Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Ağustos '11

 
Kategori
Ramazan
 

Oruç

Oruç
 

Mahya


Oruç, imsakla iftar arasındaki süreyi yemeden, içmeden ve cinsellikten uzak olarak geçirmek demektir. İmsak, oruç tutmak, iftar da oruç açmak manasına gelir. 

Esasen oruç, sadece fizyolojik varlığımızı terbiye etmekten ibaret bir ibadet değildir. O aynı zamanda, insanlara iyi davranmayı, onları kırıp incitmemeyi öğreten, davranışlarımıza ölçü koyan, ahlakımızı güzelleştiren önemli bir disiplindir. Peygamberimiz (as), "Kötü sözlerle amel etmeyi terketmeyenin yemeyi içmeyi bırakmasına Allah'ın ihtiyacı yoktur" buyurarak orucun, hem bedeni hem de ruhu eğitmesi gerektiğini açıkça izah etmişlerdir.

Orucun farziyetini anlatan ayeti kerimede şöyle buyrulmaktadır:

"Ey İnananlar! Oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, Allah'a karşı gelmekten sakınasınız diye, size sayılı günlerde farz kılındı." (Bakara 183)

Anlaşılıyor ki oruç, islamdan daha önceki dinlerde de farz kılınmış bir ibadettir. Yahudilerin, Yom Kippur (Kefaret Günü) da tuttukları yaklaşık 26 saat süren oruçla, hristiyanların Paskalya döneminde hayvansal gıda yememe şeklinde yaptıkları perhiz (oruç) buna örnektir.

Oruç, sağlıklı ve mukim olan kadın erkek her mükellef müslüman için bir farizadır. Aşağıdaki ayet-i kerimede bu durum açıkça belirtilmiştir:

"Sayılı günlerde olmak üzere (oruç size farz kılındı). İçinizden kim hasta veya yolculukta olursa, tutamadığı günler sayısınca diğer günlerde oruç tutar. Oruca dayanamıyanlar, bir düşkünü doyuracak kadar fidye verir. Kim gönülden iyilik yaparsa o iyilik kendisinedir. Oruç tutmanız eğer bilirseniz sizin (daha) için hayırlıdır." (Bakara 184)

Buna göre, ramazan günlerinde hasta veya yolcu olan kimseler isterlerse oruçlarını daha sonraki bir zamanda tutabileceklerdir. Yani hastalar sağlığına kavuşunca, yolcular da ikamet ettikleri yere döndüklerinde tutamadıkları günler sayısınca oruçlarını kaza edeceklerdir.

Bu ayette ayrıca, oruç tutmasının sağlığına zarar vereceği tarafsız bir doktor tarafından kendisine bildirilen hastaların, "pir-i fani" denilen, ölümlerine kadar eski sağlıklarına kavuşma ihtimali olmayan halsiz ihtiyarların ve buna mümasil geçerli mazereti bulunanların borçlarını, bir fakiri doyuracak kadar fidye vermek suretiyle ödeyebilecekleri de açıklanmaktadır. Mazeretleri sebebiyle kendilerine ruhsat tanınanların oruç tutmalarının daha hayırlı olacağı da hatırlatılmaktadır.

Bir insan, kendini sınamadan hemen oruç tutmamaya karar vermemelidir. Oruca dayanıp dayanamayacağını ciddi biçimde test etmelidir. Açlığın ve susuzluğun verdiği olağan sıkıntıyı bahane ederek vazifeden kaçmamalıdır. Hayatın her zaman sütliman olmayacağı insanın, ramazan dışındaki günlerde de bir sebeple aç ve susuz kalabileceği unutulmamalıdır. Bu nedenle, günlük işlerini biraz zorlanarak ta olsa yapabilen, tamamen takatsiz kalma, bayılma gibi durumlar yaşamayan kimseler oruca devam etmelidir.

Aç ve susuz kalma ihtimalleri olmadığını düşünenler Somali, Etyopya, Cibuti ve Kenya gibi Afrika ülkelerinde kuraklığın getirdiği manzarayı şöyle bir hatırlayıversinler. O insanların en azından bir kısmı. belki de açlıkla karşılaşacaklarını hiç ummuyorlardı. Ne var ki, onlar ihtimal vermedikleri bir durumla karşı karşıya kaldılar. Ayrıca kuraklık, deprem, sel vs. gibi afetlerin sadece fakir ülkelerde problem oluşturduğunu da sanmayalım. Kısa süre önceki deprem ve tsunami felaketinin dünyanın en gelişmiş ülkesi Japonya'yı nasıl çaresiz bıraktığını, vatandaşlarının nasıl yiyecek ve su peşinde koştuğunu hatırlayalım.

Afrikanın aç ve çaresiz insanlarının çöl şartlarında kilometrelerce yolu daha iyi bir hayat için değil, sadece bir lokma ekmek için yürüdüklerini unutmayalım. Ulaştıkları kamplarda lapadan başka bir şey bulamayan, bulduklarıyla karınlarını doğru düzgün doyuramayan bu insanların, bir de bu şartlar altında oruca niyetlendiklerini düşünelim. Ve eğer zahmet olmazsa kendimizi, bir an için o insanların yerine koyalım. Belki o zaman, mükellef sofralarda iftar etme imkanımız olduğu halde, "oruca dayanamıyorum" demenin utanılacak bir durum olduğunu anlayabiliriz.

Konumuz olan son ayet ise bize, Ramazan ayının önemini anlatıyor. Kur'anın o ayda indirilmeye başlandığını buyuruyor. Kur'an, islamın temelidir. Müslümanlık ve müslüman Kur'anla varolmuştur. Esas itibariyle, tüm insanlığın hidayet rehberi sayılan Kur'an'ın yeryüzü ile buluşması Ramazan ayında olmuştur. O zaman müslüman, bu aya erişince daha çok şükretmelidir. Zira, Kurân'ın ilk ayetleri bu ayın 27. (Kadir) gecesinde Hz. Peygambere ulaşmıştır. Öyleyse insan, dünyanın yeni bir nizamla tanıştığı bu ayda Rabbına hamd sadedinde oruç tutmalıdır.

"O sayılı günler), insanlar için bir hidayet rehberi, doğru yolun ve hak ile batılı birbirinden ayırmanın apaçık delilleri olarak Kur’an’ın kendisinde indirildiği Ramazan ayıdır. Öyle ise içinizden kim bu aya ulaşırsa, onu oruçla geçirsin. Kim de hasta veya yolcu olursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutsun. Allah, size kolaylık diler, zorluk dilemez." (Bakara 185)

Bir haberde, müslüman olmayan bazı japonların deneyim yaşamak için oruç tuttuklarını ve Tokyo Camii'nde müslümanlarla birlikte iftar ettiklerini okumuştum. Ben şahsen oruç tutmayan müslümanlara böyle bir deneyim yaşamalarını tavsiye ederim. Akşama yakın bir iftar çadırına veya bir lokantaya oturup diğer oruçlularla beraber vakti beklemenin, ezanla birlikte oruç açmanın, amaç ve inanç müşterekliğinin insanları nasıl tek yürek yaptığını, onlara ne kadar hoş bir duygu yaşattığını görmelerini isterim. Bunu tatmayan anlayamaz.

Hayırlı ramazanlar.

Resim: forumalev.net 

 
Toplam blog
: 462
: 707
Kayıt tarihi
: 28.04.07
 
 

Emekliyim. Herkes gibi benim de bir dünya görüşüm var. İnsanların farklı fikir ve inançlara sahip..