yolunda. / Geriye kaç mevsim kaldı, hiç umurumda değil.

Sevgi ve saygılarımla. Hoşça kalınız...

Cahit KARAÇ

 
Toplam blog
: 28
: 919
Kayıt tarihi
: 14.09.07
 
 

1953 Elbistan doğumluyum. İlk, orta ve lise öğrenimimi Ankara'da tamamladım. Kamuda çalışıyorum. Çok..