Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Erdoğan Özgenç DOST MECLİSİ

http://blog.milliyet.com.tr/erdoganozgenc

07 Mart '13

 
Kategori
Türkiye Ekonomisi
 

Orta Çağ zihniyeti

Orta Çağ zihniyeti
 

Ülkede akla hayale gelmeyecek garip şeyler oluyor, sokaktaki insanlara aydın dediğimiz kesime, üniversitelere, yazarlara sanatçılara bakıyorum herkesin yüzünde bir korku herkesin aklında “aman sendecilik, sana ne bana necilik…”

Sindirme korkutma yıldırma ve kuşatma yöntemiyle işgal etme ya da ele geçirme yöntemi orta çağdan kalma olup özellikle de 1800 lü yıllarda vücut bulan bir sömürü biçimidir. O zamanlarda güçlü devletler işgal edecekleri ülkelere ve halklarına bu sistemi uygulamışlar. Çağlar değişse de bu sistemin yöntemleri de değişti ama amaç hiç değişmedi. Bu uygulamaların benzerinin “etkin ve güçlü” kurum ve kişilere uygulanır olması ise dünyada ender rastlanmaktadır. Ancak bu sistem Türkiye’de zaman zaman uygulansa da, en etkin uygulama yaklaşık 20 senelik bir maziye sahiptir. Bu sistemin banileri de maalesef aynı “cenahın” mensuplarıdır.

Hatırlayacaksınız, bu yıllarda Hükümet, Hürriyet Gazetesi ve Doğan Holding sahibi Aydın Doğan’a benzeri uygulamayı yapmış tarihimizde görülmeyecek derecede büyük vergi cezası kesilmişti…

Hemen her kurumda belirli noksanlıkların hataların olmaması mümkün değildir, hukuk bunun için vardır. Ne ilginçtir ki eğer hata bulunmak istenirse(?) derhal bulunur yoksa kör ve sağır rolü oynamaya bayılırız. Ne yaptık vatandaşlar olarak, hep beraber seyrettik yapayalnız bıraktık haksızlıklara uğrayanları. Oh olsun diyenlerimiz bile oldu ne yazık ki. Asıl amacı görmezden geldik, yalan mı?

***

İşte size ikinci bir Aydın Doğan Vakası daha, bu ülkenin neredeyse “Milli Banka” olarak diyebileceğimiz tek bankası iktidarın hışmına uğradı, cumhuriyet tarihinde görülmeyecek ölçüde bir ceza kesti bankaya. Bankanın adını izin alamadığım için yazmadan vereceğim olayın haberini, hoş birçok ekonomi dergisinde ve bültenlerde yayınlandı bu “ceza haberi” anımsayacaksınız elbette, ama aslına inilmedi. Haberin içeriği aynen şöyle;

“Mali denetmenlerin hazırladığı 2012 yılı 4. Çeyrek Finansal Mali Tablo I raporunda vergi müfettişlerinin ……….Bankası’na 73.7 milyon TL ceza kesildi diye başlayan Rapor aynen şöyle;

“Türk Ticaret Kanunu ve Medeni Kanun hükümleri uyarınca kurulmuş olan;

“………….Bankası A.Ş. Mensupları Munzam Sosyal Güvenlik ve Yardımlaşma Sandığı Vakfına, Vakıf Senedi ve ilgili mevzuat çerçevesinde yükümlülüklerini yerine getirmek üzere Banka tarafından yapılan ödemelerle (katılım payı) ilgili olarak Vergi Denetim Kurulu müfettişleri tarafından bir inceleme yapılmıştır. Bu inceleme sonucunda söz konusu yükümlülük tutarlarının, ödemenin yapıldığı dönemde çalışan vakıf üyeleri açısından ücret mahiyetinde bir menfaat olduğu dolayısıyla söz konusu ödemeler üzerinden cezalı gelir vergisi stopajı/cezalı istihkaktan kesilen damga vergisi alınması gerektiği iddiasıyla 2007 ve 2008 dönemleri için inceleme raporu düzenlenmiştir. Bu rapora istinaden Banka’ya, söz konusu dönemlere ilişkin cezalı gelir vergisi/damga vergisi tarhiyatları yapılarak 14.02.2013 tarihi itibarıyla toplam 73,7 milyon TL tutarında vergi ceza ihbarnamesi tebliğ edilmiştir.”

Bu rakam ufak tefek ödemelerle birlikte yaklaşık 75 Trilyon TL. dır.

İnanıyorum ki Bankanın kuralcılığından, iş yoğunluğu, kredilerdeki ağır prensipleri ve kararlılığı, işlem masraf ve komisyonlarından şikâyetçi olanlar tıpkı Aydın Doğan da olduğu gibi “Oh olsun” ya da “onlara dokunmaz,” diyeceklerdir. Ama işin aslı keşke öyle olsa…

Tüm ülkenin bildiği gibi anılan Bankanın güçlü Hukuk müşavirliği vardır ve bu banka BDDK nın genel olarak benimsediği ve özenle uyulmasını istediği bankacılık prensipleri yasalarına uyumu ve özellikle da yasalara ters düşmemesiyle tanınmaktadır. Mutlaka hukuki müracaatlarda bulunmuşlardır ancak hukuk birimleriyle yaptığımız görüşmelerde bankanın itiraz etmesi ya da dava açması halinde Maliye’nin haciz işlemlerini derhal başlatması, ya da uyuşma yoluna gidilmesi, ya da hiç beklemeden ikinci bir ödeme emri göndermesi seçeneklerine sahip olacağını öğrendim.  Eski bir bankacı olarak karar vermenin ne kadar zor olduğunu biliyorum. Dedim ya bankanın hukuk müşavirleri gereğini layıkıyla yerine getireceklerdir, inanıyorum…

Şimdi burada iki durumu açıklamam da yarar vardır. Bu ülkede Bankaların nasıl para kazandığını, kazandıklarını ekonomiye, eğitime, sosyal yatırımlara aktardığını hiç kimse bilmiyor, amiyane tabirle “bu değirmenin suyu nereden geliyor” anlamadan bilmeden aldığı masrafları, komisyonları ve faizleri yargılayıp bankaları idam etmektedir. Dünyanın hiçbir ülkesinde hizmetin bedava yapıldığı görülmemiştir, hatta şimdi ayrık otu gibi her yerden çıkan “İslami bankalarda bile.” Bu ülkede en fazla kredi kart aidatını alan Bankalar “İslami bankalardır.” Dikkat ediniz bu dönemde yani iktidarda buralardan bir tek ses çıkmaz, şikâyet milli bankalara ve özel bankalaradır…

Bankaların yaş sebze meyve ya da otomobil, bağ bahçe konut satarak bir gelir elde etmesi ve bunu dağıtması mümkün değildir. Bankalar para satarak ve verdikleri hizmetin karşılığını talep ederek hayatta kalırlar, doğru ve yerinde yatırım yaparak da kazandıklarının büyük bir bölümünü ortaklarına verirler. Yani bankaların gelirleri tamamen hizmet ve faiz gelirine ilişkindir.

Ülkede sadece ekonomik krizler sonrasında değil darbeler sonrasında da yaklaşık 146 banka ya iflas etmiş batmıştır ya da TMSF el koymuş sonrada kapatılmış veya satılmıştır. Ama olayımızda adı geçen Banka, bunca olaya sarsıntıya ve saldırıya rağmen devlet bankalarının dışında ayakta kalabilen hatta tüm krizlerden güçlenerek çıkabilen tek bankadır. Onun içindir ki halk onu “Milli banka” olarak bilmektedir.

Konumuz haberde adı geçen raporu falan eleştirmek ya da maliyenin haksızlığını falan ortaya koymak değil, konumuz iktidarın güçlü varlıklı kurum ve kuruluşlar üzerinde siyasi baskılar kurarak sindirme ele geçirme ya da yok etme eylemlerinin arttığıdır. Yapılan araştırmalarda anılan bankanın bugün Yönetim Kurulu Başkanlığına geçen eski Genel Müdürünün zamanında iktidarın mali yapısı çok güçlü olan bankaya birçok proje ve yatırıma iştirak etmesi için baskı uyguladığı, bankanın bunlara ağır, garantisiz ve karşılıksız büyük kredilerle aracılık edilmesini istediğine ilişkin bir görüş mevcut olduğu saptanmıştır. Anılan Genel Müdürün, iktidarın Bankanın kurucusuna ve onun vaziyeti ile ortağı olan siyasi partiye bakış açısını” çok iyi bildiğinden “hayır” demiş olduğunu öğreniyoruz.

Ekonomistlerin de anlattığına göre, iktidar özellikle bankanın emekli sandığının(Munzam sandık) güçlü yapısında söz sahibi olmak için bir takım yasalar çıkardığından yola çıkarak eğer proje ve yatırımlara iştirak etseydi, hükümet ve bakanları anılan bankayı daha rahat yönetebileceklerdi. Genel müdür çok ince ve kıvrak zekâsı ile bunu fark edip yönetim kurulunu ikna ederek katılımları çok doğru bir biçimde engellemiş, hiçbir projeye ihaleye ve yatırıma destek olmamıştır, diyorlar.

Kaldı ki yakından biliyoruz, anılan Genel Müdür ani bir kararla emekliliğini istemiş ve emekli olmuştu…

Bu yazıyı yazmamın sebebi bu yüzyılda siyasete yeni bir “baskıcı sindirici ve yok edici” bir ivmenin kazandırılmaya çalışıldığına ilişkin örneği geçmişte bir kez daha yaşanan bu sömürme politikasına dikkat çekmektir.

İş dünyasının ülkede bu kadar olumsuz olaylar olurken anlaşılmaz derece yıkıcı söylemler gündemi darmadağın ederken, sessiz kalması hiç tepki vermemelerinin ardında yatan gerçek işte bu sömürü düzeninin tarafı olmamak içindir. Yani sıranın kendilerine geleceğinden korkmaktadırlar…

İnsanın aklına vatandaşlar kurum ve kuruluşlar ve hukuk adamları bütün bunları görüp yaşarken, iş adamları sinerken hukuk yok sayılırken herkes neden susuyor diye sormak geliyor geliyor.

Korkarak susarak tepkisiz kalarak nereye kadar gideceğiz ya da başka bir anlamda da sonumuz ne olacak bilen var mı?

Bankacılık sektörü ekonomi dünyasını besleyen değişimi destekleyen modern yaşamı yeğleyen ve kurum ve kuruluşlarla insanları geleceğe hazırlayan sektördür ve bence son derece dikkatli olunmalı kişisel veya siyasi çıkarlara elet edilmemelidir, hele ki bu Banka sektörün içinde adeta bir okul görevini gören lokomotifi olan dünyanın sayılı bankalarından birisiyse…

İnanıyorum ki bu halk ve bankanın çalışanları emeklileri ortakları Bankalarına sahip çıkacak, haksızlıkları gündeme taşıyacak belki de protesto edeceklerdir.

Umarım sadece kendimizin değil sahip olduğumuz tüm kurum ve kuruluşların da “özgürlüğüne, bağımsızlığına ve tarafsızlığına” gerekli hassasiyeti gösteririz, yoksa tıpkı insanlar gibi kurumlar da bir kez öldüler mi bir daha asla yaşayamazlar…

 

Saygılarımla;

Erdoğan ÖZGENÇ

 

 
Toplam blog
: 846
: 425
Kayıt tarihi
: 26.06.12
 
 

Emekli banka müdürüyüm ama kart vizitimde "insan" yazıyor. Adana'da ikamet ediyorum. Herk..