Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Mart '07

 
Kategori
Kültürler
 

Orta Asya’ dan gelen bir gelenenek: Nevruz ?

Orta Asya’ dan gelen bir gelenenek: Nevruz ?
 

Nevruz denen şeyi tanıyor muyuz ? Yanıtınız evet ise peki ne kadar ?

Nevruz, tarihi kesin tespit edilememekle birlikte yaklaşık olarak 5000 yıldır, Türk dünyasının kuzeyinden güneyine, batısından doğusuna kadar uzanan uçsuz bucaksız topraklarda yaşayan toplulukların geneli ile birlikte kutlanan bir bayramdır. Kimi toplumlarda yeni yıl olarak kabul edilmekle birlikte, genel olarak kıştan, bahara, darlıktan bolluğa geçişin kutlandığı bir bayramdır. Ve orta Asya Türklerinin kutladığı 2 dini bayram ile birlikte 3. en büyük ortak bayramdır. Kelime anlamını Farsça’dan alan ve "Yeni Gün" adını taşıyan bahar bayramı, insan ruhunun tabiattaki uyanışıyla birlikte kutladığı bir şenliktir. Aynı zamanda bir takvim değişikliğini de ifade eden ve yeni yıl olarak da algılanan bu kutlamalara baktığımızda Türk' ün kutladığı "bahar bayramı"nın da bir takvim değişikliğini yansıttığı görülüyor. Zira, Orta Asya' da yaşayan Türkler, Anadolu Türkleri ve İran'lılar da bugünü yılbaşı olarak kutladıkları bir gündür. Bugün gece ile gündüzün eşit olduğu Miladi 22 Mart Rumi 9 Mart gününe rastlamaktadır. Burada dikkati çeken husus "baharın başladığı zaman"dır. Türk, bu takvim değişikliğini "toprağın uyandığı gün" ile özdeşleştirmiştir. Kışın ortasında baharı kutlamaz. Türklerde bir tabiat, varoluş, diriliş bayramı niteliğinde olan Nevruz'un ruhî atmosferini ve eskiliğini anlayabilmek için kültürümüzün tozlu eski sayfalarında bu coşkuyu şöyle ifade ediliyor:

".. Yüce Gök Ttanrı’nın ilk defa gürlediği, yağız yer, altmış türlü çiçeklerle ilk defa bezendiği, altmış türlü hayvan sürülerinin ilk defa kişnediği ve melediği zaman sen yaradıldın !.."

Bu sözler Türk'ün yaratılış felsefesinin, inancının, hayat tarzının ifadesidir. Bütün bayramlar, dinî ve millî bir inanıştan, o toplumu ilgilendiren ortak bir hatıradan, geleneklerden, duygulardan ve tabiattan doğmuştur. İşte millî bir bayram olan Nevruz da Müslüman olan ya da olmayan çeşitli Türk toplulukları arasında kamların

dua ettikleri asırlar öncesinden günümüze kadar farklı farklı şekillerde, ama aynı ruhla hâlâ kutlanmakta. Bu bayram İslâmiyet'i kabul etmiş olan ilk Müslüman konar göçer Türk topluluklarında; sürgün avı, toy, şölen, yuğ vb. gibi İslâmiyet'le çatışmayan âdetlerden biri olarak devam etmiştir. Böylece bu gelenek günümüz
Türk dünyasına ortak kültür mirası olarak taşınmıştır. Gelenekler, tarihini kesinlikle tespit edemediğimiz dönemlerden kalmadır. Asırlardır atadan oğula kalan bu gelenekler bu özelliğiyle millet bağını güçlendiren en önemli unsurlardan biridir. Baharın gelişinin kutlandığı bugün de böyle bir gelenektir.

Doğa ile iç içe, kucak kucağa yaşayan, toprağı "ana" olarak vasıflandıran Türk'ün düşünce sisteminde "baharın gelişi" önemli bir yere sahiptir. Bütün bayramların dinî ve millî bir inanıştan, o toplumu ilgilendiren ortak bir hatıradan, geleneklerden, duygulardan ve tabiatın insanlara tesir eden bir olayından doğduğuna inanılır. Çünkü insan vücudu, baharda uyarıldığı kadar kışta uyarılmaz. İç karartıcı, tek renk günlerin ardından doğan güneşle birlikte, kuş ve hayvan sesleriyle kurulmuş îlahî orkestranın musikisi ile canlanan doğa, insan hayatını da ayrı bir canlandırır. Ayrıca ortaya çıkan rengârenk tablo kıştan bahara geçişi ne de güzel tasvir eder: "Bir yanda her tarafı kaplayan soluk, mat ve daha çok beyazın hakim olduğu renkler, diğer yanda yeşilin değişik tonları arasında baş veren bin bir renk cümbüşü". Birisi hareketsiz, şekilsiz; diğeri kıpır kıpır, şekil şekil, çiçek çiçek... Kış’ın sağır ve dilsiz yüzünden; ilkyazın duygulu, coşkulu, renkli yüzüne dönüş, elbetteki yaşamını doğada geçiren ve o yıllarda göçebe kültürü yoğun olan topluluklarda çok önemli bir faktördür. Birinde tabiat hayat dolu, diğerinde donmuş, yeniden doğmak üzere uyuşmuş kalmış...
Her ikisini de derinlerde yaşamışlar..

Nevruz, çeşitli kültür çevrelerinde, farklı etnik gruplarda farklı bir muhtevaya ve anlama sahip olmuştur. Kültürler arasındaki iletişim sonucunda çeşitli kültürlere girmiş ve benimsenmiştir. Eldeki tarihi kaynaklardan hareketle en eski Türk adetlerinden, bayramlarından biri olduğu kesinleşmiştir. Yeni yılın başlangıcı, yenilik, coşku, canlanma gibi nitelikler hiç değişmeden günümüze kadar yaşadığı uçsuz bucaksız coğrafyalarda görülmektedir.

En güvenilir kaynaklardan olan Kutadgu Bilig, Kaşgarlı Mahmud'dan, Nizâmü'ı Mülk'ün eserlerine kadar, hatta Akkoyunlu Uzun Hasan Bey'in kanunlarına kadar gelen bir çizgide Nevruz ile ilgili kayıtlar halen muhafaza edilmektedir. Bunların haricinde, Osmanlı hükümdarlarından Sultan I. Ahmet, Sultan dördüncü Murad, Fatih devri vezirlerinden Ahmet paşa, İran şahı, Şah İsmail, Pir Sultan Abdal, Kaygusuz Abdal, Fuzuli, NEv’i, NEf’i, Nedim, büyük Azeri şairi olan Şehriyar’ın ve hatta daha ileri bir tarihin şairi olan Namık Kemal’in bir çok eserlerinde, şiirlerinde, beyitlerinde ve söylemlerinde Nevruz ile ilgili bilgiler bulmak ve görmek mümkündür.

Orta Asya’lı büyük şairlerin şiirlerinden anlaşıldığı kadarı ile Nevruz bayramının gelişi “Nevruziye” yada “Bahariye” denilen şiirlerle kutlandığı görülüyor. Nevruz geleneği ne Sünnilikle, ne Alevilikle, ne Bektaşilikle doğrudan doğuş bağlantısı olmayan, İslâmiyet’ten çok öncelere giden bir gelenektir. Yani bir dinin veya
mezhebin bayramı değildir. Bu yüzden de herhangi bir şekilde bir mezhep adına, bir din adına, bir etnik menşe adına bağlı gösterilmesi, istismar edilmesi bir ayrılık unsuru olarak takdim edilmeye çalışılması yanlıştır. Tarihin ve kültürün bütün gerçeklerine aykırıdır. Türk Cumhuriyetleri'nde Kırgızistan, Kazakistan, Özbekistan, Türkmenistan ve Azerbaycan ile Rusya Federasyonu bünyesindeki Tataristan 21 Mart Ergenekon/Nevruz Bayramı'nı "Milli Bayram" olarak ilan etmişlerdir. Bu günün coşkuyla kutlanmasına büyük önem vermektedirler. Türk kültüründen kaynaklanan Ergenekon/Nevruz bayramı, her yönüyle Türk gelenek ve görenekleriyle zenginleşmiş ananevi ve temeli beş bin yıllık Türk tarihine dayalı milli bir bayramdır. Türkiye'de de 1991 yılında Türk Dünyası ile birlikte ortak bir gün olarak resmi tatil olmaksızın bayram ilan edilmiştir.

Nevruz; Türk insanını birbirine kenetleyen, bağlayan, Ergenekon'dan demir dağları eriterek dirilen atalarının ruhlarıyla yanan bir ateştir. Bu ateş, hiç sönmeden binlerce yıl yandı ve gelecekte de kıvılcımlarından binlerce gönlü tutuşturarak "ortak kültür ocağı"nda binlerce ruhu ısıtacaktır. Bu binlerce yıllık geleneği, ne bir din, ne bir ırk, ne bir ülke, ne de bir etnik topluluk sahiplenebilir. Sahiplenmesine izin verilmemelidir. Kültür yozlaşması yaşadığımız günümüz kültürlerinde sahiplenmemelidir de. Kültürümüze ait çok şeyi bu yozlaşmaya ve hatta başaka ülkelerin kültürüne kurban vermişken, Nevruz’umuz bizde kalsın. Kardeşlik,
birliktelik, dostluk, bolluk, sıcaklık ve çok seslilik ve çok renklilikle !.. Yazımı Pir Sultan Abdal ile bitirmek istiyorum..

"Sultanı Nevruz günü canlar uyanır
Hal ehli olanlar nura boyanır
Muhib olan bu gün ceme dolanır
Himmeti erince Nevruz Sultan'ın
Aşık olan canlar bu gün gelürler
Sultan Nevruz günü birlik olurlar
Hallak-ı cihandan ziya olurlar
Himmeti erince Nevruz Sultan'ın"

Avrasya'nın, Türk âleminin Nevruz toyu kutlu olsun, Nevruz gülleri geleceğe umutlar taşısın.. Türk’ün Nevruz ateşinin sonsuza dek yanması dileklerimle..

../..

 
Toplam blog
: 671
: 2572
Kayıt tarihi
: 26.06.06
 
 

Anadan doğma bir İzmirliyim ve bu şehirli olmaktan gurur duyuyorum.. Hem bu şehirde doğmuş, hem b..