Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Eylül '17

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

Osmanlı’nın Esir İki Çocuğu Rahman ve Muhammed

Osmanlı’nın Esir İki Çocuğu Rahman ve Muhammed
 

Osmanlı’nın Esir İki Çocuğu Rahman ve Muhammed


nazanss.blogspot.com

 

 Esir Türk Kızları Kitabımı yazmamın nedeni, Almanya’da bir yemekte benim Türk olduğumu öğrendiklerinde bir Alman misafirin büyük – büyük annesinin Osmanlı’dan esir alınan bir genç kız olduğunu anlattığında dikkatimi çekmesiyle başlamıştı.

Enteresan bir konuydu.

Benim bildiğim o dönemlerde bizlerin onların kızlarını esir aldığımızdı.

Konunun yazılması gerektiğine karar verip orada yaptığım incelemelerim sonucunda ortaya çıktı.

 

Esir Türk Kızları İkinci Viyana Kuşatması sırasında bir paşanın kendi, eşi ve ikiz kızları ve Rahman ve Muhammet adındaki iki oğullarının başına gelenlerin anlatıldığı bir kitabımdır.

 

Bu kitabı yazarken tarihte çekilmiş acıların büyüklüğünden dem vurmak istemiştim ve bizim kadınlarımızın ne kadar güçlü olduklarını da anlamaya çalışmıştım.

 

Bunun yanı sıra yaşları küçük olan iki Osmanlı çocuğunun dirayetlerini, sabırlarını, güçlerini ve Vatan sevgilerini de dile getirmiştim.

 

Esir Türk Kızları Kitabımdan ve diğer kitaplarımdan da zaman zaman sizlere bazı bölümleri aktarıyorum.

 

Okuyacaklarınızda bu kitaptan kısa bir alıntıdır.

 

&

 

‘Sen yapabilirsin, başarabilirsin’

Diyordu bakışları ile kuvvet gönderiyordu. Neslişah her zaman ona inanmıştı.

Kardeşi onda bu ışığı görmeseydi böyle de bakmazdı.

Bir anda kuvvetlendiğini hissetti.

Kardeşlerinin elini biraz daha kuvvetle kavradı. Annesine, babasına ve Mahpeyker’e bir defa daha baktı. 

Babası her zamanki hali ile sakin, kendinden emin vakur gururlu tam bir asil Osmanlı Paşası gibi konuştu.

“Neslişah, kardeşlerin sana emanet. Size dediklerimi unutmayın.”

Neslişah başını salladı.

 Çocuklar şaşkın bir ellerini sıkıca tutmuş Neslişah’a bir de onları uğurluyor gibi duran diğer aile fertlerine bakıyorlardı.

Ne olduğunu tam kavrayamamış olan bu iki küçük çocuk şaşkın, aptallaşmış halde öylece konuşulanları ya da bakışları takip ediyorlardı.

Küçük huysuzluk yapıyordu arada bir elini bırakmak istiyordu ama babaları vardı karşılarında.

Paşa babalarının bir bakışı ile ne yapmalarına ya da ne yapmamalarına karar verirken nasıl itiraz edeceklerdi ki.

Ablalarının elini sıkıca tutuyorlardı. Neslişah artık kararını vermişti. Yapacaktı. Gidiyorlardı.

 

“Haydi çocuklar. Gidiyoruz.”

Mahşah Hatun çocuklarına sarıldı.

Garip bir şey olmuştu. Biraz önce ağlayan kadın gitmiş yerine cesur çocuklarını düşman elinden kurtarmaya çalışan fedakâr bir anne gelmişti.

Üçünü de tekrar öptü. Muhammet’in eline küçük bir gaz lambası verdi. Paşanın sesi dikkatlerini dağıttı. Hayri Mehmet Paşa Mahpeyker’e;

“Sen yukarı çık, kardeşlerinin yataklarını topla, bir tek yatak kalsın, sen de yatağa yat. Hemen.”       

Mahpeyker başını salladı. Kardeşlerine baktı.

Neslişah’a baktı. Kardeşlerinin yanından geçerek odadan çıktı.

Hayri Mehmet Paşa;

“Mahşah Hatun, haydi, oyalanmayalım.”

Neslişah, Muhammet ve Rahman sessizce bekliyorlardı.  Mahşah Hatun’un çıkardığı yorganların altından bir kapak daha çıktı. Mahşah Hatun kapağı açtı. Çocuklarına baktı. Son anda Rahman huysuzlaşmıştı.

“Ben çok korkuyorum, gitmeyelim, burada kalalım.”

 

Nazan Şara Şatana

nazanss.blogspot.com

 

 

 
Toplam blog
: 1731
: 4678
Kayıt tarihi
: 09.12.10
 
 

Turizmci; Genel müdür Yazar ; Romanlar, senaryolar müzikkaller... Sinema filmleri, TV filmleri.....