Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Mart '11

 
Kategori
Siyaset
 

Ortaya karışık ......

Ortaya karışık ......
 

F tipinde geldiğimiz aşama....


Gündem o kadar hızlı ve karmaşık ki; neyin ne olduğu tam anlaşılamadan yeni bir gündemle karşı karşıya kalıyoruz... 

Oda Tv baskınından sonra önce gözaltına alınan daha sonra da tutuklanan gazeteciler Ahmet ŞIk ve Nedim ŞENER için savcı ÖZ yazılarından veya gazeteci oldukları için değil, şimdi açıklamayacağım gizli nedenlerle tutuklandılar dedi. Bir savcı düşünün ki; sanık avukatına : 

"Ya ben bu son gözaltı ve aramalarda kaç kişi ile ve kimlerle ilgili yakalama ve arama istenildiğini bilmiyorum. Ahmet Bey'in de ismi var mı yok mu dikkat etmedim, biliyorsunuz emniyet bizden talep ediyor, biz de çoğu zaman olduğu gibi imzalayarak mahkemeye havale ediyoruz." diyecek ve sonra aynı savcı gazetecilik faaliyetleri dışındaki bir nedenle tutuklandılar diyecek, bu ne yaman bir çelişki.... 

Ergenekon adı ile anılan dava aslında " Ümraniye davası" bu hali ile iyice sulu sepken bir hale geldi... 

Davanın başından beri düşündüğüm ve çeşitli defalar da yazdığım gibi, amaç gerçekten darbecilerle, çetelerle ve derin yapılanmalarla hesaplaşma olsa idi, öyle dört bin, beş bin sayfalık içi boş, düzmece ve ne idüğü belirsiz iddianamelerin hazırlanmasına gerek yoktu. İddianamenin sayfa sayısı çoğaldıkça suçun ve suçlunun mahiyeti değişmiyor olsa gerek... 

Eğer savcı Öz'ün ümraniye davası kapsımında başlattığı ve dalga dalga gelen aramalar, gözaltılar ve tutuklamalar nedense 28 Şubatın kudretli orgenerali ÇEVİK BİR 'i ve ekibini, 27 Nisan e- muhtırasını bizzat ben yazdım diyen YAŞAR BÜYÜKANIT ve ekibini teğet geçti. Neden acaba? Bunlar demokrasiye müdahale değil miydi? Belki de "balans ayarı" olduğu için savcının dikkatinden kaçtı.... 

Aslında bütün bunlardan anlaşılan o ki; her seferinde yargıya müdahale etmediğini söyleyen iktidarın başı ve ekibi aslında bal gibi de yargıya karışıyor, bunu bizzat savcı ÖZ itiraf ediyor. Ne diyor savcı, emniyetten bize talep geliyor biz de imzalayıp mahkemeye sevk ediyoruz. Emniyet nereye bağlı İçişleri bakanlığına, İç işleri bakanlığı yürütmenin bir parçası değil mi? Demek ki Hükümetin başı "Ben bu davanın savcısıyım" derken bir gerçeği de dile getiryormuş. Emniyet her türlü soruşturmayı özel yetkili medya ile birlikte paralellik içinde yürütüp, yargıya sadece imza işini bırakacak kadar mahir ve cevval bir çalışma ortaya koymaktadır. 

**** **** ***** ***** ***** ***** 

Hükümetin toplum mühendisleri gündem değiştirmede çok hünerlidirler..... 

Basın özgürlüğüne indirilen darbe, özel yetkili medya da eleştirilere yol açması üzerine, yeni bir dalga gerekiyordu ve içinde ülkenin saygın ve aydın İlahiyatçılarına bir operasyon düzenlenerek gündem alt üst edildi. Aramalar her zaman ki gibi şok baskınlarla başladı ve saatlerce sürdü. Aradıkları neydi? Ve evleri büroları aranan İlahiyatçıların ortak özelliği neydi? 

Hemen hepsinin Türkiye'deki misyonerlik faaliyetlerine ilişkin çalışmaları vardı. Yazıları vardı. Konferansları vardı. Peki bu suç mudur? Ülkesine ve halkına yönelik bu akımla mücadele etmek ne zamandan beri suç sayıldı? Tabi eğer toplum olarak bizim bilmediğimiz Fetullah-Papa vatikan görüşmelerinin konusu da misyonerlik miydi? Papa efendi ülkenizde benim misyonerlerle uğraşılmasın mı dedi? Ve ayrıca, özellikle toplumda oldukça popüler olan ve hemen her kesimin hem sevgisine hem de eleştirisine muhatap olan ZEKERİYA BEYAZ hocanın yeni yazmakta olduğu kitapla ilgili bilgi ve belgelerin, misyonerlikten ziyade, incelenmesi ve alınması manidardır. Çünkü kitabın konusu Sadi Nursi ve nurculuk üzerine ve bir anlamda fetullahla alakalı olması dikkat çekicidir. Ahmet ŞIK'ın dediği gibi dokunan yanıyor........ 

**** **** **** **** **** **** ***** ****** 

Dedim ya gündem o kadar karışık ve yoğun ki; ne tarafa bakacağını ve hangisini öncelikle düşüneceğini şaşıyor insan... 

Domino teorisi hızla devam ederken ateş geldi sınırlarımıza dayandı.. Tunus' la başlayıp Mısırla devam eden ve bugün Libya' da NATO güçlerinin hava desteği ile meydana gelen karışıklıklar, kuzey Afrikadan başlayıp arap yarımadasını sarmaya devam ediyor... 

Hükümetin başı aniden bir Irak gezintisi yapıyor ve aynı anda da MİT müsteşarını suriyeye gönderiyor. Neden? Bütün bu Domino teorisinin neresindeyiz acaba ? TİKA neresinde ? Yoksa bu teori gereği ateş bizim topraklarımıza da girecek mi? Zamanlamaya dikkat edersek süreci izleyerek vardığımız bu sonuçta BDP nin " Sivil itaatsızlık" söylemi ve eylemleri boşuna değildir. Ahmet Türk' ün de belirttiği " Biz, Tunus, Mısır ve Libya' dan daha yüksek sesle özgürlüğümüzü isteyeceğiz." Sözü boş yere sarfedilmiş bir söz değildir. Bir planın evrelerinden biridir. 

Ve gelinen bu süreçte ise hükümetin " Kanun hükmünde karanameler" ile ülkeyi yönetmek istemesi ve yasamayı baypas etmesi garip bir tesadüf müdür? Bu iktidar bundan öncede seçimlere gitti ama hiç bir zaman böyle bir yetki istemedi. Kaldı ki; bu yetki içinde pek şimdiye kadar görülmeyen Askeri atamaların bile yer alması düşündürücüdür. Yoksa 12 Haziran seçimleri tehlikeyemi girmektedir. Erteleme mi söz konusudur? Hükümetin başı savaş hali durum varmış gibi yetkiler istemesi Domino teorisinin bize kadar uzanacağının bir göstergesi midir? 

Yurdum insanını zor bir süreç beklemektedir. 

 
Toplam blog
: 66
: 725
Kayıt tarihi
: 24.01.09
 
 

1976 yılına kadar Adana'da yaşadım. Lise tahsili sonunda Ankara'ya geldim ve halen Ankara'da yaşı..