Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Eylül '08

 
Kategori
Sosyoloji
 

Orta Asya Türk topluluklarında inanç sistemi

Başlarken


Blog arkadaşım Murat Sevgi, sağ olsun, ilgi alanına giren bloglarımı okur ve oldukça ayrıntılı katkılarda bulunur. En son yazdığım "Din Kavramı ve Anlamı" adlı bloğuma da aynı şekilde uzun uzun katlıda bulunmuş. Kendisine teşekkür ederim. Uzun katkılarına uzun karşılık verme yerine, bu bloğu yazmayı daha uygun buldum. Bu blogdan sonra, planladığım şekilde, esas bloglarımı yazmaya devam edeceğim.

x x x

İslamiyet Öncesinde Orta Asya Türk Topluluklarında İnanç Sistemi


Türk toplulukları tarih boyunca, -özellikle de İslamiyet'in kabulünden önce- pek çok dinle karşılaşmışlar ve hemen hemen bunların hepsini kabul etmişler ve benimsemişlerdir.

Bu nedenle, İslamiyet'ten önceki Türk topluluklarında bir "din birliği"nin varlığından söz etmek olası değildir.

Türkler, karşılaştıkları her dine hoşgörü ile yaklaşmışlar, onların yaşam tarzlarını kendilerininkiler ile bağdaştırmışlardır.

Zerdüşt dini, Hıristiyanlık, Musevilik, Budizm bunların başlıcalarıdır. Bunlardan başka, bir din olmaktan öte, bir inanç sistemi(önceki bloğumda açıklamaya çalıştığım şekilde) niteliğindeki Totemcilik, Animizm(Ruhçuluk), Şamanizm(Doğacılık) da Türklerin inanç dünyasında etkili olmuştur.

Yerli ve yabancı din tarihçileri, eski Türklerin "Atalar kültü", "Tabiat kültü" ve "Gök tanrı kültü" olmak üzere üç temelden oluşan bir dine inandıklarını ileri sürmektedirler.(1)

"Atatlar kültü : Ataların ruhunun, ölmümden sonra başka bedenlerde devam edeceği inancının rol oynadığı Animizm'in bir kalıntısı ya da gelişmiş bir biçimidir.

Tabiat kültü : Doğada görülen her şeye -dağ, ırmak, ağaç gibi- ruh ve canlılık atfedilmesi ve onların bir güç tarafından yönetildiği inancıdır."(2)

"Gök-Tanrı kültü ya da Gök-Tanrı kavramı : Çok tanrılı doğacılıktan zamanla tek tanrıcılığa yönelmeyi balirtmektedir. Dolayısıyla, İslam öncesi Türk inancının belirgin karakteri kendine özgü "doğacılık "tır.

İslam öncesi dönemde, Türkler arasında en yaygın biçimde görülen "doğacılığı", "Şamanizm" diye adlandırmanın doğru olup olmadığı konusunda değişik görüşler vardır.

Örneğin Ziya Gökalp, Şamanizm'i, eski Türklerin dini değil, sihre ilişkin sistemler olarak kabul etmektedir. İbrahim Kafesoğlu da, aynı görüştedir ve eski Türk topluluklarında Şamanlığa benzer bir inancan varlığına ilişkin bir kayıt bulunmadığını yazmaktadır. Eski Türk dinleri ve özellikle de Şamanlıkla ilgili incelemeleri ile tanınan Abdülkadir İnan ise, Türk Şamanizm'inin(Naturizm), başka toplumlarda olduğundan oldukça farklı ve gelişmiş bir biçimi olduğunu belirterek, eski Türk dininin, yaygın ilkel Şamanizm'in bir dalı olarak kabul eder.

Şerafettin Turan, Türk düşünce sisteminde Şamanlığın, çoktanrıcılığın gereği olarak bir Tengriler(tanrılar) topluluğu olduğunun söyler ve ilk dönemlerden sonra, bu tanrılar arasında en büyüğünün Gök-Tengri adıyla tek bir tanrı anlayışının doğmaya başladığını ilave eder. Burada da farklı iki düşünce vardır.

Bunlardan biri, dinler tarihi üzerinde çalışmaları olan Romanyalı yazar Mırca Eliade, Gök-Tengri inancında Gök-Tengri'nin, yeryüzünün, insanların ve tüm varlığın yaratıcısı olduğunu, insanları yönettiğini ve onun tüm kainatın efendisi olduğu düşüncesinin bulunduğunu söyler.(4)

Muharrem Ergin ise, Gök-Tengri inancına göre, Tengri'nin gökte bulunduğunu ve Türk olduğunu söyleyerek, bu Tengri'nin yeri, göğü ve ikisinin arasında insanoğlunu yarattıktan sonra Türk hükümdarlarını bütün insanlara ve evrene egemen olsun diye tahta geçirdiğini söyler.(5)

Birinci görüş, ikinci görüşe göre daha mantıki gibidir. İkinci görüş, biraz ırkçı bir değerlendirme olarak nitelendirilebilir. Bir İslami inanışa göre "bütün insanların doğuştan Müslüman olduğu" iddiası gibi.

Türklerin tek tanrı(Gök-Tanrı) inancı ve Şaman(ya da Kam)'ın(*) sosyal niteliğinin, İslam dinini elçisi Peygamber Muhammed'in işlevine benzemesi, Türklerin İslamiyeti kabulünü kolaylaştıran bir etken olduğu söylenebilir.(Konumuzu doğrudan ilgilendirmediği için fazla uzatmak istemiyorum ama, Türklerin İslamiyeti kabülünde ekonomik nedenlerin ve ticaret ilişkilerinin de rolünü unutmamak gerekir).

İslamiyet'in kabulünden sonra, "gök" sözcüğü "sema", "Tengri"nin de "Allah" anlamında kullanılır olması bu yaklaşımı doğrular gibidir.

Şamanizm'in yüzyıllar sonra, özellikle Anadolu'da İslami bir görünüş altında etkisini sürdürmesini buna bağlamak mümkündür. Öyle ki, bugünkü Türk yaşayışında bile bu eski inanış, görüş geleneklerin izleri bulunabilir. Hatta ben şahsen, dini sosyal yaşantımız içinde "hurafe" dediğimiz inanışların ve uygulamaların çoğunun da bu kaynaktan geldiği düşüncesindeyim.

Sonuç :

Bütün bunlara rağmen, İslam öncesinde, "Gök-Tengri" inanışını, İslamiyet'in "Allah" kavramına eş "tek tanrılı din" olarak değerlendirmek, tarihsel gerçeklerle bağdaştırılması kolay olmayan bir abartma sayılmaktadır.(6)

Yani, "Din Kavramı ve Anlamı" adlı bloğumda da belirttiğim gibi, İslamiyet öncesi Türk topluluklarında, bugünkü anlamda (cenneti, cehennemi ve melekleri olan)"Yüce Tanrı" kavramı ve anlamı olmamıştır.


________________:

(1)
Ahmet Güner Elgin, Tarikatlar Ansiklopedisi, İstanbul. Milliyet yayınları, 1991, s.20
(2) A.g.y.
(3)
Şerafettin Turan, Türk Kültür Tarihi, s.101
(4) Ahmet Güner Elgin, A.g.y., s.21
(5) Muharrem Ergin, Orhun Abideleri, 1970, ss.52-53
(*) Kam ya da Şaman, kabile üyeliğinin gerektirdiği olağan işleri sürdürür.Kadın ya da erkek olabilir. Kabile üyesi olduklarından toplumüstü bir nitelikleri yoktur. kamusal inanç, duygu ve düşünceye tercüman olurlar. Ana görevleri, topluluğun varlığını sürdürmektir.
(6) Şerafettin Turan, A.g.y., s.103

 
Toplam blog
: 979
: 1425
Kayıt tarihi
: 11.12.07
 
 

İstanbul doğumluyum. İlk, orta ve lise öğrenimi İstanbul'da tamamladım. İstanbul Üniversitesi'nde..