Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Ağustos '12

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

Oslo Görüşmeleri ve gerçekler..

Oslo Görüşmeleri ve gerçekler..
 

Bu evler şehit evleri..


14 Eylül 2011 tarihinde Hükümetin temsilcileri ile PKK Diasporası arasında Oslo'da gizli bir görüşme yapılıyor. Görüşmeye Türkiye Adına  Afet Güneş (MİT Müsteşar Yardımcısı),  Hakan Fidan (Başbakan Özel Temsilcisi, Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı, sonradan MİT Müsteşarı oluyor.) ve PKK diasporası adına Sabri Ok, Mustafa Karasu katılıyor. Birde Koordinatör ülke temsilcisi..

youtube.com/watch?v=RiRgIg22TPo  (Görüşme içeriği ile ilgili konuşmaları dinleyebilirsiniz.)

Bu görüşmenin basına sızması sonrası Başbakan'ın çeşitli açıklamaları oldu.

"PKK ile biz görüşmedik, görüştüğümüzü söyleyenler şerefsizdir."  ( 2010 yılında basında ve medya da yer alan konuşması.)

"PKK ile biz görüşmedik, Devlet görüştü." (2011 yılında basında ve medyada yer alan konuşması.)

"PKK ile görüşen arkadaşı ben gönderdim. Sıkıntısı olan varsa bana söylesin. (2012 yılında basında ve medyada yer alan konuşması.)

Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile  PKK üst yönetimi Oslo'da gizli bir görüşme yapıyor.

Bu anlaşma sonrası Türkiye'de gelişen olaylara ve PKK Terörünün tırmanmasına bakarsak, Gaziantep saldırısı, Foça saldırısı, Milletvekillerinin siyasetçilerin kaçırılması ve PKK'lı teröristlerin ellerini kollarını sallayarak Hakkari'de cirit attıklarını ve hatta TBMM mensuplarınını çevirip siyasi propaganda yapmalarına kadar gidebilen cüretlerini daha iyi anlayabiliriz.  Yine bu gizli görüşmenin şartlarına veya oradan aldıkları garantilerin verdiği cesarete uygun olarak Hakkari ve civarında artık kaçma ihtiyacını ve korkusunu bile duymadan cepheleşme savaşı başlatan bir PKK terörü ile karşı karşıya bırakılmıştır Türkiye. PKK olayının bundan sonraki aşaması, Türkiye-Suriye savaşını çıkarabilecek her türlü provakasyonlara girişmek ve iki ülkenin yanında İran'ında bölünmesine zemin hazırlayıcı eylemler yapmaktır. Bakın görüşmeyi baştan sona izleyin, bir tane ABD Emperyalizmi, BOP Planı, Eşbaşkanlık ya da ABD'nin bölgedeki çıkarları ile ilgili bir tek kelime duyamazsınız. Sadece koordinatör ülke (Ki her halde ABD'li CIA ajanıdır.) temsilcisinin katıldığını ve görüşmeyi yönlendirdiğini görürsünüz.

Önce Habur rezaleti ile tanıştı halkımız. “Dağdan indirilip silah bıraktırılacak” olan PKK’lı teröristler özel çadır mahkemelerinde göstermelik yargılandılar ayaklarına kadar giden hakimler tarafından. Devletin üst bürokratları bakanları tarafından tören alayları ile karşılandılar. Tabi bu  fırsatı kaçırırlar mı?: “Biz önder APO'nun talimatı ile geldik pişman falan değiliz, elinizden geleni ardına koymayın” diye bir güzel postalarını da koydular.

PKK teröründe yeni ve daha keskin bir mücadelenin miladı olan Habur rezaletinden sonra. Oslo Görüşmeleri ile tanıştı halkımız. Oslo'da: "Biz o bölgeye sizin istediğiniz şartlara uygun yöneticiler atadık. Sizi rahatsız eden bir yönetici olursa bildirin hemen görevden alalım. Büyük şehirlerimizi bomba deposu haline getirdiğinizi biliyoruz, o durumlarınızı bile tolere ettik.” Garantileri ile karşılaşan PKK'nın, bu anlaşmaya uygun olarak “gerekeni” daha hızlı ve "etkin" bir şekilde yerine getirdiğini görüyoruz.

Görüşmenin bölgeye yansıması ve sonuçları;

15 gün bomba yüklü bir aracın bir üniversite öğrencisi tarafından kullanıldığını ve eylem hazırlığında olduğunu bilen Emniyet bu aracı bulamıyor.  Şemdinli’de yol kesip (Ki artık bu tür olaylara yol kesme falan denilemez. Resmen rutin kolluk kontrol görevlerini yapıyorlar diyebiliriz.)  siyasi propaganda yapan, milletvekili, devlet memuru, asker, öğretmen kaçıran bölgeye hizmet götürmek için var olan kamu araçlarını yakan PKK, artık bölgede istediği gibi at oynatıyor ve devletin bu durum karşısında aciz kalmasını tepe tepe kullanıyor.

Daha önceki yazımda bahsetmiştim: PKK’ya karşı Kuzey Irak’ta yapılacak bir Kara Harekatını 2008’den beri engelleyen ABD, artık içerde de PKK’ya karşı kapsamlı bir harekat yapılmasına (herhalde) izin vermiyor. Oslo ve Habur olaylarından sonra doğal bir gelişme gibi görünen bu durumda,  AKP hükümetide bu konuda verdiği sözlere uygun hareket etmektedir.

PKK ile yapılan tüm bu görüşme ve anlaşmaların çıkış noktası, 2 Nisan 2003 tarihinde  Abdullah Gül’ün ABD Savunma Bakanı Colin Powell  ile yaptığı 2 sayfa 9 maddelik anlaşmadır. Gül, 24 Mayıs 2003 tarihinde Vatan Gazetesine verdiği mülakatta açıklamıştır bu anlaşmayı.

Şimdi;

BOP Eşbaşkanlığı planı gereği, ABD ve PKK ile çeşitli anlaşmalar yapılmış, devletin güvenlik birimlerinin eli kolu bağlanmış, terörü sıfırlayan tüm kahraman Türk subayları Silivri’ye tıkılmış.  Bütün bölge ülkeleri ile düşman olmuş bir Türkiye yaratılmış.

Daha ne olacaktı ki, bu saatten sonra PKK durur mu?.. ..

BOP Planına uygun olarak Suriye ile girilen didişmeden sonra, ekonomik anlamda büyük darbe yediği halde hala direnen ve Gaziliğini koruyan Gaziantep’e ve diğer bölge şehirlerine  tabi ki bir “darbe” gerekiyordu ve o darbe vurulmuştur Gaziantep'e. ABD'nin 2003 1 Mart Tezkeresinden sonra hiç affetmediği ve büyük bir savaşa girdiği Türk Ordusu'nun Deniz Kuvvetlerine Foça'da darbe vurma girişiminde bulunulmuştur. Milletvekilleri, siyasetçiler kaçırılmış ve sorguya çekilmişlerdir. Kaçırdıkları siyasetçilerden kendi siyasi propagandalarının yapılması istenmiştir. Onlarda bu görevi yerine getirmişlerdir hakkıyla. (Hüseyin Aygün olayı)

Durum bu..

Bu da, ortada da bir hükümet var değil mi?. Bir şeyler yapıyor görüntüsü vermesi gerekiyor. O görüntüyü de veriyorlar Allah için.

Bölgeye gittiğinde yuhalanan ve taşlanan İdris Naim Şahin, devletin acizliğini eleştiren yazılara karşı; “Ağzına tıkarım o yazıları senin.” , “Hakkari’de de, Van’da da, insanımız inançlı, ülkesine, dinine, Allah’ına inanıyor.” diyor.

Yine bir diğer  AKP’li  Hüseyin Çelik ve hükümetin hafiye milletvekili Şamil Tayyar “Suriye parmağı olabilir.” diyorlar.

Sanki Hakkari’de elini kolunu sallaya sallaya gezen ve kolluk kuvveti görevi yapan PKK’lıları gelip Beşar Esat yakalayacaktı.

Yine bir diğer AKP’li, Fatma Şahin “Durum kontrol altında”  diyor. Gaziantep Halep’e dönmüş, 9 ölü 60 küsur yaralı, ortalık kan gölü, “Durum kontrol altında.”  açıklaması yapılabiliyor.

PKK’nın eylem planı ve bundan sonra yapacakları Türkiye’nin Orta Doğu’daki  Eşbaşkanlık politikası ile uyum halindedir ve tek merkezden kontrol edilmektedir. Bu merkez Pentagon’dur..

Kurtuluş için gerekli olan; O politikaların terk edilmesi, İran, Irak, Suriye halkı ile halkımızın birlik ve dayanışma halinde olması, bağımsız ve cesur bir dış politika izlenmesidir. Bunun gerçekleşmesi için tabi ki ilk önce Eşbaşkanlık görevi yapan AKP hükümetinin gitmesi gerekmektedir, bölge halklarının kaderi AKP’nin gitmesi ile doğru orantılıdır.

Aksi halde Orta Doğu’da bölünmeler ve ülkemizde şehit edilmek istenen illerin sayısı artacaktır ne yazık ki..

Gaziantep direnecektir, Türkiye direnecektir. Bu bela def edilecektir. Patlayan her bomba aynı zamanda tünelin ucundaki ışığı da göstermektedir.

Tüm ölenlere Allah’tan rahmet yakınlarına ve Türkiye’ye sabırlar diliyorum.

Saygılar.

25.08.2012

Not; Bu yazı 21 Ağustosta daha farklı bir içerikle yazılmıştı. Fakat inatla yayınlanmaması yüzünden içeriği biraz daha değiştirilerek günümüze uygun hale getirilmiştir. Umarım yayınlanır.

 
Toplam blog
: 243
: 760
Kayıt tarihi
: 26.03.07
 
 

1957 Kars doğumluyum. Emekliyim. Gazi Üniversitesi İİBF İşletme bölümü ön lisans mezunuyum. Yazı ..