Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Ekim '11

 
Kategori
Dünya
 

Ortadoğu

Aslına bakarsanız Ortadoğu neredeyse 100 yıldır dünyanın odak noktasında.
Hatta bir çok savaşın nedenleri arasında bu bölgeye hakim olma mücadelesi yatmaktadır, aynen bu günkü gibi…

Tabi zamanla bölgede hakim olmak için mücadele veren ülkeler değişti ama bu arada önemli olan Ortadoğu’nun halen emperyalistler için bir çekim merkezi olduğudur.

Çok zengin petrol ve doğalgaz yataklarının bulunması  bu bölgeyi çok önemli kılmakla beraber, özellikle üç kıtanın birleştiği yer olması bölgeyi çok daha stratejik hale getirmektedir. Bu da deyim yerindeyse her dönemde emperyalistlerin ağızlarının suyunu akıtmaktadır.

Geçmişte emperyalistler hedef ülkelerin kaynaklarına el koymak için doğrudan işgali seçer ve o ülke kaynaklarını talan ederlerdi…

Ama şimdilerde bu yöntem biraz inceldi…

Günümüzde doğrudan müdahale etmek yerine bu işi kendi kurdukları NATO, Birleşmiş Milletler gibi örgütlere yaptırıyorlar.

Tezgâh genelde şu şekilde işlemektedir. Önce ülkedeki dini veya etnik bir azınlık seçilerek desteklenir…

O da şunun için, 1997 de ABD’de bir grup Hıristiyan ve Yahudi eylemci denizaşırı yerlerdeki dini zulüme karsı bir kampanya başlatıyorlar. Buna destek veren Clinton o yıllarda uluslararası din özgürlüğü yasasını çıkarıyor…

Yani sonuçta bu yasaya bağlı olarak uluslar arası din özgürlüğü komisyonu kuruluyor işte o komisyon her yıl dini baskı yapılan ülkelerle ilgili listeler falan yayınlıyor.

Tabi sadece dini baskı değil zamanla bu kavramın içine etnik baskı da alınıyor ve böyle olunca da herhangi bir ülkedeki etnik ya da dini kimlik konusu ister istemez ABD’yi ilgilendirir hale geliyor.

İşte ABD’nin neredeyse tüm dünyaya müdahale hakkı gördüğü bu doktrinin adı Clinton doktrini oluyor.

Bu arada Fransa’nın Libya’ya vurmaktaki aceleciliğinin de nedeni de belli oldu, Libya petrollerinin yüzde otuz beşine el koymak…

Kısacası diktatörlük falan hepsi hikâye, her şey petrol ve doğalgaz için…

Libya Geçici Ulusal Konseyi Başkanı Mustafa ABDULCELİL ki kendisi çok kısa süre öncesine kadar Kaddafi yönetiminin Adalet Bakanıydı, yaptığı açıklamada ılımlı İslam rejimini benimsediklerini açıkladı…

Yani aynen bizim gibi…

Peki, bu ılımlı İslam dedikleri şey neyin nesi bilen var mı?

Ya da bunu ortaya koyan kim?

İşin aslına bakarsanız bu rejim, yani ılımlı İslam denilen kavram BOP’la birlikte Graham FULLER tarafından ortaya atıldı. Bir bakıma bizim ülkemize dayatılan ve uygulanmaya çalışılan sistemin aynısı…

İşin aslı şu: Arap ülkelerinin önemli kısmında İslami örgütler genelde hareket şeklinde örgütlenmişlerdir, hani sıklıkla demiyorlar mı laiklik Türkiye’yi İslam ülkelerinden kopardı. Türkiye, İslamla demokrasiyi birleştiren tek ülke (sanki laiklik olmadan demokrasi olabilirmiş gibi)

İşte adamlar İslami hareketleri mevcut emperyalist sistemin içine alıp kullanıyorlar, onu diğer siyasi partiler gibi partileştirip ülke içi ve dışı etkenlerin etkisine açık hale getiriyorlar…

Böyle olunca ortada ne ulus kalıyor, ne de millet…

İşte model ülke dedikleri aslında bu…

Ulus devletsiz, milletsiz bir toplum…
 
15–09–2011
Nusret KEBAPÇI

 
Toplam blog
: 207
: 398
Kayıt tarihi
: 07.07.06
 
 

Ben Ankara'da yaşayan kendi halinde okur yazar  bir öğretmenim...     ..