Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Eylül '14

 
Kategori
Sınavlar
 

Orta yaşlı bir Kadının YDS macerası

Orta yaşlı bir Kadının YDS macerası
 

Artık kalem silgi götürülmüyormuş ne bileyim :)


05/09/2014’ü 06/09/2014’e bağlayan gece sabaha karşı 04:00’te uyuyabilmiştim. Cumartesi günü uyanışım 12:30 idi. Sınava bir gün kala biyolojik saatimin oyununa gelmiştim fena halde. Ertesi gün 07:30’da kalkabilmek için ne yapmalıydım? Çözümü buldum ve saat 23:00 olmadan yattım. Yine de tedbir olarak ikisi telefon biri normal saat alarmı olmak üzere üç alarm kurdum. Sabah kahvaltısını akşamdan hazırladım: İngiliz arkadaşlardan öğrendiğim “porridge” (yulaf lapası)… Glisemik endeksi düşük olsun ki sınavda uyumayayım değil mi ya?

07/09/2014 saat 07:30 ve ben uyanığım, zindeyim. Süper! Yulaf lapamı yedim, hazırlandım, çıktım. Saat 09:10’da sınav yerindeyim. Süper! Ortalık ana baba günü, en iyisi sınıfa gideyim orada bekleyeyim diyerek girişe yöneldim.

09:13 Güvenlik görevlisi hanım çantayla sınava giremeyeceğimi söylüyor. “Yalnız geldim nereye bırakayım?” diyorum. “Kural böyle” diyor.

Otopark dolu olduğu için 200 mt aşağıda bıraktığım arabama gidiyorum. Çantamı bagaja bırakıyorum. Yeniden girişe geliyorum.

09:18 Güvenlik görevlisi hanım şapka, güneş gözlüğü, yüzük ve selpak paketiyle sınava giremeyeceğimi söylüyor.

Tekrar arabaya gidip gelmem çok zaman kaybı. Kime, nereye bıraksam? Kantinde çalışan kadınlardan biriyle göz teması kurmak için kuyrukta biraz bekliyorum. Sarışın, yeşil gözlü ve yoğunluktan sırtının teri tişörtüne çıkmış bir kadına ulaşmayı başarıyorum. “Bunları size bırakmak zorundayım, yalnızım, yoksa sınava giremeyeceğim”. İsteksiz ama mecbur bir bakışla kabul ediyor elimdekileri.

09:22 Güvenlik görevlisi hanım kolumdaki saatle sınava giremeyeceğimi söylüyor.

Kantinde çalışan güzel gözlü kadına yeniden ulaşıyorum. Tost makinesinin başından zar zor ayrılıyor. Saatimi veriyorum.

09:24 Güvenlik görevlisi hanım araba anahtarıyla sınava giremeyeceğimi söylüyor. “Yok artık!!! Siz iyi misiniz? Araba bu, çalınır yahu!” diyorum. Yapabileceğimiz bir şey yok mealindeki beden ifadesinin ardından “size bırakayım” diyorum. “Olmaz, alamayız” diyor.

Kantinci kadına son kez olmasını umarak anahtarı da bırakıyorum.

09:25 Güvenlik görevlisi hanım kalem, silgi ve kalemtraşla sınava giremeyeceğimi söylüyor. Hadi bu kez ben alayım bunları diyor.

09:26 Oh!!! Kitapçığıma kavuşuyorum.

09:28 Sınav salonu görevlisi sınav giriş belgesi olmadan sınava giremeyeceğimi söylüyor. İtiraz ediyorum. Bakın başvuru belgem burada. Adım listenizde var. Kimliğim de burada. Yok! Nuh tamam peygamber mafiş! Bina sınav sorumlusuyla görüşmeliymişim.

09:30 Bina sınav sorumlusu internetten çıktı almalarının mümkün olmadığını, görevlerinin binadaki internet erişimini kesmek olduğunu söylüyor. Sınava 15 dakika gecikmeli girebilirmişim. Bu arada bir hal çaresine bakaymışım.

09:32 Kantinde internet erişimi var ama yazıcı yok. Koskoca Muğla Üniversitesi’nde bir Pazar günü ve 12 dakika içinde internet, bilgisayar ve yazıcı bulmam lazım. İmkansız gibi bir şey. Karar anı: Vazgeçmek veya Bir şeyler yapmak. Hızla arabaya gitmeye başlıyorum.

09:34 Kampüste daha önce bir kez gittiğim rektörlük binasından başka bir yer bilmiyorum. Pazar günü rektörlük açık olmaz ama nasıl olsa çıkış kapısı da o tarafta, en kötü çıkar giderim. Aaaa, o da ne!? Rektörlüğün kapısı açık. Önünde bir araba var 48 AA 001 plakalı. Aman da aman valim ne güzel etmiş de ziyarete gelmiş pazar pazar… Arabayı 001’in çok az ilerisinde durdurup, anahtarı üstünde bırakıp fırlıyorum dışarı. Kapı önündekilere derdimi anlatıyorum alelacele.

09:38 Güvenlik görevlisi ve valinin şoförü dur, giremezsin, kontrol vs. demiyorlar ne mutlu! Hatta ikinci kata çıkmamı söyleyip asansörün yerini gösteriyorlar. Saniyelerin önemi varken asansörü beklememek, asansör ikinci kata vardığında koridor koridor koşuşturmamı engelleyecek şekilde odalardan birinden bir hanımın çıkması ve çıktığı odaya gittiğimde içerdekilerin bana yardımcı olmak için seferber olmaları… Hala yetişebileceğimi söyleyerek moral vermeleri…

09:40 Asansör bu kez ikinci katta, harika! Asansör çıkışında sola doğru koşmaya başlıyorum, çıkış bu tarafta diyor biri, bilemiyorum artık kim. Ani bir patinaj yaparak geri koşmaya başlıyorum. Koridor bittiğinde sola meylediyorum bakıyorum resepsiyon, yine bir patinaj sağa çıkışa.

09:43 Arabayı normal araç kabul zamanında park edemeyeceğim kadar yakına park edebiliyorum bu kez. Son iki dakika. Kantinciye uğramaya zaman yok. Kapıların açık kalmasının getireceği riskleri göze alarak anahtarı torpido gözüne fırlatıyorum. Ve bayanlar yüz metre koşusu başlıyor. Güvenlik görevlisine kollarımı açarak koşuyorum, hadi çabuk yap kontrolünü dercesine. “Tamam, geç, geç!” diyor eliyle merdivenleri göstererek.

09:45 Sınav salonu görevlisinin masasına bırakıyorum evrakı ve yerime geçiyorum.

Yüzüm ne renge büründüyse artık görevli kitapçığımı ve kimliğimi getirdiğinde “dinlenin biraz” diyor. Nefesimin ve vücut ısımın normale dönmesi on dakika sürüyor. Herkesin sınav başlamadan doldurduğu pembe cevap kağıdındaki kuruları doldurmam da bir beş dakika alıyor.

İlk soruya başladığımda saat 10:00 idi. Son iki soruya vaktim yetmedi.

Her şerde bir hayır vardır derler. Sanırım bu sadece bir dil sınavı değildi. Vazgeçmek için her türlü koşul hazırken mücadeleye devam etmenin getirilerini görmemi istemiş olabilir evren. 

 
Toplam blog
: 16
: 688
Kayıt tarihi
: 03.07.11
 
 

Kırkaltı yaşındayım ama hala yirmilerimde sorduğum sorulara yanıt bulamadım. Mühendislik mezunuyu..