Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Mart '14

 
Kategori
Tiyatro
 

Örümcek Kadının Öpücüğü: Hâl Tiyatro

Örümcek Kadının Öpücüğü: Hâl Tiyatro
 

Oyunun afişi


Örümcek Kadının Öpücüğü filmini (ÖKÖ-F) izleyen hemen herkes çok beğenir. Ben ne olduğunu bilmeden ya ortaokulda; ya da lisede (1987’den daha geç değil sanırım) izlemiştim ve etkilenmekle kalmayıp şaşırmıştım da. O yıllarda gey bir karakter en iyi olasılıkla komediye malzeme olurdu, genelde de insan oldukları düşünülmezdi, var oldukları bile akla getirilmezdi. Bu filmde ise cunta zamanında aynı hücreye konan Valentin adlı bir devrimci gazeteci ile Molina adlı reşit olmayan bir gence sarkıntılıktan içeri girmiş bir eşcinselin paylaştıkları hücrede gelişen dostluklarını izliyorduk. Öyle ki Valentin, daha önce dışarı çıkacak olan Molina’ya kendini kimseye ezdirmemesi için söz verdiriyordu. Yani insanîbir muamele gören ve bizim de insan olarak ele alabildiğimiz bir karaktere dönüşüyordu Molina.  O da sonunda tüm korkaklığına rağmen kahramanca finale imza atıyordu. İlginç zamanlardı 80’lerin sonu. Asılcak Kadın filminin Danıştay kararıyla oynatıldığı, hem aynı adlı Pınar Kür romanının hem Henry Miller’in romanlarının, kimi satırları karalanmış halde basılıp satıldığı, bu tür sansürleri yayınevlerinin mahkeme kararını önsöze basarak aştığı yıllar.

Sonra üniversitede Manuel Puig’in ÖKÖ-F’ye konu olan romanını da okudum. 90’larda. Ama doğrusu aklımda hiçbir şey kalmamış. Çok etkilenmemiştim. Film Brezilya’da geçerken romanın Arjantin’de geçtiğine bile dikkât etmemişim.

Uzun yılların ardından arkadaşlarla kendimizi tiyatro izleme sevdasına kaptırınca bir araştırma yaparken karşıma Sahne Hâl’in sergilediği   ÖKÖ oyunu (ÖKÖ-T) çıktı, sevgililer günü izlemeye gittik ve tüm eksiklerine rağmen oyunu çok da beğendik. Tabii bu merdiven altı tiyatrolar izleyici için tehlikeler içermiyor değil. 30-40 izleyicinin sığabileceği basamaklı oturma bölümünde ayağınızı ters basıp boşluğa düşebilirsiniz. Bu aslında izleyici ile oyuncuyu biraz eşitleyen bir gerilim. Sahnenin ön kısmında Molina (Göktay Tosun) ve Valentin’in (Çağdaş Tekin) hücresini görürken, sahnenin gerisinde Melina Özprodomos, Ayşegül Bahtiyaroğlu ve Oğuz Utku Güneş’in (aynı zamanda yönetmen) karanlıkta inip çıkarken bizler gibi yuvarlanıp düşebilecekleri daha yüksek zeminde, Molina’nın anlattığı Cat People filmini canlandırışını izliyorduk.

Bu Cat People filmi olmasa oyunun uzaması zor olurdu. Meğer romanda da Molina’nın anlattığı filmlerden biriymiş (herhalde romandan da o yüzden zevk almamıştım). İzleyiciyi güldüren bir iki esprisi, Türkiye’deki güncel politik olaylara ufak tefek göndermeleri olsa da oyunun aklımızda kalan kısmı Cat People filmi olmayacak. Oyuncuları da bizde önemli bir etki bırakmadı.

Sahnenin önünde sergilenen diyalog tabii daha önemli. Ama burada da daha çok Göktay Tosun kendisini izletiyor. Belki filmdeki aynı rolü William Hurt’ün canlandırışına göre biraz daha efemine oynamış; ama çok enerjik ve inandırıcı. Çağdaş Tekin ise çok genç ve pürüzsüz yakışıklılığı nedeniyle rolüne oturmamış. Biraz didaktik konuşmak zorunda kalması ile oyunculuktan ziyade sporcu vücudu ile ilgimizi çekiyor. Bana tesadüfen ve iyi kalpliliğinden solcu olmuş, aslında o taraklarda hiç bezi olmayacak henüz toy bir genç gibi göründü. Yine de onu da zor bir rolü göze aldığı için tebrik etmek gerek! Yani hücredeki birbirine benzemeyen iki kişinin öyküsü ve Göktay Tosun oyunu beğenilir düzeye çıkarabiliyor.

Bu yazıyı yazmadan önce ÖKÖ-F’ü bir kez daha izledim. Bu sefer Hurt’den ziyade Valentin’i oynayan Raul Julia’ya yoğunlaştım (zavallı genç yaşta ölmüş, tatlı; ama anlaşılır aksanına da bittim).  Oyundakinden çok daha karizmatik; ama aynı zamanda karmaşık bir karakter olmuş filmdeki, korkusunun patlak verişiyle, yüksek sınıfa kendini satıp satmadığını sorgulamasıyla. ÖKÖ-F’de Molina’nın anlattığı Nazi propaganda filmi de nispeten daha ilginç bir filmdi. Neden onu seçmişler? Hollywood işi mi; yoksa faşizmin parlak yüzü odur, gerçekte ise insanları hapislerde çürütür demek için mi? Filmde Molina’nın hapishane yönetimi ile ilişkisi de çok gerilimli. Tabii başka sahneleri gösterebilme üstünlüğüne sahip bir sanat, sinema. Bu sayede Valentin’in nasıl yakalandığını da izleyebiliyoruz, Molina’nın son sahnelerini de heyecanla takip edebiliyoruz.

Kısacası ÖKÖ-F gibi olmasa da doğal tiyatro kısıtlarına rağmen yine de ÖKÖ-T’yi sizlere öneririm.

 
Toplam blog
: 19
: 865
Kayıt tarihi
: 11.06.12
 
 

Sabancı Üniversitesinde Endüstri mühendisliği dersleri veriyorum. ..