Ortadoğu'nun ''mıh''ı, Türkiye...

Mahşerin büyük nalbantı Pax Americana, Ortadoğu'da ''Nal deyip, mıh demiyor''!...

Bundan yaklaşık on yıl önce bozulan ''Global Dünya Dengeleri'', artık geçmişte kalan ABD hükümetlerinin kendince almaya çalıştığı önlemler çerçevesinde, bu sürecin dokuzuncu yılında, tavan yaptı; global ekonomik bunalım tüm dünyayı Batı'dan başlamak üzere etkisi altına aldı!... Bizim gibi global ekonominin gerekliliğine bir türlü kavuşamamış ya da kavuşturulamamış(!) ülkeler de, bu yangının dumanından ötesini, sanırım 2009 yılında, çok daha somut olarak görecekler...

Global dünya dengelerinin terazilendiği, hassaslık ayarının yapıldığı Doğu Akdeniz ve Ortadoğu coğrafyasında, Irak'ın islahı(!) ile başlayan yeni süreç de, ister istemez Türkiye'nin varolan iç dinamiklerini etkiliyecek!... Şeş TV, buna güzel, yararlı ve anlamlı bir örnektir!...

Devletin mülkü ve dolaylı, dolaysız, denetimindeki birçok işletmenin özelleştirilerek başlatılan tasfiyesi, aynı zamanda varolan sistemden beslenen sivil bürokrasinin gücünün törpülenmesine de yol açarken, Ergenekon'la kendini dışa vuran bir başka süreç de, sistemden beslenen diğer siyasi yapıları birilerinin istediği şekle sokmada yeni gelişmeleri başlatıyor...

Bölgede geçen ABD hükümetleri tarafından başlatılan sürecin etki alanında, Irak, Türkiye, İsrail, Filistin, Ürdün ve İran'ın yanısıra, Suudi Arabistan, Yemen, ''Garp Ocakları'', Mısır ve Kıbrıs'da bulunmaktadır...

Kuzey Irak'da Kürtler ve kısmen de Türkmenler'in yer alacağı yerel bir yönetimin belirlenme düşüncelerinin çıkış noktası on yıl öncelere, yeni global dengelerin kurulma sürecine dayanmaktadır... Ve bu süreci tam okuyamayan, okuyabildiği kadarıyla da, muhalafetiyle birlikte yeterli siyaset üretebilme marifet ve meziyetine sahip olamayan ( bu büyük siyasi gelişmelere karşı, içerde bir ulusal birliğe kurmamasına rağmen, o malum teskereyi bir ulusal başarı gibi görme körlüğüne bile sahip olabilebilen(!)...) siyasetimiz; stratejik ortak olarak, kör tokmak bir yerlere gene de getirilmiştir!...

Mısır'ın, Afrika ve Ortadoğu ile çözülmeye başlayan ortak misyonunu göz önüne alan dışişleri ve AKP Hükümeti, Afrika ile olan ilişkilerine son zamanlarda farklı bir pencereden yaklaşmaya başlamıştır... Bölgedeki stratejik ortağına da Ortadoğu coğrafyasında farklı ''yeni bir misyon'' la yer alabileceğine dair, son Davos örneğinde olduğu gibi mesajlar vermektedir... Yeni ABD yönetimine de, yeni misyonlara ''Talip'im'' mesajını, kendi belirlediği şekilde vermiştir... Sudan'la kurulan ilişkileri de, Somali sularında bulunmamızı da, son Kenya gezisini de, belki bu gibi nedenlere bağlamak gerekir... Tunceli'de ve daha güneyde üretmeye çalıştığı iç politikalar da, bunlarla bağlantılıdır...

Obama Hükümeti'nin Ankara'yı araması, Ortadoğudaki güvenlik dengelerinin yapılanmasında, kanımızca teraziyi dengede tutacak ''Mıh''ın, Türkiye olduğunun kuşku götürmezliğine bir göndermedir... Bölgedeki Türkiye'nin jeopolitik yapısındaki yeni pozisyonları en iyi şekilde değerlendirebilmesi, bölgedeki siyasi yapılanmaları kendi eksenine çevirebilmesi için; bu devletçi, monarşi eğilimli demokrasisinden , kendi iç dinamikleriyle bir an önce kurtulmaya çalışıp ( hükümetin de despotik eğilimlerden hızla uzaklaşıp... ), bu konuda toplumsal bir konsensüsün yolunu açmaya gayret edip, daha ileri bir demokrasiye geçmeye çalışması gelecek bunalımlı on yıl için de kaçınılmazdır...

27.2.2009 / Perpa