Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Haziran '15

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

Osmanlı döneminde iftar sofralarına Kuran-ı Kerim'den sure ismi verilirmiş

Osmanlı döneminde iftar sofralarına Kuran-ı Kerim'den sure ismi verilirmiş
 

osmanlı iftar sofraları


Ramazan geldi hoş geldi sefalar getirdi.

Allah’a hamdolsun ben ve ailem ramazanı büyük bir mutluluk içinde karşıladık. Ne mutlu bizlere ki bir Ramazan’a daha kavuştuk.

Elbette Ramazan’da sadece oruç tutmayacağız, kendimizi de ayıklayacağız. Diğer zamanlara göre daha dikkatli olacağız. Bir çeşit arınma içine gireceğiz. Kendimize ve çevremize saygı duyacağız. Bütün bunların yanı sıra gönlümüze talimat vereceğiz.

‘Kalbim iyi, kötülük olmayacak, sen ne yaparsan yap?”

Kime diyeceğiz herkese. Biz kendimizi ayıklayacağız ya kötü olmaktan, yanlış düşünmekten, kırıcı konuşmaktan, kalp kırmaktan.

Kalbimizin de kırılmasına izin vermeyeceğiz. Rabbim böyle bir ayı nasip ettiğine göre bunun tadını çıkartacağız.

Ramazan güzel yurdumuzun her şehrinde çok güzel ve özel oluyor ama İstanbul sanki bir başka. Geçen sene ramazanda Antalya’daydım.

Eyüp Sultan Hazretlerine gidememiştim. Sultanahmet’e de gidememiştim. Bu sene Allah nasip ederse oralara gideceğim, o coşkuyu hissedeceğim. İftarda oralar başka bir hale bürünüyorlar. Her tarafta büyük piknik yapılıyormuş gibi, yere serilen örtülerin üzerinde iftarlıklarla iftarını açanlar. Ezan sesi geldiğinde;

“Bismillahirrahmanirrahim” diye içilen su, yenilen hurma.

“Allah Kabul Etsin” Kalabalığın söylediği güzel sözler. Tamamen ruhani bir hava... Açlıktan sonra karınlar doyurulmuş, oruç tutmanın hazzı ile rehavet içine girilmiş, etrafa sevgiyle bakmaya başlanmış.

Ramazan hoş gelmiş, sefalar getirmiş. On bir ay beklenen sevgili gibi…

ultanahmet denilince haliyle aklımıza Osmanlı döneminde oralarda ne oluyordu, sarayda nasıldı, ne yapılırdı? Soruları geliyor.

Okuduklarımdan çok hoşuma gidenler var, onlardan kısa da olsa söz etmek isterim.

Bu mübarek ay sarayda da saray dışında da güzel yaşanırmış.

Yer sofraları kurulurmuş, üstelik bu sofralarda sen zenginsin şöyle otur yâda bunları ye sen fakirsin kenara çekil denilmez tam tersine zengin fakir ayırt edilmezmiş. Bu sofralara Kuran-ı Kerim’den sure isimleri verilirmiş. Çok güzel bir de adet varmış. Bu ayet ismi olan sofralara oturacakları ev sahibi kapıda karşılarmış. Ev sahibinin elinde bir sepet olurmuş, sepetin içinde kaşıklar ve kaşıkların sapında da sofranın ismi yazılı olurmuş. Misafirde kaşığını alır hangi sofra ise o sofraya otururmuş. Daha bitmedi.

Misafirler yemeklerini yiyip giderken ev sahibi elinde bir kese ile kapıda bekler;

“Bu akşam sizi soframızda yedirdik, içirdik dişinizi eskittik, buyurun bu da diş kiranız” derler, avcuna para koyarlarmış.

İkinci âdetin de güzelliğine bakınız lütfen. Zengin fakir ayırt edilmeden yapıldığından diş kirası kimseyi kırmıyor tam tersi yüreklendiriyormuş.

 

Bu arada meydanlarda da kazanlarda yemekler yapılırmış. Uzun yer sofraları kurulurmuş. Burada bir ayrıcalıkta şöyle olurmuş; bu yemekleri yani kazan başlarında duranlar arasında Padişahta olurmuş, üst devlet kademesindekilerde.

Bir başka adette yine çok güzel...

Çeşmelerden ve sebillerden su yerine şerbetler akarmış meydanlarda.

 

Ramazanda toplu yemeklerin haricinde zengini de fakiri de bütçelerine göre misafir ağırlarlarmış.

Mübarek Ramazan’ın gelişi o zamanda şimdi de hayatımızı canlandırıyor, sevindiriyor, huzur veriyor.

Ramazan geldi hoş geldi, sefalar getirdi.

Nazan Şara Şatana

 
Toplam blog
: 1731
: 4678
Kayıt tarihi
: 09.12.10
 
 

Turizmci; Genel müdür Yazar ; Romanlar, senaryolar müzikkaller... Sinema filmleri, TV filmleri.....