Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Ocak '14

 
Kategori
Tarih
 

Osmanlı Devleti'nin gerilemesinde Dinin etkisi olmuş mudur?

Osmanlı Devleti'nin gerilemesinde Dinin etkisi olmuş mudur?
 

Devlet düzeninde dini esaslardan ayrılma. 

Batının bilimsel ve teknolojik üstünlüğüyle başa çıkamayan Osmanlı'nın, Batıdan bazı kurumları almaya başladığına değinmiştik. 19ncu yüzyılda başlayan bu süreçte, anılan kurumların sayısı giderek çoğalmıştır. Cumhuriyet bu sürecin son halkasıdır.  

" Cumhuriyet Halk Partisi, yeni rejimin resmi ideolojisini oluşturan bir merkez olarak 1931 yılı tüzüğünde ;

"Fırka, devlet idaresinde bütün kanunların, nizamların ve usullerin, ilim ve fenlerin muasır medeniyete temin ettiği esas ve şekillere ve dünya ihtiyaçlarına göre yapılmasını ve tatbik edilmesini prensip kabul etmiştir." denilmektedir.  ( Bkz. Şerif MARDİN  *TÜRKİYE'DE DİN VE SİYASET * )

Laiklik ilkesi 1937 yılında Anayasaya konmuştur. O zaman herkes bu düzenlemeyle hem fikir değildi, halen de değildir.

Gerilemede din etkisi .

Osmanlı Devleti'nin çağının dışına düşmesinin nedeni din değil, dinin yanlış yorumlanarak "gavur icadı" yaklaşımıyla her türlü pozitif düşünceye ve bilime kapıların kapanmasıdır.   1200'lü yıllarda Batıyla temasa geçen Türkler ve İslam bilginleri pozitif bilim ve akla dayanan düşünce şekilleriyle Ortaçağ karanlığında yaşayan Batıyı aydınlatmaya başlamışlardır.  Bazı tarihçiler Fatih Sultan Mehmet'i rönesansın padişahı olarak kabul etmektedirler.

1500'lü yıllarda ordusunu çölde yürütecek lojistik destek sistemini kurmaya muktedir olan Osmanlı, 1900'lü yılların başında Balkanların en verimli ovalarında savaşan askerini besleyecek düzeni kuramayarak, onları, at pisliklerinin içinden ayıkladıkları arpa tanelerini yemek zorunda bırakmıştır.

Osmanlı'nın kanatlarda hocalarıyla birlikte şehzadeleri, merkezde padişahı olmak üzere tertiplenen ve harp prensiplerine göre savaşan ordusu, yüzyıllar sonra düşmana saldırmak için cinlerin eşref saatinin gelmesini bekleyen komutanların yönetiminde kalmıştır. Askeri değerlendirmeler yerine cinlerin eşref saatini esas alan ordular, taarruza uğrayıp perişan olmuşlardır.

Osmanlı'nın dini telakkilerinde zaman içinde olan değişimi gösteren pek çok olgudan söz etmek mümkündür. Kuruluş aşamasındaki dini algılamaları anlamak için Bostanzade Yahya Efendi tarafından Orhan Gazi'ye atfen nakledilen ilginç bir hikayeden söz edilir. Buna göre;

" Osmanlılarda ilk cami, imaret ve medrese bu sultandan kalmıştır. Sultan Orhan bir savaştan ele geçen ganimetle Bursa'ya döner ve bununla bir cami yapmayı düşünür. Devlet adamlarını ve din bilginlerini toplayıp "helal malından bu kadar paraya eriştim. Şu anda camiye ihtiyaç var mıdır? Sevaba gireceksem yaptırayım" diye sorar. Hepsi " Halen şehrimizde en önce yapılması gereken cami ve imarettir. Sevap kazanırsınız" deyince Sultan Orhan ellerinden bir tutanak alır ve büyük bir camiyle imaret yapılmasını buyurur. Bu tutanağın da ölürken kefenine koyulmasını vasiyet eder ve "öbür dünyada sen gereksiz yere cami yaptırmışsın diye sorulursa, tutanağı gösteririm " der. ( Bkz. NTV TARİH Sayı 42 )

Viyana'yla başlayan gerileme süreci, Balkan ve Birinci Dünya Savaşları sonucu devletin fiilen yıkılmasıyla son bulmuştur. Cumhuriyeti kuranlar bu yıkılma sürecinin en elem ve acı verici, kahredici son dönemini bizzat yaşamışlardır. İki yüzyıldan fazla süren savaşlarda yenilen ordu değil, Osmanlı'nın çağın dışında kalmış düşünce sistemidir. Kültürüdür. Başlangıçta çok yüksek bir kültüre sahip Osmanlı zaman içinde yozlaşarak bunu kaybetmiştir. Devletleri yaşatan kültürleridir. ATATÜRK bu bilinçle "Türkiye Cumhuriyetinin temeli kültürdür" demiştir.

Cumhuriyeti kuranların laikliğe bakış açısı.

Cumhuriyeti kuranlar, Osmanlı Devleti'nin yıkılışına yol açan, dinin yanlış yorumuna dayalı düşünce sisteminin yeni devlete yansımasını önlemek istemişlerdir. Her tepki uygulamasında olduğu gibi bu uygulamada da bazı hatalar olmuştur. Hurafelere dayanan din dışı inançların toplumun gelişmesini olumsuz yönde etkilemesini önlemeye çalışırken, devlet, din konusunda vatandaşlara yol ve yön göstermek istemiştir. Uygulamada kantarın topu kaçınca insanlar tedirgin olmuş ve din istismarcısı politikacılara gün doğmuştur.

Din istismarı.

Siyaset esnafının, dindar insanları, inançlarından dolayı mağdur edildiklerine inandırmaları dini istismar etmenin en etkili yöntemidir. Din istismarı iki amaçlıdır. Birincisi, oy alarak politik güç elde etmektir. Asıl amaç ise bu politik gücü kullanarak yoksulluğun, adaletsizliğin halk tarafından sorgulanmasına engel olmaktır. Böylelikle, sebep-sonuç ilişkisinin üzeri örtülerek, siyaset esnafına yarayan düzenin sürmesi sağlanır. İnsanlara " yoksulluğunuzun nedenini sorgulamayın, üzerinde düşünmeyin, çünkü Allah sizi yoksullukla sınıyor " diyen bu siyaset esnafı aslında kendi zenginliğinin devamını garantiye alma peşindedir. Yoksul insanlar bir gün " ey efendi bu ne adaletsiz bir sınavdır, hadi şu soru kağıtlarını değişelim de biraz da sen yoksullukla sınan " derse, siyaset esnafının gerçek yüzü ortaya çıkacaktır.

Siyaset esnafı, halkı, yoksulluğun kader olduğuna inandırarak kendine hizmet eden sistemin devamını sağlama peşindedir.

Dinin ayrışma ve farklılaşma üzerindeki etkilerini irdelemeyi sürdürelim.  İslam'da ruhban sınıfı var mıdır? Dinler iktidar aracı olarak nasıl kullanılmışlardır ? Sorularının cevaplarını arayalım.

 

.                                                                                                                                                                     

 
Toplam blog
: 82
: 1739
Kayıt tarihi
: 04.05.13
 
 

Emekli pilotum. 1950 yılında Polatlı Çekirdeksiz köyünde doğdum. İlkokulu köyde ve Polatlı'da, li..