Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Nisan '08

 
Kategori
Arkeoloji
 

Orta ve Son Tunç Çağında Kuzeydoğu Anadolu

I GİRİŞ

A. Önsöz

Kuzeydoğu Anadolu ve çevresinde MÖ 3. binyılın ikinci yarısında ve özellikle MÖ 2. binyıl başlarında, her biri Orta Tunç Çağ boyunca etkin olan bir boyalı çanak çömlek kültürlerinin varlığı bilinir. Bunları doğudan batıya doğru şöyle sıralayabiliriz: Orta Batı İran’da Godin III Kültürü, Kuzey Mezopotamya ve kısmen Fırat vadisi üzerinden Kuzey Suriye ve Malatya-Elazığ yöresine değin dağılmış olan Habur Kültürü, Kilikya-Suriye boyalılar Kültürü, Elazığ-Malatya boyalılar kültürü ve Alişar III Kültürü.

Yine bu dönem de yukarıda saydığımız bölgelerin kuzeyinde, çalışmamızın konusunu da oluşturan ve sınırları, kuzeyde Güneydoğu Gürcistan, doğuda Azerbeycan Mil stepi, güneyde Urmiye Gölü’nün batı kıyıları olan bir kültür vardır. Bu kültürün dikkat çeken bir özelliği diğerlerine göre yüksek bölgelerde kurulmuş olmasıdır.

Konumuzu oluşturan Orta ve Son Tunç Çağı Kuzeydoğu Anadolu çok fazla incelenmemiştir. Son dönem de yapılan çalışmalar vardır. Ama söz konusu dönem yüzerine daha çok çalışma yapmak gerekiyor. Ben bu sınırlı kaynaklarla çalışmamı yapmaya çalıştım. Bu çalışmada Kuzeydoğu Anadolu Orta ve Son Tunç Çağı yerleşmelerinin sadece kazılan yerlerini inceledim.

Yöntem olarak önce özellikle MÖ 2. binyıl üzerine olan çalışmalardan yararlandım. MÖ 2. binyıla ait çanak çömlek üzerine ilk çalışmaları Ege Üniversitesinden Prof. Dr. Altan Çilingiroğlu yapmıştır. Daha sonra Aynur Özfırat Kuzeydoğu Anadolu MÖ 2. Binyıl Boyalı Çanak Çömlek Kültürü üzerine doktora tezi yapmıştır. Bende bu çalışmalardan yararlandım. Daha sonra yörede yapılan kazıların sonuçlarını inceledim.

Bu çalışmaları ve kazı sonuçlarını değerlendirirken temel ayırımın çanak çömleklerle yapıldığını gördüm. Bu çanak çömlekleri tanımlarken özellikle şu noktalar dikkat etmişler: hamur ve astar renkleri, katkı maddeleri, pişme dereceleri, yapım özellikleri ve bezeme renkleri. Ayrıca kazı, yüzey araştırmasın da bulunan ve müzelerdeki malzemelerin çizim envanter numarası ve nerden geldiğime dair kayıtlar karşılaştırılarak kullanılmıştır. Ben de yapılan çalışmaların ışığında mümkün olduğunca bu ayırımlara dikkat etmeye çalıştım.


B. Kuzeydoğu Anadolu Orta ve Son Tunç Çağı Gelişimi

Anadolu stratejik konumu ile tarihin her döneminde çekim merkezi olmuştur. Onlarca uygarlık gelip geçmiştir. Bizler bunu çok iyi anlamalıyız ve bir tarih bilinci oluşturmalıyız

Kuşkusuz tarih bilinci, binlerce yıllık insanlık sürecinin deneyimlerinden oluşan tarihsel birikimin algılanması ve yorumlanmasıyla ilgili bir sorundur. Ama bu , büyük ölçüde tarihe ait bilgilerin açığa çıkarılması ve diğer bilgilerle bağlantısının kurulabilmesiyle ilişkili kültürel bir oluşumdur.

Tarih bilincinin zayıf olduğu ülkemizde, Uygarlıklar Ülkesi Anadolu’nun tarihsel mirasının algılanması ve bugünle birleştirilmesi, hep eksik kaldığı için bugün bir çok tarihsel sorunla karşı karşıya kalıyoruz.

Sümer kaynaklarına göre, (Koşay-Turfan 1959: 349-414) Kuzeydoğu Anadolu’ya Subartu ve burada oturan halkada Subar veya Subir deniyordu. Hitit ve Mısır belgelerine göre MÖ 2. binyılda Subartu’ya Hurriler egemendi. MÖ 2. binyılın ikinci yarısının başından itibaren Kuzeydoğu Anadolu da Hayaşa - Azzi vardı.

Orta Tunç Çağı Anadolu’sunun en dikkati çeken özelliği Mezopotamya ile başlayan ticaret ilişkisi ve bunun sonucunda yazının Anadolu’ya gelmesidir. Assur Kolonileri Çağı olarak adlandırılan bu dönem de Tunç silah, alet ve süs eşyalarının yapımı için gerekli hammadde ile altın, gümüş ve değerli taşları Anadolu’dan sağlanıyordu. Assur’lu tüccarlarda Anadolu’ya kalay ve dokunmuş ince kumaşlar satıyorlardı (Dinçol 1982: 11-137).

3. binyılın sonlarında Elazığ-Malatya bölgesinde yerleşmeler yerlerinden çoğu bir yangınla tahrip olmuş ve ıssızlaşmıştı. Van, Erzurum, Kars bölgeleri ve hatta tüm Doğu Anadolu ve Transkafkasya’da höyük tipi yerleşmeler bin yıl kadar süreyle terk edilmiş, ekonomide küçük baş hayvancılık ve buna bağlı olarak göçebe ve aşiretler şeklinde yaşamaya başlamışlar. Yerleşik yaşamın kesintiye uğradığı bu dönem de aşiret beyleri giderek zenginleşmişlerdir. Bunu böyle olduğu Kuzeydoğu Anadolu ve özellikle Doğu Beyazıt , Kars ve Ardahan yörelerin de bulunan kurgan türü mezarların içindeki armağanlardan anlaşılmaktadır.

Orta Tunç Çağı da Kuzeydoğu Anadolu’da ve Doğu Anadolu’da boya bezemeli çanak çömlek kullanılmıştır . Çanak çömlekler çok canlı bir biçimde önceleri parlak kırmızı üzerine siyah ve sonra da çeşitli renkler kullanılarak boyanmıştır. Özellikle büyük çanak çömlek üzerine uygulanan bu boyama da en sevilen bezemeler içi kafesli üçgenler ve su kuşlarıdır.

Son Tunç Çağı yada Hitit İmparatoluk Çağı (MÖ 1400-1200) dene dönem de Hitiler büyük bir güç Haline gelmişlerdir. Bu dönemde Hayaşa-Azzi (Macqueen 2001:58-59) Kuzeydoğu Anadolu’nun zengin maden yataklarını denetliyordu. I. Şuppiluliuma (MÖ 1344-1322) diplomasi yoluyla, Murşili (MÖ 1321-1295) de güç kullanarak bölgeye egemen olmaya çalışmışsa da, Hititlerin bölgede kalıcı olarak başarı olduklarına dair az belirti vardır. Yalnızca yukarı Kızılırmak’tan Fırat’a kadar bir sınır hattı oluşturabilmişlerdir. I. Şuppiluliuma (MÖ 1344-1322) ile Hayaşa beyi Huqqana arasında (Karauğuz 2002:149-160), iç ve dış tehditlere karşı Hitit kralının yanında olmasını istediği ve Hayaşa ülkesinin ahlaki değerlerini vurgulayan anlaşma belki de iki defa yapılmıştır.


II. ARKEOLOJİK KAZILARA GÖRE ORTA VE SON TUNÇ ÇAĞI

A. Ani Nekropolü

Kars il merkezinin 50 km. doğusunda, Aras Irmağı’nın kolu Arpaçay’ın (Akhuryan) dik yamaçlı sağ kıyısı üzerinde, Arpaçay ilçesine bağlı Ani (Ocaklı) köyünde yer alır. Köy Ortaçağ’a ait harabeleriyle ünlüdür. Denizden yüksekliği 2500 m. kadar dır[1].

Tabakalar

Üç ayrı kişi tarafından kazılmasına rağmen, Ani Nekropolü hakkında bildiklerimiz son derece azdır. Burada bulunup Kars ve Ankara Anadolu Medeniyetleri müzesine taşınan malzemeden de bir sonuç alınamamıştır. Kars Müzesi’ndeki çanak çömleklerin üzerinde hiçbir bilgi yoktur. Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi’ndekiler ise Erken Transkafkasya Dönemi ve Demir Çağı’na aittir. Net olarak bilinen tek şey bu kapların etiketlerinden hangi mezardan çıkarıldıkları bilinmektedir

Buluntular

Mimari:

Kremasyon gömülerde, etrafı ve üzeri taşla kapatılmış, dörtgenimsi plan gösteren mezarın ortasına, ölüye ait kısmen yakılmış kemikler, hediyelik kaplar arasına bir yığın halinde ve toprak üzerine bırakılmıştır.

Sandık mezarlarda dorsal inhumasyonlar var

Çanak Çömlek:

Orta Tunç Çağı çanak çömlekleri monokron boyalıdır ve Trialeti[2] kültürünün özelliklerini taşır.

Çanaklar içe dönük ağız kenarlı yuvarlak gövdelidir. Ağız kenarının hemen altında konsantrik yarım daire ile üçgen dizileri ve bunların arasında içi boş daireler yer alır. Boyunlu çömleler içi dalgalı hatlarla taralı üçgenler, bunun altında aynı şekilde doldurulmuş bandlar ve uçlarındaki damla motifleri bezenmişlerdir. Birinde üçgenler arasında konsantrik daireler, başka birinde boyunda içi boş daireler vardır. Ağız kenarları ise paralel ince bandlarla bezelidir. Bu gruba ait bir parçanın üzeri ise boyun kısmında dalgalı hat grupları ve bunun altındaki su kuşlarıyla süslenmiştir.

Diğer Buluntular:

Sandık mezarlarda; bilezikler, kolyeler, bazı silahlar, okuçları ve baltalar ortaya çıkarılmıştır. Kremasyon gömülerde; tümü tunçtan yapılmış bilezik, cımbız, huni biçimli bir nesne ve akik buncuklar ele geçirilmiştir.


B. Sos Höyük ve Erzurum Bölgesi

Kuzeydoğu Anadolu’yu incelerken, yüksek dağları ve vadileri göz önünde bulundurmalıyız. Çünkü bunlar nüfus dağılımına, göç hareketlerine ve ticari faaliyetler etkide bulunmuştur. Transkafkasya’da Anadolu’ya uzanan en en kestirme yol, Aras-Karasu’dan geçerek Ağrı Dağı’ndan sonra Kağızman ilçesi üzerinden Aras çukurluğu boyunca Yiğittaşı yakınlarından bir noktaya ve oradan da bir dağ sırtı üzerinden Erzuruma ve Karasu Nehrini besleyen kaynaklara ulaşır. Deniz yüzeyinden 1700 m. ile 3200 m. arasındaki bir yüksekliğe sahip olan Erzurum Bölgesi 2500 km kare genişliğindeki bir alanı kapsamaktadır.

1. Karaz

Erzurum’un 16 km. kadar kuzeybatısında, Karaz köyünde yeralır (Koşay-Turfan 1959: 349-414)[3].

Koşay ve ekibi tarafından, Karaz da bulunan çanak çömlekler stratigrafik özelliklerine göre üç geniş evreye ayrılmıştır. Her üç evreden çıkarılan siyah boya astarlı çanak çömlek Aişar, Alacahöyük ile Ahlatlıbel Tunç Çağı malzemesinin benzeri olduğu söylenerek höyük üçüncü binyıla tarihlendirilmiştir. Fakat son yıllarda yapılan araştırmalar (Güneri 1992: 149-195) Karaz da bulunan Tunç ok uçlarının Orta-Son Tunç çağı tabakalarına ait olduğu ileri sürülmüştür. Çünkü aynı tip ok uçları Transkafkasya’nın bu çağları temsil eden merkezlerinden tanınmaktadır.

Erzurum Müzesi’ bulunan “mangal” ya da “altlık” da farklı biçimine karşın, Azerbaycan’ın Son Tunç (ve Erken Demir) buluntuları arasında tanıtılmaktadır.

2. Pulur

Erzurum’un 20 km. güney batısında Pulur köyünün hemen yanında yeralır, Buluntular

Mimari:

Mimari açıdan mantıklı bir plan oluşturulamamıştır.

Çanak Çömlek:

Mezarlar da bulunan kalın astarlı, dar dipli ve şişkin karınlı çömlekler Azerbaycan’ın Son Tunç (ve Erken Demir) Çağına benzerlik göstermektedir.

Diğer buluntular:

Mezarlarda bulunan mızrak uçları ve kabzalı tunç hançerler Azerbaycan da bulunan Son Tunç ve Erken Demir Çağı buluntularıyla benzerlik göstermektedir.

III numaralı mezarda bulunan tunç bilezikler tarihlendirmede yardımcı olmuştur. Yine benzerleri Azerbaycan da bulunan, 5-10 mm çapındaki boncuklar Son Tunç (ve Erken Demir) Çağına tarihlendirilmektedir.


3. Güzelova

Erzurum’un 15 km. kuzeydoğusunda, Dumlu bucağında, Fırat Irmağı’nın kollarından Karasu’nun güneyini sınırladığı Güzelova köyünde yeralır[4].


4. Sos Höyüğü

Erzurum il merkezinin 25 km. kadar kuzeydoğusunda Erzurum Ovası’nda ve Aras’ın kollarından Dere suyunun sağ kıyısı üzerinde, 100 x 125 x 20 m. kadar boyutlarındaki höyüğün deniz seviyesinden yüksekliği 1771 m. dir[5].

En son yapılan incelemelere göre tabakalaşma durumu şöyledir (Sagona 2000) :


SOS I ORTAÇAĞ ( M.S. 1100 – 1300 )

SOS II DEMİR ÇAĞI VE POST ACHAEMENID ( M.Ö. 1000 -200 )

IIc Post-Achaemenid ( M.Ö. 200 - 300 )

IIb Geç Demir Çağı ( M.Ö. 750/800 – 300)

IIa Erken Demir Çağı ( M.Ö. 1000 – 750/800 )

SOS III GEÇ TUNÇ ÇAĞI ( M.Ö. 1500 – 1000 )

SOS IV ORTA TUNÇ ÇAĞI ( M.Ö. 2200 – 1500 )

IVb: Orta Tunç Çağı II ( M.Ö. 2000 – 1500 )

IVa: Orta Tunç Çağı I ( M.Ö. 2200 – 2000 )

SOS Vb-d ERKEN TUNÇ ÇAĞI ( M.Ö. 3500/3300 – 2200)

Vd: Erken Tunç Çağı III ( M.Ö. 2500 – 2200 )

Vc: Erken Tunç Çağı II ( M.Ö. 2800 – 2500 )

Vb: Erken Tunç Çağı I ( M.Ö. 3000 – 2800 )

SOS Va GEÇ KALKOLİTİK ( M.Ö. 3300/3500 – 3000 )


Konumuz gereği Sos Höyüğün sadece Orta ve Geç Tunç çağlarını inceleyeceğiz

a. IVa Orta Tunç Çağı I (M.Ö. 2200-2000)

Bulutular

Mimari:

Stratigrafik olarak Orta Tunç Çağı ile ilişkilendirilmeye elverişli olan, M.Ö. III. Binyılın sonlarından II. binyılın ortalarına kadar uzanan dönem Trialeti gömme geleneğindeki gelişmeler ve çukur sayısındaki artış ile kendini gösterir. Bu döneme ait üç mezardan biri olan ve çukur M16 da ele geçirilen gömü I hem Kura-Aras hem de Trialeti geleneğinden öğeler almış görünmekte ve bu nedenle Erken Tunç Çağı III’e ait Kura-Aras gömüsünün hemen üzerinde yer alan durumu tesadüfi olmayabilir.

Kapağı düz bir taşla örtülmüş olan, çevresi yuvarlak, siyah oymalı bir vazo, ilk önce, içinde kalçanın yanında bulunmuş olan yarım ay şeklinde tunç bir taç da barındıran gömünün içindeydi. Bu vazo Erken Trialeti kurganlarından çıkarılan gömü eşyaları arasında tam olarak bir paralelliğin olmadığı gözüküyorsa da, benzerlikler vazonun aynı kültür kompleksiyle ilgili olduğu fikrini vermeye çok yakındır. İskeletin bazı kemiklerine radyokarbon analizi uygulanmış ve M.Ö. 2350-1920 yılları arasında denk gelen bir tarihsel aralık tespit edilmiş. Çukur M16’daki gömü farklıdır. Bu gömüdeki ölünün kemikleri birbirine kısmen düzensiz bir şekilde bağlanmış. Ölünün yatırıldıktan sonra elleri ve ayakları bağlandığı meydana çıkıyor. Gövdenin tam üstüne yerleştirilen oyulmuş, parlatılmış, siyah bir vazo, Trialeti yöresiyle sıkı kültürel ilişkisine dair hiçbir şüphe bırakmıyor. Bir geyiğin boynuzundan dikkatlice oyulan Y-biçimindeki nesnenin şekline, deliklerine ve zarif yapısına bakarak hava girişi sağlayan bir aletin bir bağlantı parçası olduğu tahmin edilmektedir. Ölünün baş ve omuz bölgesinin etrafına saçılmış halde, taktığı kolyeye ait alçıtaşından yapılma, beyaz renkli ve zarif boncuk taneleri bulunmuştur.

Bu gömülerle çağdaş olan güzelce oyulmuş dizaynı ile uzun bir vazonun çukur M16c’nin içindeki bir çukurdan çıkarılan kırık parçaları gri bir “Suriye Şişesi”nin parçalarıyla etkileşim içinde yeniden düzenlendi.

Bu dönem mimarisinde dikdörtgen biçiminde evler görülür. Her iki yandan uzanan taş temeller mevcut olup, sıvalı zemin üzerinde görülebilen at nalı biçimli iki çıkıntı vardır. Kazılan bölgede bulunan çok sayıdaki çukurun çapları 75 cm. ile 2 m. arsında değişmekte olup, en fazla yarım metre derinliğe kadar korumuşlar. Bazı çukurlar moloz ve gevşek toprakla doldurulurken, diğerlerinin tabanlarına ince bir alçı tabakası çekilmiştir.

Çanak Çömlek:

Sos Höyük’teki Orta Tunç Çağı çanak çömleğini incelerken çanak çömlekleri , belli ortak niteliklere sahip dört çeşide ayırmak mümkündür. Matrkopi çömlekleri yatay yivli olarak üretimine devam edilmiştir. Ayrıca her biri Erken Tunç Çağı çanak çömleğinden daha fazla kum tanesi ilave edilmesiyle ayrılabilen değişik kalitede üç yeni çanak çömlek çeşidi oluşmuştur.

Bunlardan birincisi geçici olarak Kura-Aras Geç Kumlusu şeklinde adlandırılan standart Kura-Aras çömleğinin değişik bir çeşididir. Özel beyaz kumlu içeriğiyle çekici hale getirilmiştir. Kaplar daha iyi pişirilmiştir. Standart kaplardan daha parlaktır fakat tip olarak diğerlerinden ayırt edilemezler.

Çömleklerin ikinci kategorisi gömü vazoları ve çukurlarda bulunmuştur. Trialeti çömlek parçalarından oluşur. Kırık çömlek parçalarının en ayırt edici özellikleri üçgen ve zigzak kalıpları oluşturan baskılar keskin bir aletle yapılan etkili dizaynlarıdır. Siyah renklidir, dış cephe parlatılmıştır ve renk ara sıra griye geçer.

Son olarak geçici olarak “Kahverengi Kumlu çömlek” diye adlandırılan belki de Trialeti çömleğinin yerli versiyonu olan sert bir ürün vardır. Hamurunun kalınlığında ve kumluluğundan kesinlikle Trialeti çömleğine benzer. yuvarlak profiller ve kısa dönüşlü kenarlar içeren kap biçimleri ünlüdür. Çember tabanlı silindirik kaplar bu çanak çömlek tipinin belirgin özelliğidir.


b. IVb Orta Tunç Çağı II (M.Ö. 2000-1500)

Buluntular

Mimari:

M.Ö. II. Binyılın ilk yarısı boyunca çukur sayısı artmaya devam etmiştir. Mimaride ise çeşitlilik artar ve saz (kamış), kerpiç, briket taşlarından dikdörtgen yapılar ile yuvarlak evler ayını arazide bulunur.

Büyük miktarda çanak çömlek içeren bir evin alçı sıvası tabandan ayırt edildi. Evin güney tarafına bitişik bir ek yapı ve güneyde sıvalı tabana bitişik gibi görünen bir avlu (iç bahçe) vardı. Ek yapıdan alınan kömür örneğinin radyokarbon analizine göre M.Ö. 1685-1440 tarihlerini verirken, M17 çukurundaki sıvalı taban M.Ö. 1870-1830 ve 1780-1520 tarihlerini göstermek dedir. Benzer bir evin bir bölümünün çökmüş zemini M15’te görüldü. Çok az kapalı temel holü bir kenar boyunca korumuştur ve diğer işaretler sadece evin kamış ve kerpiç duvarlardan geriye kalanlardı. Evin zemini en az dört kere sıvanmıştı ve her defasında yarılma duvarın dibinden yukarı doğru devam etti. Kömür lekesi ve kül, evin toprak zeminine koyu bir gri renk vermiş.

Bu kamış ve kerpiç konutlarından oldukça farklı, çamur tuğlalı, dik açılı, sıvalı bir sıra (bank), daire şeklinde bir ocak ve yine daire şeklinde sıvanmış, kumlu bir taban bulunmuştur. Bu evden alınan kömür örneğinin Radyokarbon analizi M.Ö. 1690-1390 tarihlerini vermiştir.

Çapı yaklaşık 5 metre olan bir konutun bir bölümü bu dönemde ortaya çıkan mimarinin üçüncü tipidir. Tek sıra halindeki gevşek taşlarla yapılan duvarda hiçbir giriş boşluğu görünmüyor. Yapının kireç sıvalı bir zemini var. Sıva parçalarıyla ile bezeli bir ocak dış kısımdaki duvara bitişiktir. Bu yapının üç radyokarbon okuması yapılmış: M.Ö. 1890-1590 ve 1580-1540; M.Ö. 1745-1425; M.Ö. 1520-1275. Bunlar Geç Trialeti çömleklerinden (Çiz. 6: 1) büyük kırık parçaları içeren 7 nolu çukurun tepe kısmından ve tabanından alınanlardır.

Çanak çömlek :

Kura-Aras Geç kumlu ve Kahverengi Kumlu örneklerinin belirgin şekilde ağırlıklı olduğu önceki dönemlerdeki benzer çanak çömlek tiplerini kapsamaktadır. Mimaride olduğu gibi çanak çömlekte de büyük farklılıklar gözükmektedir. Siyah parlatılmış Martkopi kaplarının üst kısımlarında minik bir çukur ve kenarda küçük, yuvarlak kulplar veya sert uçlu kulplar şeklinde bulunmuştur. Süslemeler genellikle zarif ve oyma şeklindedir. Ayrıca yüksek iç kenarlı tabanlar, koni kaplar ve tepsi parçalarındaki artış bu dönemin karakteristik özelliklerindendir.


C. Karagündüz Höyüğü

Karagündüz höyüğü Van il merkezinin 35 km. kuzeydoğusunda ve yöresel inanışa göre “Van Gölü’nün anası[6]” sayılan 1890 m. rakımlı ve 92 metre kare yüzölçümündeki Erçek Gölü’nün kuzeydoğu kıyısı yakınlarında Karagündüz (Şarakonüs) köyündedir. Saray ve Özalp yöresinden kaynaklanarak sularını batıya doğru Erçek Gölü’ne boşaltan Memedik çayı vadisinin kuzeybatı uç kısmındaki höyük 130x75x10 m. boyutlarındadır. Karagündüz höyüğündeki çalışmalar toplam 750 metre karelik bir alanı kapsar. Kazı çalışmalarında höyüğün kuzey yamaçları boyunca uzanan 7 plan karede yapılmıştır.

Karagündüz’ün stratigrafisini belirlemeye yönelik çalışmalar sonucunda höyüğün stratigrafisi şöyledir.


1. yapı katı: Orta Çağ Mezarlığı

2. yapı katı: Orta Çağ

3. yapı katı: Geç Demir Çağı

4. yapı katı: Orta Demir (Urartu) Çağı

5. yapı katı: Erken Demir Çağı

6. yapı katı: Orta-Son Tunç Çağı

7. yapı katı: Erken Transkafkasya Dönemi


6. yapı katı: Orta-Son Tunç

Buluntular

Mimari:

Orta ve Son Tunç Çağı Karagündüz de siliktir. 1996 yılında yapılan kazılarda Erken Transkafkasya Dönemi duvarları kısmen de bir ev tabanı oyularak açılmış, yuvarlak bir tahıl çukuru içinde monokrom türde birkaç Orta Tunç Çağı çanak çömleği ele geçirilmiştir. Bu durum Sos Höyük ve Urmiye Gölü’nün batı kıyısındaki Haftavantepe Erken VIB tabakasındakilere benzer.

Çanak Çömlek:

Kazılarda Orta Tunç Çağı kültürüne ait kiremit-kahverenginde düz parçalar ve Van-Urmiye kümesine giren monokrom ve polikrom boyalı türler ortaya çıkarılmıştır. Monokrom boyalılar kiremit-kahve astar üzerine siyah boyayla yapılmış dalgalı hatlar ve kafes bezemeye sahiptir. Polikrom boyalılar ise bezemeler kiremit-kahve astara uygulanmış ikinci bir krem astarın üzerine yapılmıştır. Kiremit ve siyah renkler kullanılan bezemelerde içleri kafesli üçgenler hakimdir. Özellikle bu kültür için belirleyici olan su kuşları da vardır.


D. Van Kalesi Höyüğü

Van Kalesi’nin 70 m. kadar kuzeyinde, doğu-batı yönünde alçak bir sırt halinde uzanan höyük ortalama 70 m. genişlikte ve 1 km. kadar uzunluğundadır. Batı ucundaki en yüksek bölüm 70 m. bulmaktadır[7].

M. T. Tahran ve V. Sevin tarafından 1989-1991 yılları arasında yapılan kazılara göre tabakalaşma durumu şöyledir (Tarhan- Sevin 1989; 1990; 1991) :


I Ortaçağ

IIa Geç Demir Çağı

IIb Orta Demir Çağı-Urartu

III Erken Demir Çağı

IV Orta Tunç Çağı

V Erken Transkafkasya Dönemi


Höyükteki MÖ II. Binyıl çanak çömleği azdır. Bunlarda batı uçta, 10 X 10 m boyutlarındaki L9, L10 ve K10 plankarelerindeki kazılarda ortaya çıkarılmıştır. Kazılan alanda Orta Tunç Çağı çanak çömlek parçaları karışık durumda bulunmuştur. Bu yüzden stratigrafik açıda bir değerleri yoktur.

Çanak Çömlek:

Van Kalesi Höyüğün kazılarında, monokron ve polikrom sekiz parça bulunmuştur. Bölgedeki diğer höyükler gibi bu parçalarda Van-Urmiye Kültürü[8] özelliklerini taşır.

Sadece bir örneği bulunan monokrom boyalıdır. Kiremit üzerine siyah boyalı gövde parçasının bezemesi yatay dalgalı hatlarla dolu bir bandtır (....).

Polikrom boyalılar ise kiremit veya kahverengi astarın üzerine yapılmış açık krem bir astar ve bezemelerden oluşur. Bezemeler renklerine göre ikiye ayrılır.

Birinci grup, ağız kenarı hafifçe dışa çekik çanaktır. Kabın ağzı kenarının altı ve karın keskinliğinin arası açık krem bir astarla kaplanmış, bu alan üzerine ise, siyah boya ile içi birbirini kesen yatay ve dikey hatlarla taralı mekiğimsi bir motif yapılmıştır (...).

İkinci grup sayıca fazladır. Bezemeler açık krem bir astar üzerine kiremit, kahve ve siyah renkler kullanılarak yapılmıştır. İçi kafes ya da yatay dalgalı hatlarla dolu üçgenler ve bunları sınırlayan bantlar; dik hatlar; yatık hatlar; içi kafesli baklavalar bezeme elemanlarıdır.

Ağzı hafifçe dışa çekik ağız kenarlı çanak profil veren tek örnektir (....).


E. Tilkitepe Höyüğü

Van Ovası’nın güney ucunda, Van şehrinin hemen güneybatısındaki hava alanının sınırları içindedir. 60 X 70 m boyutlarında küçük bir höyüktür[9].

Höyüğün tabakalaşma durumu şöyledir:


0 Orta Tunç Çağı-Urartu karışık

I Geç Kalkolitik-Tilkitepe evresi

II Kalkolitik-Geç Obeyd evresi

III Kalkolitik-Halaf evresi


Tilkitepe Höyüğü’nün Orta Tunç tabakasında bulunan parçalardan stratigrafi açısından bir sonuç alınamamıştır.

Çanak Çömlek:

Orta Tunç tabakasında bulunan iki boya bezemeli çanaktan biri monokrom boyalıdır. Hafifçe içe dönük ağız kenarının altı yivli, keskin karınlı ve düz diplidir. Kiremit astar üzerine sürülmüş siyah boyalı bir bezemeye sahip olduğu anlaşılmakla birlikte, boya izleri oldukça siliktir.

İkincisi çok iyi tanıdığımız şekilde polikrom boyalıdır. İçe dönük ağız kenarlı, keskin karınlı ve düz dipli çanak kiremit-kahverengi bir astarla kaplanmış; bezemeler karın keskinliği ile ağız kenarı arasına sürülen açık krem zemine uygulanmıştır. Kısmen silinmiş olan bu bezemenin kiremit ve siyah renkler kullanılarak yapılmış içi kafesli baklava dizisinden oluşturulduğu anlaşılmaktadır.

Orta Tunç Çağı’nın polikrom boyalı mallar sınıfına dahil edilen bir parça III. evrede karışık olarak bulunmuştur. Üzerindeki üçgenler kiremit-kahverengi astarın üzerine kiremit ve siyahla yapılmış olmalıdır.

Her üç örnekte Van-Urmiye boyalıları ile aynı özelliklere sahiptir.

O tabakası boyalı çanak çömleği içindeki diğer üç parçanın Orta Tunç Çağı’nın polikrom bayalı mallar sınıfına dahil edilmesi tartışmalıdır. Bu parçalar gerek biçim, gerekse bezeme anlayışı açısından farklı özelliklere sahiptirler.


III. SONUÇ

Bu çalışmada Kuzeydoğu Anadolu da Orta ve Son Tunç Çağı’nı incelemeye çalıştım. İncelediğim yerleşmelerden Sos Höyükle ilgi olan Sagona’nın son değerlendirmesi Orta Tunç Çağı’nı belirgin olarak ortaya koymaktadır. Sagona yaptığı Radyokarbon analizlerinde, Orta Tunç Çağını MÖ 2200-1500 olarak tespit etmiştir. Orta Tunç Çağı’nın en belirgin özelliği boya bezemeli çanak çömlek ve yaşamın çoğunlukla yüksek yaylalarda sürdürülmüş olmasıdır. Fakat Sos Höyük dışındaki merkezlerde karşımıza çıkan tabakalarda Orta ve Son Tunç tabakaları genelde zayıftır.

MÖ 2. binyılın ilk yarısına ait olan iki grup çanak çömlek tespit edilmiştir (Özfırat 1993: 359-377). Birinci grup kırmızı zemin üzerine siyah boyalıdır. Motifleri kırmızı açkılı zemin üzerine siyah boya ile yapılmıştır. İkinci grup ise zemin yine kırmızı renktedir; ancak bezemenin bulunduğu üst bölüm ayrıca krem astarla kaplanmıştır. Motifler, krem astarın üzerine, çok renkli olarak yapılmıştır.

Orta Tunç Çağı’nda kurgan (Köroğlu 2000:2-12) ve kremasyon gömüler de arabalara, kölelere ve at ve büyükbaş hayvanlara rastlanmıştır. Mimari kalıntılar dikdörtgen planlıdır. Göçebe yaşam nedeniyle, havyacılık tarımdan daha çok gelişmiştir. Nüfus ovalardan ayrılıp dağ ve dağ eteklerinde toplanmıştır. Höyük tip yerleşmeler büyük oranda terk edilmiştir. Boyalı çanak çömlek kullanılmıştır. Yeni tip süs eşyalı ortaya çıkmıştır. Siyasi ve dini hakimiyet ortaya çıkmış. Kalaylı tunç eşyalar geniş çapta kullanılmış.

Son Tunç Çağı’nda Doğu Anadolu’da yerleşik yaşam Orta Tunç Çağı’nın başlarında başlayan kesinti hala devam etmekteydi. Malatya-Elazığ yöresi halkını Hurri kökenli insanların oluşturduğu İşuva Krallığı IV. Tudahaliya (MÖ 1227-1209) döneminde Hitit egemenliğine girmişti. Kuzeydoğu Anadolu da tam bir göçebe aşiret düzeni devam etmekteydi. Yerleşik yaşam yerine insanlar, küçük baş hayvan sürüleriyle yarı göçebe bir yaşam sürdürüyorlardı. Bölge Nari ve Uruatri adını taşıyan birçok kabile arasında paylaşılmıştı.

IV. BİBLİYOGRAFYA


BELLİ-BAHŞALİYEV, 2001: O. Belli, V. Bahşaliyev, Nahçıvan Bölgesi’nde Orta ve Son

Tunç Çağı Boya Bezemeli Çanak Çömlek Kültürü, İstanbul

GÜNERİ, 1992: Semih Güneri, “Doğu Anadolu’da Yeni Gözlemler”, Türk Arkeoloji

Dergisi XXX, s. 149-195.

DİNÇOL, 1982: A. Dinçol, “ Hititler”, Anadolu Uygarlıkları Görsel Anadolu Tarihi

Ansiklopedisi I, İstanbul, s. 18-137.

KARAUĞUZ, 2002: Güngör Karauğuz, Hitit Devletinin Siyasi Antlaşma Metinleri, Konya.

KOŞAY-TURFAN, 1959: H. Z. Koşay, K. Turfan, “Erzurum-Karaz Kazısı Raporu” Belleten

91, c. XXIII, s. 349-414.

KÖROĞLU, 2000: K. Köroğlu, “Çıldır Kurganları” Arkeolıji ve Sanat 96, s. 2-12.

KÖKTEN 1944: İ. K. Kökten, “Orta, Doğu ve Kuzey Anadolu’da Yapılan Tarih Öncesi

Araştırmalar” Belleten 32, c. VIII, s. 659-680.

MACQUEEN, 2001: J. G. Macqueen, Hititler ve Hitit Çağında Anadolu, Ankara.

ÖZFIRAT, 2001: Aynur Özfırat, Doğu Anadolu Yayla Kültürleri, İstanbul.

ÖZFIRAT, 1993: Aynur Özfırat, “MÖ II. Binyıl Doğu Anadolu Boyalı Sermik Kültürleri

Üzerine Araştırmalar” XI Araştırma Sonuçları Toplantısı, s. 359-377.

SAGONA, 2000: Antonio Sagona, “Sos Höyük and the Erzurum Region in Late

Prehistory : A Provisional Chronology for Northeast Anatolia”

Chronologies Des Pays Du Caucase Et De L’euphrate Aux IVe – IIIe

Millenaires, s. 328-373.

SEVİN-KAVAKLI, 1995: V. Sevin, E. Kavaklı, “Karagündüz Höyüğü ve Nekropolü 1994

Yılı Kurtarma Kazıları”, XVII. Kazı Sonuçları Toplantıs I, s. 371-361.

SEVİN-KAVAKLI-ÖZFIRAT, 1998: V. Sevin, E. Kavaklı, A. Özfırat, “Karagündüz Höyüğü

ve Nekropolü 1995-1996 Yılı Kurtarma Kazıları”, XIX. Kazı Sonuçları

Toplantıs I, s. 571-589.

SEVİN-KAVAKLI-ÖZFIRAT, 1999: V. Sevin, E. Kavaklı, A. Özfırat, “Karagündüz Höyüğü

1998 Yılı Kazıları”, 21. Kazı Sonuçları Toplantısı 1. Cilt, s.409-420.

SEVİN-ÖZFIRAT, 2000: V. Sevin, A. Özfırat, “Karagündüz Kazıları” Türkiye Akeolojisi ve

İstanbul Üniversitesi (1932-2000), s. 168-174.

TARHAN-SEVİN, 1990 : M. T. Tahran, V. Sevin, “Van Kalesi ve Eski Van Şehri Kazıları

1989” XII. Kazı Sonuçları Toplantısı II, s. 429-455

TARHAN-SEVİN, 1992 : M. T. Tahran, V. Sevin, “Van Kalesi ve Eski Van Şehri Kazıları

1991” XIV. Kazı Sonuçları Toplantısı I, s. 407-429.

TARHAN-SEVİN, 1993: M. T. Tahran, V. Sevin, “Van Kalesi ve Eski Van Şehri Kazıları

1990 Yılı Çalışmaları” Belleten 220, s. 843-861.


TARHAN 2000: M. Taner Taner, Tuşpa-Van Kalesi Demirçağ’ın Gizemli Başkentindeki

Araştırma ve kazılar, Türkiye Akeolojisi ve İstanbul Üniversitesi (1932-

2000), s. 191-201.



[1] 19. yüzyıl sonları ve 20. yüzyılın başlarında N.Mar, 1994’te K. Kökten (ayrıntılı bilgi için bak Kökten 1944), 1961-1967 yılları arasında da K. Balkan tarafından kazılmıştır.

[2] Güneydoğu Gürcistan dağlık yörelerinden biri olan Trialeti, Tiflis’in 65 km. kadar güneybatısında, denizden 1250-2000 m. yükseklikte bir yayladır. Transkafkasya Orta Tunç Çağı için önerilen kültür gruplarından ilkini, Trialeti-Kirovakan kültürü oluşturur. Bu kültürün en belirleyici özelliği olan çanak çömlekler başlıca iki büyük gruba ayrılabilir: a- M.Ö. 3. binyıl devam ettiren siyah açkılılar; b- M.Ö. 2. binyılda ortaya çıkan monokrom boya bezemeliler.

[3] 1942-1944 yıları arasında Türk Tarih Kurumu adına Hamit Zübeyr Koşay ve Kemal Turfan tarafından kazılmıştır.

[4] Ankara Etnografya Müzesi müdürü H. Z. Koşay ve Ankara Üniversitesinden Hermann Vary tarfından Erzurum Ovası’nda yapılan araştırmalarda bulunmuş ve 1960-1961’de kazılmıştır.

[5] Höyükteki ilk kazı 1987 yılında Atatürk Üniversitesi tarafından yapılmıştır. 1994 yılında Antoni Sagona başkanlığındaki bir ekip tarafından yeniden kazılmaya başlanmıştır.

[6] Sevin-Kavaklı 1995, 339.

[7] İlk kazı 1939 yılında Kirsopp ve Silva Lake tarafından gerçekleştirilmiş; 1963 yılında A. Erzen başkanlığındaki bir ekip küçük çaplı bir sondaj yapmıştır. En son kazılar M. T. Tahran ve V. Sevin tarafından gerçekleştirilmiştir.

[8]Ayrıntılı bilgi için bakınız: Belli-Bahşaliyev 2001.

[9] 19. yüzyılın sonlarından beri kazılar yapılan höyükteki ilk çalışma 1899 yılında W. Belck tarfından gerçekleştirilmiş; bunu 1937 yılında E. B. Reilly’nin küçük sondajı izlemiş; son olarak 1939 tarihinde K. Ve S. Lake tarafından yapılmıştır.

 
Toplam blog
: 137
: 1141
Kayıt tarihi
: 14.12.07
 
 

Aklımda sevdiğim şairlerden mısralarla yürüyorum. Yürümeyi unutmuş ve yeniden öğrenen bir çocuk gibi..