Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Şubat '11

 
Kategori
Güncel
 

Orta Doğu ayaklanmalarını nasıl anlamalıyız?

Orta Doğu ayaklanmalarını nasıl anlamalıyız?
 

önemli olan ayaklanmanın kendisi,ne için olduğu değil.


Kendimi bildim bileli her türlü otoriteye ve baskıya karşı olduğumdan ve bir adaletsizlik gördüğüm an hırladığımdan mıdır nedir, dünyanın herhangi bir yerinde düzene karşı bir başkaldırı olduğunda heyecanlanıyor, olanları büyük bir coşkuyla karşılıyorum. 

İşte bu yüzden Orta Doğu ve Kuzey Afrika ülkelerinde yaşanan gelişmeleri dünyaya duyarlı ve de ilgili bir kişi olarak çok ciddiye alıyor, kafamda titizlikle irdeliyorum. Öyle, keza sözkonusu olan, yüzyıllardır liderlerinin karşısında sus pus, el pençe divan durmuş toplumlar olunca hassasiyetimde kendiliğinden artıyor. 

Öncelikle şunun altını çizmek gerekli: bu ayaklanmalar belli bir düzeni yıkıp yerine yeni bir düzen koyma amacını gütmüyor ve bir ideolojiye dayanmıyor, bu çok açık ortada. İstenen şey, yıllardır sadece kendi cukkasını düşünen zorba tek adamdan kurtulmak, okkalı bir tekmeyle ülkeden postalamak yalnızca. 

Ama... 

İşte burada kocaman bir ammaa var ki bu son derece önemli... 

Ayaklanmaların ideolojisiz ve yeni bir düzen için ortaya birşey koyamıyor oluşu onun devrimci niteliğini değiştirmiyor, değiştiremez! 

Çok ilginç ama, tarihte sağlam temellere oturmuş ve kalıcı olmayı başarmış devrimlere baktığımızda, aslında ideolojisiz başladıklarını görürüz. Fransız Devrimi buna en büyük örnektir mesela. Fransız Devrimi bir burjuva devrimi fikriyle yapılmamıştır. Devrime soyunanların en büyük amacı, Tanrının yeryüzündeki temsilcisi olan Kraldan kurtulmak olmuştur. Aristokrasinin tasfiyesi ve yerine burjuvazinin konulması ise devrimden sonra determinist olarak gerçekleşmiştir denebilir. Öyle elbette, çünkü devrimin öncüleri Robesspierre ve arkadaşlarının bile burjuva olamayacak kadar çulsuz olduklarını ben değil, tarih söylüyor. 

Öte yandan, ideolojik bir amaca dayanan, buna karşın sağlam temelleri olmayan ve kendiliğindenlik özelliği taşımayan, deyim yerindeyse yukarıdan aşağıya devrimlerin ne denli geçici olduklarını gene tarih çok iyi göstermiştir bize. Arkasında ideolojik bayrağı sırtlaması gereken işçi sınıfını bulamayan ve bu yüzden köylülerle sosyalist devrim gerçekleştiren devletler bir yetmiş sene yaşayabildikten sonra sapır sapır dökülmüşlerdir. 

Tarihin bize öğrettiği gerçekler, Orta Doğu ayaklanmalarıda en önemli şeyin ideolojisizliği ve amaçsızlığı değil, ayaklanmaların gerçekleşiyor olması olduğunu gösteriyor. 

Diğer taraftan bu ayaklanmalar kendi paradigmasını oluşturabilecek mi ve bu yeni paradigmanın içinde sosyalizmin yeri ne olacak, sosyalizm kendini yenileyecekse bundan nasıl faydalanacak? 

Bunlar ilginç sorular ve bu yüzden ayrı bir yazıda irdelenmeyi hak ediyorlar. 

 
Toplam blog
: 47
: 1149
Kayıt tarihi
: 24.11.10
 
 

Praksise düşünceden varan bir romancı, kültür eleştirmeni, otodidakt bir feylesof, yaşam gözlemci..