Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Temmuz '08

 
Kategori
Dünya
 

Ortadoğu'da esir değişimine geniş bakmak

Ortadoğu'da esir değişimine geniş bakmak
 

Başbakan Ehud Olmert binlerce insanla beraber cenazenin yanındaydı...


İsrail ile Hizbullah terör örgütü ''Büyük Ortadoğu'nun küçük savaşı'' Lübnan Savaşı'ndan iki yıl sonra uluslararası baskılar etkisiyle esir değişimine gitti ve önemli bir takasa imza attı.

Olaya önce medyamızın baktığı gibi dar açıdan bakalım. Hizbullah 12 Temmuz 2006'da Lübnan-İsrail sınırında iki İsrailli askeri kaçırdı ve bu olay daha sonra Lübnan Savaşı'na neden oldu. Hizbullah bu iki askeri elinde tuttu ve İsrail'in yenilmezlik ünvanına son verdi. Uluslararası baskılar sonucunda Hizbullah bu iki askeri takas etmeyi kabul etti. Yalnız, askerlerin sağlık durumları gizli tutuldu ve ceset olabilecekleri ihtimali de belirtildi. İsrail ise buna karşılık olarak birisi 1979'dan beri cezaevinde olan beş Hizbullah militanını takas etmeyi kabul etti.

İşte bu şartlarda takas yapıldı. İki İsrailli asker hazin sonuçla karşılandı; cesetleri memlekete geri geldi. Hizbullah ise beş militanını kahraman gibi karşıladı, ayrıca sekiz terörist cesedi de hediye edildi. Takas günü Lübnan'da resmi tatil olarak kutlandı, Cumhurbaşkanı ve Başbakan da kutlamalara katıldılar.

Ocak'tan beri ilk kez halk önüne bu kutlamalarda çıkan teröristbaşı Hasan Nasrallah da serbest bırakılan teröristleri teker teker öptükten sonra ''İsrail'e karşı zafer kazandık.'' dedi ve binlerce insan bu zaferi kutladı. İsrail'de ise tam bir hüzün oldu. Taraflar dışında uzun yıllar Birleşmiş Milletler'in sözcülüğünü yapan Timur Göksel de ''Olay Hizbullah'ın zaferidir.'' dedi. Uluslararası gözlemciler bu konuda birleşti.

Şimdi olayı çok boyutlu görelim ve biraz daha geniş açıdan bakalım...

Birincisi; İsrail tarafında 2006 Lübnan Savaşı'ndaki bozgun üzerine derin bir hayalkırıklığı ve şüphe vardı. Başbakan Ehud Olmert ve Savunma Bakanı Ehud Barak istifa ettirilemedi ama güven kaybına uğradılar. Esir değişiminden sadece birkaç gün önce de Başbakan Ehud Olmert hakkında güven oylaması yapıldı ve ufak bir farkla aklandı. İsrail Eylül'de seçimlere gidecek ve Olmert'in büyük ihtimalle kaybedeceği öngörülüyor. İsrail toplumunda 2006'dan sonra önemli bir çözünme var.

Bu noktada İsrail'i bu basit bakışla ''akıldışı'' gözüken ama geniş açıdan baktığımızda ''makul'' görünen takasa iten faktörler ortada. İsrail Başbakanı Ehud Olmert iki askerden biri olan Ehud Goldwasser'in cenazesinin kuzeydeki Nahariye'den kaldırılmasını istedi. Şimdi, mantıklı olalım, bir askerin cesedini İsrail değil de başka bir ülke alsaydı o kişinin cenazesi tekrar kaldırılır mıydı? Olmert'in cenazeyi kaldırmak istemesi normal bir davranış mıdır? Cenazenin Nahariye'den kaldırılmasının özel bir önemi vardır. 1979'da biri çocuk üç kişiyi öldüren teröristin bu eylemi yaptığı yer Nahariye'dir. Ehud Olmert, askeri kanat ve hükümet cenazede hazır bulundu. Bu cenaze için binlerce insan otobüslerle Nahariye'ye taşındı ve olay gövde gösterisine dönüştü.

Bu noktada ''hezimet'' gibi görünen takasa rağmen Ehud Olmert'in ''bir taşla iki kuş vurduğunu'' söylemek yanlış mıdır? Birincisi; 2006 sonrası toplumda oluşan bölünmeyi durdurdu ve toplumuna terörün ne büyük bir tehdit olduğunu, tekrar beraber olmaları gerektiğini gösterdi. Yaklaşan seçimler öncesinde toplumu biraraya getirerek milliyetçi duyguları uyandırdı ve seçmenin seçimlerde yine kendisine oy vermesi için önemli bir fırsat yakaladı. İkincisi ise savaşı ne pahasına yaptığını uluslararası kamuoyuna gösterdi ve uluslararası toplumdan ''aferin''i kaptı, daha sonraki görüşmelerde İsrail açısından bir avantaj daha yakaladı.

Olayın diğer tarafına bakalım... Lübnan'da resmi tatil oldu, hükümet Hizbullah'ın yanında yer tuttu, binlerce insan zaferi kutladı. Bu durum normal bir görüntü müdür? Normal bir ülkede, eli kanlı teröristler serbest bırakıldı diye hükümet yetkilileri gider karşılar mı? Bu durum siyaseten İsrail'in elini fazlaca kuvvetlendirdi. Ehud Olmert, Birleşmiş Milletler'e gidip ''Bakın Lübnan'a... Devleti teröristi destekliyor, halkı teröristin yanında. Onların istediği barışa mı yaklaşalım?'' dediğinde Lübnan tarafının vereceği cevap var mıdır?

Lübnan tarafının haksızlığının daha acı olan tarafına göz atalım. 1979'da biri çocuk üç İsrailli'yi öldüren ve o tarihten beri cezaevinde olan Samir Kantar ''Eylemlerinden pişman değilim.'' şeklinde acınası bir beyanda bulunmuştur. İşte Lübnan'ın ''kahraman'' diye karşıladığı ''acınası insanlardan birisi'' de bu insanlık dışı yaratıktır. Birisi dört yaşında olan üç insanı öldürüyor ve pişman olmuyor. Bravo ona, bravo onu alkışlayanlara...

Olaylara dar bakış açısıyla baktığımızda tabii ki Hizbullah ve Lübnan ''zafer'' elde etmiş gibi durmaktadır. Ama uluslararası ilişkiler stratejisiyle bakarsak ve görüntüyü uzun vadeye yayarsak sizce kim haklıdır, kim kazançlı çıkmıştır?

 
Toplam blog
: 641
: 316
Kayıt tarihi
: 16.12.07
 
 

Bir uluslararası ilişkiler öğrencisinin gözünden dünya ve bonusu olarak da futbol... ..